–1’deki tartışmaya doğru...

  • 18.10.2012 00:00

 Sanırım işin en “faydalı” kısmına yavaş yavaş ve umarım yaklaşmaya başladık. Olumlu bulduğum şey, Türkiye’de son dönemlerde yaşananların, kutuplaşmaların, çatlamaların, ittifakların ve tartışmaların asıl meseleye girdiğimizi bana düşündürtmüş olması. Bunun çok değerli olduğunu, Türkiye toplumunun değişim sürecine girdiğini düşünüyorum. Türkiye, 21. yüzyıla, sivil demokrasiye ve özgürlüklere intibak etmenin sancılarını yaşıyor, bir yok oluşun değil. Kolay olacağını da kimse söylemedi.

Yüzeyde herkesin daha çok ilgilendiği bir tartışma var. Burada neyin olgu, neyin temenni veya gerçek-sahte olduğu tartışılıyor. Tartışma bu seviyede bir AK Parti tartışması olarak görünüyor. Bu seviyede doğru bir tesbit. Evet, bu ülkeyi AK Parti 11 yıldır yönetiyor ve güçlü bir lideri var. Bu partinin ve lideri Sayın Erdoğan’ın tercihleri, bugünkü hayat kalitemiz ile yakından ilgili. Ciddi bir Kürt hakları sorunumuz ve PKK terörü meselesi var sonra. Bu doğrudan AK Parti’ye zimmetlendi. Fazla laf kalabalığına gerek yok, hükümet Kürt ve PKK sorununda tek başına kaldı, farklı katkılarla beslenemedi, bunu istemedi de belki, sonra ağır yükle büküldü ve kırıldı. Şimdi de rehabilitasyonu, güvende hissedeceği milliyetçi-mukaddesatçı, yani tanıdık baba evine dönerek geçirmeye çalışıyor.

Üslup meselesinde çok takılmanın, bu seviyedeki tartışma için, yoldaki cebe girerek lastik değiştirme gibi soluk aldırıcı ve keyifli fonksiyonları olabilir. Ama açıkçası tartışmanın bu noktada kendini tekrarlama riski taşıdığını ve bize yeni bir şey katmayacağını düşünüyorum. AKP “şunu şunu yanlış yapıyor” demenin, buna karşılık da “AK Parti yanlış yapmıyor veya yapıyor da sorun bir bakalım neden yapıyor” diye açıklamanın, bunu farklı farklı şekilde, farklı metaforlarla tekrarlamanın bir istiap haddi var. Tartışmayı uzun soluklu hâle getirmekte biraz daha derine inmenin ve emek vermenin gerektiğini düşünüyorum.

Haliyle, 1. kata indiğimizde, aslında tartışmanın isminin sadece AK Parti eleştirisi olarak kalması pek mümkün gözükmüyor. Bu 1. katta tartışmanın doğru isminin demokratikleşme ve reformlar sorunu olduğunun altını çizmek gerekir. AK Parti, muhalefet, halk ve tabii ki medya, bu tartışmanın doğrudan öznesi ve nesnesidir. Türkiye neden demokratikleşmede hız kesti sorusunun cevabı, bu aktörlerin davranışları, ortaklaştığı kimya üzerinden okunmalı ve teşhis-çare bu şekilde aranıp bulunmalıdır.

Sanırım kimse AK Parti’nin evrensel anlamda demokrat bir parti olduğu iddiasında değil. Böyle bir iddianız ve beklentiniz varsa kısa vadede sizi derin mutsuzluklar bekliyor. Başbakan’ın mesela köşe yazarları için patronlara seslenmesi ciddi bir sorun, ama, o yazarları gönüllü bir şekilde hemen harcayan medya patronları, Recep Güven’in insani söylemini önce destekleyen, Başbakan konuştuktan sonra ise 180 derece pozisyon değiştiren sivil aktörler Taraf dışında pek konuşulmuyor. Yani Başbakan böyle biri ve böyle davranıyor ama, böyle bir hükümeti ve Başbakanı zorlayacak, onu biçimlendirecek yeterli bir taban baskısına sahip değiliz. Tam da bu yüzden Taraf’taki tartışma bu kadar dikkat topluyor.

Çünkü aynı ataerkillik ve ayrı totaliter eğilimlere ve buna münasip bir karaktere ve dikkat, bunun ekonomisine sahibiz. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Yılmaz Esmer’in son 22 yılı değerlendiren ve 64 ilde yapılan son araştırmayla karşılaştırılan “2012, Türkiye Değerler Atlası” çalışmasında, birçok alanda köklü değişim yaşayan toplumun dört konuda 22 yıldır yerinde çakılı durduğu gözlendi. Prof. Esmer “10 puanlık bir skalaya göre toplumun dindarlık oranı 1990’da 6.98 iken bugün 7.01, kadının toplumsal statüsü 2.61 iken 2011’de 3.01, siyasi katılım 2.38 iken 2.04 ve hoşgörü 3.38 iken 4.01 düzeyinde tesbit edildi. Bu dört değer alanında meydana gelen değişme yok mertebesinde” diyor.

Öte yanda Türkiye’de yaşayanların birbirlerine güven oranı yüzde 12 gibi dramatik bir düzeyde. Bu korkunç! 47 Avrupa Konseyi ülkesi arasında Türkiye toplumu en sağcı halk gözüküyor. Muhafazakârlık seviyesi yüzde 64. Meclis’e güven yüzde 58 iken, hükümete duyulan güven yüzde 62’ye ulaşmış. Halkın hükümete bu teveccühü, tabanın bu çelişkili hâllerinin değişimi ülkeyi devralma sınırında sahiplenme hükümetin icraatlarıyla uyumlu olmasından kaynaklanıyor olmasın sakın?

Bu araştırma bir kişinin psikolojik konsültasyonu olsaydı, sanırım doktorlar o kişiye yatarak tedavi önerir veya ağır antidepresanlar verirdi. Ama asla da ümitsiz olmazlardı.

Peki, bu neden böyle? Bu kadar saçma bir soru daha olamazdı ama tartışma bizi bu soruyu sordurmaya zorluyor. Osmanlı, İttihat ve Terakki ve Kemalist Cumhuriyet dönemine bakın ve bu hikâyeden sonra başka nasıl olabilirdi diye sorun. Ezilmiş, öldürülmüş, bastırılmış ve maske üzerine maske giydirilmiş bir toplum. O yüzden, insanların böyle yıkıcı bir hikâyeden sonra yakalanan değişim imkânını neden çok değerli bulduklarını ve bu yüzden onun siyasi taşıyıcısı olan AK Parti’ye yönelik mesafelerini neden koruyamadıklarını anlayabiliyorum. Anladığım bir diğer şey de, tam da bu nedenle hükümete kızıyor olanların grubu. Bu ikiliğin dışına çıkmak ancak paradigmayı farklı tezahürlerle tekrarlamak değil, o paradigmayı terk etmekle mümkün.

Anlatılan AK Parti’nin veya Taraf’ın değil, bizim, hepimizin hikâyesi. Hâlimiz budur, bu hâli anlamak ve yeni hâller bulmak durumundayız.


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums