Başbakan’a iman ve eleştiri

  • 11.10.2012 00:00

 Şu AK Parti ve Başbakan Erdoğan tartışmasının “gözünüze gözlük” seviyesine indirilmesine üzüldüm doğrusu. Tabii bu üslup, düşünce ve muhakemenin tamamı hakkında da bir fikir veriyor. O zaman aynı hataya düşmemek ve üslup konusunda bu kadarla kifayet etmek en doğrusu olacak.


Aklıma bir süre evvel açmaya çalıştığım ve birkaç yazı değerli fikir adamları Osman Can ve Mümtaz’er Türköne’nin de katıldığı reformlar-demokratikleşme üzerinden AK Parti ve taban analizi tartışması geldi. Zaten değerli yazarımız Hidayet Şefkatli Tuksal da,

AK Parti kongresi ve Başbakan’ın konuşması üzerinden yazdığı son makalesi “Tek adamlığın vebali” ile dikkatimi yine bu konuya çekmişti. AK Parti’nin siyasi icraatlarının değerlendirilmesi, gereğinde takdir edilmesi, gereğinde eleştirilmesi gerektiği ortada. Bu bir yandan sürsün, sürmeli de. Ancak bu neden böyle bir tıkanmaya doğru gidiyor, üslup neden böyle bozuluyor, neden gazetenin de facto ombudsmanı kendi siyasi tercihi üzerinden okuru Taraf ’ı hizaya sokmak üzere kampanyaya çağırıyor, eski ve yeni Erdoğanları yaratan nedenler nedir ve biz bu sorunu nasıl tartışabiliriz konusu da bunun kadar önemli. Sayın Tuksal’ın tek adamlıktan bahsetmesi ve sonrasında “İyi de bu tek adamlığı kabul eden ve yücelten parti kadrosu ve halk açısından söylenecek bir şey yok mu” sorusu da öyle. Çünkü Sayın Erdoğan’ı yaratan ve ona gücünü böyle hoyratça, kibirli ve riskli şekilde kullanmasını sağlayan bir parti ve bir taban yapısı da var.

Kısaca neden daha hızlı demokratikleşemiyoruz sorusu bu. Belli ki, benim de aralarında bulunduğum bir grup daha hızlı demokratikleşebileceğimizi, ama bunu yapmadığımızı ve bilakis Uludere ve F-4 gibi ciddi-karanlık hataların yapıldığını düşünüyor. Bir kısım ise, Türkiye’nin gerçekleri, insan ve siyaset yapısı ile ehvenişerin bu olduğunu, bu durumda Başbakan’a iman etmenin kaçınılmaz olduğunu açıkça söylüyorlar. Her iki durumda da ortaya anlamamız gereken bir dilemma çıkıyor.

Çünkü, bu tıkanma yüzünden gençlerimiz —evet PKK’lılar da— her gün ölüyor. Daha kalitesiz bir hayat yaşıyoruz. Bunlardaki yakın geçmişte tedrici iyileşmenin gelecekte de süreceğini, Erdoğan’ın belli sebeplerle A derken aslında B demek istediğini, B’yi de zamanla mutlaka yapacağını, bugüne kadar yapamamasının nedeni olarak da şu şu geçerli sebeplerin olduğunu artık idrak etmemiz gerekiyor. Bunları bilirsek, Erdoğan’ın kongre konuşması ve dağıtılan kitapçıkta bize vaat ettiklerini —doğru tercüme edenlere göre— mesela Kürtçenin artık çoktan de facto resmî dil olduğunu bilebiliriz. O zaman, Başbakan’ın iki gün evvelki “Anadilde eğitim söz konusu değil” sözlerini de doğru anlayabiliriz. Yani ulusalcıların AK Parti’nin ilk senelerinde “Bunların gizli ajandası var, şeriat gelecek” iddialarını bu sefer biz iyi anlamda üretmek ve demokrasinin geleceğine iman etmek zorundayız. Erdoğan’ın aslında iyilikler ve reformlarla dolu bir gizli ajandası var. Bunu tek adam olduğu için sadece o biliyor ve biz ona güvenmeliyiz.

Keşke insanların içini gören bir gözlük de üretilmiş olsaydı.

Tabii bu durumda Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in insani sözlerini bile bile bağlamından hoyratça kopararak “Ölen terörist için ağlamadık, ağlamayacağız, müdür işine baksın” diye cevaplamasının da bizim içimizi rahatlatması gerekiyor. Erdoğan ne kadar sertleşir, takiyeye ne kadar başvurursa, biz onun tam tersini yapacağından o kadar emin olabiliriz. Çünkü onun demokratik bir gizli ajandası var. “Daha sert, daha sert!” diye tempo bile tutabiliriz, sonunda ödül olarak tam demokratik bir Türkiye var! Hatta, bilakis, Sayın Erdoğan, Sayın Recep Güven gibi konuşursa tehlike çanları çalıyor olabilir. Çünkü “liderimizden” belli nedenlerden dolayı hep tersini beklemek durumundayız.

Twitter’da Erdoğan’ın eminim tabanını çok üzen Recep Güven çıkışını tercüme edenler gördüm. “A diyorsa B diye okuyun” diyorlar özetle. Hatta, “Erdoğan için karar vermeden onun Recep Güven’i görevden alıp almayacağını bekleyin, alırsa o zaman sorun var diyebilirsiniz, yoksa bu sadece milliyetçi oyları tutmak için bir taktiktir” diye yazan bile oldu.

Tamam, Erdoğan’ı bir kenara bırakalım. Biz (siz) neden böyleyiz? Ben —Sayın Tuksal’ın da yazdığı gibi— AK Parti kurmayları içinde, “biz yola tek adam yaratmak için çıkmadık, Erdoğan’ın bu durumundan memnun değiliz” diyenler olduğu biliyorum. Hatta ciddi oranda parti içinde bir rahatsızlık var. Sayın Abdullah Gül’den bahsetmiyorum bile. Kulislerde duyduklarımı burada isim vererek yazacak türden bir gazeteci olmadım hiç.

Peki, neden böyle oldu? Parti neden böyle bir model çıkarttı? Taban neden bu modelden memnun veya memnun olmayanlar neden seslerini çıkartamıyor? 10 senede vara vara, kemalizmin ve totaliteryenizmin dindar bir versiyonuna mı vardık gerçekten? Ve neden bazı değerli arkadaşlarımız hâlâ sorgulamayın, iman edin türünden argümanlarla bunu sağaltmaya çalışıyor?

En önemlisi de eleştiriye bu denli öfke neden?

Asıl konuya girizgâh oldu. Devam edeceğiz gibi gözüküyor.

 

mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums