- 23.09.2012 00:00
İnsan istemediklerini de yapan bir varlıktır. İnsan olmanın çelişkili hâlleri...
Sürekli o replik tekrarlanıyor. “İyi misin?”, “İyiyim, her şey yolunda...” “Şşş... geçti bebeğim.”
Ama iyi değiliz pek.
İnsan istemediklerini de yapan bir varlıktır.
Çok ilginç; bu aslında “insan olmak için kendimi reddediyorum” demek. İnsan olmanın tüm kapasitelerini iğdiş ederken, trajedi...
Asla yok edilemeyecek, yokluğu ile var olacak şekilde. Yok ettikçe daha güçlü geri dönecek şekilde, duygularımız...
Reddettikçe güçleniyormuş gibi hissetmek, övgüler bile alıyoruz, benzerlerimizden:
“Ne kadar mantıklısınız, ne kadar güçlüsünüz, ne kadar cesursunuz, ne kadar öngörülüsünüz! Her şeyi yok edebilirsiniz, hayranız size!”
Süper, harika, müthiş!
Ya ancak onların içinden geçerken alacağımız o değerli çizikler...
Vaktinde açılmış, zamanında iyileşmiş yaralar... ve belli olmaz, bazen de işler yolunda gider, işte türlü türlü ihtimaller...
Kestaneyi ateşe koymadan bıçakla çizmek gibi...
Bizi patlamadan, ateş üzerinde —hayatta— tutacak olan, çizikler, duygularımız.
Kafa karıştıran şey, korkunun da insanı insan yapan duygu mönüsünde yer alması.
Korku, tüm duyguları bastıran insani bir mevhum değil mi? O zaman bunda bir paradoks yok mu? Bir tercih mi bekliyor bizden, o göz, bizi hep izleyen?
Ya hep, ya hiç.. ortası yok, mu?
İkisi de insani nasıl olsa. İçime benden habersiz konan duyguları nasıl sigaya çekebilirim ki! Seçebilir, içlerinden bazılarını tercih edebilirim ancak, öyle mi?
“İnsanlık mönüsüne buyurmaz mıydınız? Nasıl bir insan tercih ederdiniz? Ana malzemeleri seçtikten sonra, istediğiniz ilavelerle zenginleştirebilirsiniz kendinizi.”
Şeytani limit!
İnsan olmanın tüm hâlleri mi? Iıh, çok pahalı ve çok riskli, lüzumsuz. En iyisi, fiks mönü.
Hem dikkatimizi dağıtacak milyonlarca şey var bu dünyada. Hayat gailesi.. ne trajik, öznesini unutan bir gaile hâli.
Tıpta kanser, inançta günah.
Şeylerin yer değiştirmesi. Şeyin amacını şaşırması.
Birini ötekine kurban etmeye programlanmış olmak.
Hangisi bizi daha çok korkutuyorsa, kazanan o olacak.
Kurban edilen duygular ise itina ile değersizleştirilecek, gözden düşürülecek. Başka türlü dayanamayız kendi kendimize yaptığımız bu kötülüğe. Kendimizi idam ederken, ensemize birileri güçlü bir yel üfürmeli. Korkunun güçlü nefesi olmalı o.
Canımız çok çok yanar yoksa. İnsan acıdan kaçan da bir varlıktır. Yazık bize!
Korkunun nefesi büyük, bunu başarıyor da, ama kıymık, hep kalacak içeride. Bir kıymık, göze, ize gelmez, unutulur zamanla, ama en olmadık anda, elini sürdüğünde canına batacak, sen “Ahh!” derken, o “ben hâlâ buradayım, hiçbir yere gitmedim” diyecek.
İnsan kendi vücut ısısından kaçabilir mi? İnsan kendi vücut ısısında yanabilir mi?
36,5 dereceyi içinde taşıyan, 41’e kadar dayanan insan, her türlü duygunun yakıcılığına göre tasarlanmıştır.
Doğu.. en çok korkan insanların diyarı. Sürekli duygularını kurban ederek yaşayan insanların coğrafyası.
Yaşamayan bir sürü insan, sayısız... Erkekler erkek, kadınlar kadın değil, bu yüzden bunca şiddet. Olamamanın oldurmamaya dönüşen yıkımı. Evet, ben kadınlardan yanayım, erkekler daha bişey. Sevmek yerine işgal etmeyi seçtikleri için. Kibirli ve öfkeliler.
Sadece basitçe bir sevivermek yeterliydi oysa, dünya yerli yerine otururdu belki, şeyler yerini buluverirdi.
Bir dizi seyretmiştim, belki de siyah-beyaz dönemdeydi. Bir sürü bir sürü şeyden sonra, yerüstünde hayat olanaksızlaştığı için insanlar yeraltında yaşamaya başlamıştı.
İnsanlar 35 yaşında öldürülüyordu...
Doğanlara yer açmak için. Buna kim karşı çıkabilir? Doğanlara yer açmak gerek, o zaman birileri ölmeli. 35.. hmm, makul.
Yüksek mistisizm dozlu bir ritüel eşliğinde, senenin belli dönemlerinde, 35’likler, bir çember oluşturuyor ve kötücül bir anti-ressuraction gerçekleşiyordu.
Tabii ki sevişmek ve çoğalmak sıkı kısıtlamalara tabiiydi ve tabii ki aşk yasaktı.
Donukluk... İnsanların donukluğu, ürperticiydi...
Ve bir gün, bir azınlık, yerüstünü merak etti. O kadar... Çıktılar.
Yerüstünde hayat vardı.
Çoğunluk, kendi dibimizde yaşıyoruz, yerimizin altında, içimize çökmüş halde.
Fark edebilsek keşke.
Bazı bazı gördüm, yukarısı çok güzel.
*İnsan yorulan da bir varlıktır. Bir süre yokum. Döndüğümde buralarda kalanlarla devam eder, ya da etmeyiz. Canımız nasıl isterse.
mesayan@markaresayan.com
Yorum Yap