Ankara’daki tutulma...

  • 29.10.2012 00:00

Geçenlerde KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır Akşam gazetesinden Şenay Yıldız’a verdiği mülakatta “2015’e kadar Kürt meselesini çözemezsek, küresel sorun hâline gelecek. Böyle devam edemeyiz. Şu anda bizim problemimiz, bizim kararımız. İkincisi AB ile bir ayağımız içeride bir ayağımız dışarıda sürdürülemez artık. ‘Tamam ya da devam’ noktasına hızla yaklaşıyoruz. Kürt sorunu, AB ve Kıbrıs’ta çözümsüzlük başka sorunlar üretir. Dünya buna katlanamaz. Kendi dengelerini dayatmadan bunlara formül bulmak gerek” diyordu.

Bekir Ağırdır çok doğru söylüyordu. Yalnız aynı söyleşide karşımıza bir paradoks çıkartacak yine şu doğru tesbitte de bulunuyordu: “2015 genel seçimlerinden sonra bugüne göre yönetimindeki karar sahibi kişilerin dörtte üçü değişmiş olacak. O kadroların misyonları geleceği belirlemek açısından çok önemli.”

Bu iki tesbiti birleştirdiğimizde, 2015’e kadar çok kritik karar ve uygulamaları, var olan bu hükümetten bekliyor olacağımız ortaya çıkıyor. Yani 2015 sonrası kadroları, bu hükümetin tercihleri üzerinden oluşmuş bir ülke devralacaklar. Her hâliyle 2015’e kadarki süre çok hayati ve önemli. Belki de önümüzdeki elli yılın nasıl olacağına dair kararların önümüzdeki bu birkaç yıl içinde alınması gerekiyor.

Mesela PKK sorunu ve Kürt vatandaşların hak taleplerinin uluslararası bir mesele olacağı, dünyanın bize çözüm dayatacağı bir kaos ile kendi barışımızı kuracağımız ve yüzlerce, belki binlerce gencimizin ölmeyeceği kadar yakıcı bir fark var arada.

Hemen bugüne geldiğimizde ise, 700’ü aşkın insanın açlık grevlerinin 50. gününe geldiğini görüyoruz. Bir ateş topu çığ gibi üzerimize geliyor. Siyasi duruşunuzdan ve reçetelerinizden bağımsız olarak, 700 insanın hayatının hemen bugün doğru yöntemle kurtarılmasının gerektiği ve bunun 2015’te Kürt konusunun nerede olacağı ile ilgili menfi müspet ciddi bir etkisi olacağı gerçeğini kim reddedebilir?

Ancak siyasete baktığınızda, bununla ilgili derli toplu bir girişimin olduğuna dair bir emare göremiyoruz. Ankara’da çok tehlikeli bir tutulma var. Öte yandan Adalet Bakanlığı ile Asrın Hukuk Bürosu arasında İmralı görüşmeleri üzerinden “garip” bir durum yaşanıyor. Öcalan’ın açlık grevini durduracağı varsayılıyor. Ben ondan o kadar emin değilim doğrusu. Bu savaşta 40 bin kişi ölmüş kimsenin kılı kıpırdamamış, 700 kişi için rasyonel ve ahlaki davranılacağı mı varsayılıyor?

Peki, Öcalan bu çağrıyı yapmayı reddederse belki de şu anda durum budur B planı nedir? Yani siyasetin bu acil sorun için bir B planı var mı? A planının varlığı bile böyle muğlâkken, varsa bizim de haberimiz olsa kötü mü olur?

Şu AK Parti tartışmasının en can alıcı noktası da bu zaten. Yapılan itirazın kaynağı; ülke çok acil çözümlere ihtiyaç duyarken, “AK Parti devlete hâkim olduğu en güçlü” döneminde, bu aciliyetin sorumluluğuna uygun davranıyor mu, davranmıyor mu sorusu. Bu sorunun cevabı ülkenin geleceğini belirleyecek çünkü. Tabii ki Başbakan ve partisinin de.

Bu tartışmaya şu taraf veya bu taraf diye bakmaktansa, durumun aciliyetini kavramak belki sarsıcı olabilir diye düşünüyorum. Bu anlamda Bekir Ağırdır’ın tesbitleri çok aydınlatıcı. Çünkü, kazan-kazan ile kaybet-kaybet arasında bir sarkaç gibi gidip geliyoruz. 2015’e kadar hiçbir güç gelişmeleri dondurma maharetine sahip değil. Tartışmayı anlamlı kılacak tesbitleri yapmanın ve harekete geçmenin kritik eşiğindeyiz. Belki de hatalardan dönmenin son fırsatlarını yakalıyor veya kaçırıyor olabiliriz bugünlerde.

Tartışmanın merkezinde AK Parti’nin olmasından daha doğal bir durum yok. Çünkü 10 yıldır bu ülkeyi yöneten güçlü ve istediğinde doğruları yapabildiğini kanıtlamış bir iktidar gücünden bahsediyoruz. Toplumda ise huzursuzluk artıyor. Kararsızların oranı yüzde yirmileri geçmiş vaziyette. Bunun Ankara’daki tutulma ile bir ilgisi olabilir mi? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise önce Silivri’ye sonra Diyarbakır’a gidiyor. Orada da hoş şeyler söylüyor ama içi tamamen boş. “Bu sorun çözülsün siyasi hayatıma mal olsun” diyor ancak, kimsenin Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatının Türkiye’de anlamlı bir karşılığı olacak değer ürettiğini düşündüğünü zannetmiyorum.

Hâsılı, AK Parti’nin ekonomi ve kalkınmayı yönetmede gösterdiği başarıyı, devleti demokratikleştirme ve kırmızıçizgili sorunları çözmede göstermesi gerekiyor. Yapılan eleştirinin temelinde bu çabanın durmuş olması var. Bunu durmamış gibi göstermenin, durdu diyenlere köpürmenin veya durmuş olmasının haklı gerekçelerini sıralamanın kime bir faydası var ki?

Özellikle Kürt vatandaşların hak taleplerinde acil ve radikal bir program oluşturup samimi ve hızlı bir şekilde uygulamak tek çözüm. Uluderelerin yaşanmasını mümkün kılan derin devlet yapısının deşifre ve tasfiye edilmesi gibi sorunları da halletmek gerekiyor.

Bu tesbitleri birkaç liberalin tatminsizliği, Kemalistliği ile açıklamak yürek soğutucu olabilir; ama bir faydasının olacağını hiç zannetmiyorum.


mesayan@markaresayan.com

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums