Naiflik...

  • 23.08.2012 00:00

 Savaşın diline teslim olmadan bu ölümlere alışmamak mümkün mü? Lenin’in dediği gibi, “Barış, başka araçlarla savaşa devam etmektir” sözünün bu coğrafyada anlaşılması için daha çok akla mı, yoksa yitirdiğimiz vicdanımıza mı daha çok ihtiyacımız var?

Şimdi soruluyor, “Gaziantep saldırısının arkasında kim var?” diye. “Muhaberat mı, yoksa sıradan bir PKK eylemi mi?”

Yok, anlamadım, “muhaberat var” diyelim, diyelim belgeleriyle buldunuz, sanki çözeceksiniz bu sorunu.

Ama daha daha arkasında kim var? Asıl önemli olan o değil mi?

Arkasında kim olacak?

Çözmeyen, çözmek istemeyen, çözmeye yanaşmayan, beceremeyen kimler ise onların hepsi var. Burnundan düşmüşçesine birbirlerine benzeyen devlet var, PKK var, siyaset var.

Dünkü Taraf’ın sürmanşeti: Türkiye 2012...

“Savaşı bitirip, barışı kuramayan ülkenin çocuğu o! Adı Almina ve artık sonsuza kadar bir yaşında...

Ve o güzelim bebenin, Almina’nın kocaman yüzü bize bakıyor, bu kirli savaşta ölen on binlerce yüzün özeti gibi. Tek bir masum yüzde tüm masumların yüzlerinin geçidi var. Ceylanlar, Seraplar...

Hiç utanmıyor muyuz? Kendimi de kenara ayırmadan soruyorum, hiç utanmıyor muyuz? Utanmayacak mıyız? Ne zaman utanacağız? Utanacak mıyız veya? Bir ümit var mı?

Tamam, herkesin yüreğine eminim ateş düşüyor. Herkes çok üzülüyor. Ama bu, bu savaşa alıştığımız, normal karşıladığımız gerçeğini değiştiriyor mu? Bir günde sadece iki olayda 18 insanımızı yitirmek. Ondan önceleri, Uludere’de 34 vatandaşımızın paramparça edilmesi...

Kimi kandırıyoruz? PKK sorununda statüko, insanların parçalanarak ölmeye devam etmesidir. Alışılan durum budur. Otuz yıldır pratiği yapılan da bu. Bir şey yapmadan bunun değişmeyeceğini bildiğimize göre, insanlar ölecektir. Neden biraz daha dürüst olmuyoruz?

Her gün düzenli olarak iki işçinin öldüğü, trafik kazalarında bir günde yüz kişi ölse kimsenin kılını kıpırdatmadığı bir ülkeyiz hâlâ. Gaziantep’te ölenler tek bir saldırıda değil, birer birer dokuz ayrı yerde öldürülselerdi, küçük bir haber olacaktı sadece. “PKK, dokuz ayrı bölgede dokuz vatandaşın ölmesine yol açan saldırılar yaptı” başlığıyla.

Küçük demişken...


Fatih Altaylı
kendi gazetesi ve Hürriyet’e payeler düzüyordu dün köşesinde. “Her iki gazete de habere tam sayfa yer açmayarak büyüklüklerine yakışır bir tavır aldı”, öyle diyordu. Terör örgütünün ekmeğine yağ sürmemek içinmiş. Medya zirvelerinde aldıkları talimatları, bir etik gazetecilik refleksiymiş gibi pazarlayan zihniyet.

Terör örgütünden ahlak beklemek ne kadar gerçekçi bilmiyorum. Ama, yaptığı saldırıyı üstlenemeyen, sivil, kadın, çocuk öldürmelerini alt grubu TAK’a ihale eden bir yapı. Savaşın bile ahlakını kaybetmişler. Ama varmış gibi göstermek zorundalar. İyi de PR yapıyorlar. Bu eylemi de ya TAK üstlenecek, ya da anlaşılmaz bir metinle kabul edecekler; neydi o meşhur lafları “Sahada bağımsız hareket eden seyyar birimlerce...”

Twitter’a “Depremden sonra gönüllü olarak Van’a tayin olan ve Edremit’te depremzedeleri koruyan Norşin’li polisi öldürdüler, sözün bittiği yer” yazıyorum. “PKK masum öldürmez, vardır o polisin bir yanlışı, iyi araştırın” diye cevap atıyorlar. Ya da Uludere’yi hatırlatıyorlar bana. Sanki “Devlet halkını bombaladı” diyen tek gazete değiliz; daha evvel defalarca katil devlet dememişiz?

Bu körlüğü nasıl giderebilirsiniz ki? Tuz tuzluğunu yitirmişse, tuzu neyle tuzlayacaksınız? Kan istiyorlar. Öldürmek ve ölmek istiyorlar. Öfke var. Barış onlar için öfkelerini tatmin etmeye engel olacak büyük bir densizlik. Ahmet Altan’ın tiksintiyle anlattığı o hikâye, “gerilladan daha fazla asker öldü” diyen adamın gözlerindeki o kötücül ışık. Kulak koleksiyonu yapan JİTEM’ciden uzaklığı ne kadar? Tek argüman önce onlar başlattı veya biz daha çok mu öldük olacak?

Nereye baksan pespayelik var. Normal bir savaş vadelidir. Başlar ve biter. Bir savaş bu kadar uzun sürüyorsa, iki taraf da savaştan kâr ediyor demektir. Osman Öcalan söylüyor (Bunların hiçbirinin lafına güvenilmez, hepsi kendi çıkarının peşinde ama) “Biz PKK’yı kapatacaktık, Ergenekon müsaade etmedi” diyor. Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden ve silahlı militanlarını neden sınır dışına çekiyorsun, öldürmeye devam etmezsen devlet seni ciddiye alır mı” diyen devlet görevlilerinin olduğu bir ülke burası.

Hükümet cephesinde de PKK sorununda yeni bir hamle için “Müzakereciler ile güvenlikçilerin” kavgasının bitmesini beklemek durumundayız. Tamam açılım çöktü, peki yeni siyasetiniz ne? Ne planlıyorsunuz? Ne öneriyorsunuz? Yok bir şey! Rüzgâr nereden eserse oraya savrul, nasıl olsa otuz yıldır yaşadığımızdan gayrı bir şey gelmez başımıza.


BDP ise kendisini kapattırmak için elinden geleni yapıyor.
 Neydi o Şemdinli görüntüsü öyle? Gözlerdeki o coşku ve kıvanç. Sanki mezuniyet töreninde okulunu birincilikle bitiren çocuğunu kucaklıyor. Önce anlamaya çalıştım. Hani, algı ayarlarımız bozuk ya! Ama siz siyasetçisiniz,Uludere’de insan öldüren devletle ben arama en sert şekilde mesafe koyuyorum. Siz teröristle neden koyamıyorsunuz? Mesafe koymak zorunda değilsiniz. Niye dürüstçe davranmıyorsunuz o zaman? İki gün sonra Gaziantep saldırısını telin etmenin nasıl bir inandırıcılığı olabilir ki? Siyasetçi silahı savunamaz. Siyaset Lenin’in bahsettiği gibi, mücadeleyi farklı zeminlere çekebilmektir. Savaşını barışçıl alana kaydırır ve daha etkili olmaya çalışır, elinden geleni yaparsın, en azından.

Ne kadar naif bir yazı oldu bu! Türkiye’nin “gerçekleriyle” hiç de uyumlu değil!


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums