Meclis’e girmeyen barış umudu

  • 24.06.2011 00:00

BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekilleri, Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi kararından sonra Meclis’e girmeyeceklerini açıkladı. Hemen ardından Balbay ve Haberal’ın Meclis’e giremeyecekleri de ortaya çıktı. Büyük ihtimalle bu yazı yazılırken Engin Alan için de benzer karar çıkacak.

Benim sorum şu: Hatip Dicle’nin Meclis’e girememesi ile Ergenekon sanıklarının Meclis’e girememesi aynı şey midir? Ergenekon sanıklarının hakkındaki çok ağır suçlamalar ve eldeki deliller kamunun vicdanını rahatlatacak cinsten değil. Onların yargılanıp aklanmadan milletvekili olmaları ne vicdana ne de hukuka sığardı.

Hatip Dicle’nin ise her ne kadar milletvekili olamaması hukuken doğru ise de, siyaseten ve kamunun vicdanında oldukça sorunlu bir durum. Zaten bu kararın çıkma sürecinde yaşananlar da öyle. Hatta şu da söylenebilir: Ergenekon sanıkları eğer yargıya teslim edilmeselerdi belki milletvekilliğine soyunmayı akıllarından dahi geçirmeyeceklerdi. Hatip Dicle için ise elbette aynı şey söylenemez.

Hâl böyleyken, artık halkın nezdinde Ergenekon sanıklarının suçuyla mesela KCK sanıklarının suçunu eşitleme operasyonu tüm hızıyla sürüyor denebilir. Şöyle de söylenebilir: Anayasa görüşmelerine oturabilmek için bir çeşit mütekabiliyet esası aranabilecek maalesef artık.

Onları da serbest bırakalım, bunları da! Peki sonra? Ya adalet duygumuz? Ya hakikatin tecellisinde hakkaniyet talebinin yeri? Ya içlerinden bir kişi dahi haksız yere yargılanmaktaysa? Bunları sorgulamayacağız, unutacağız. Bu şekilde sivil, çoğulcu, adil bir anayasa yapacağız. Öyle mi?

Bir şey daha var: BDP’nin desteklediği bağımsızlara oy veren onlarca insanı dinliyorum iki gündür. YSK kararının anayasa ve barış görüşmelerini sekteye vurdurmak olduğunda birleşiyorlar. BDP’nin bundan sonra Meclis’te anayasa ve barış görüşmelerine katılmamasını meşru bir zemine oturtan bir karar diyen de var.

Bağımsız adaylara BDP Meclis’te temsil edilsin diye oy verdiklerini söylüyorlar. İlk ajitasyonda tuzağa düşmelerini eleştiriyorlar. Ama Bağımsız Blok’u destekleyen bazıları da Meclis’e girmeme kararının barışa giden bir adım olduğunda birleşiyor. Çünkü onlar YSK kararının ardında hükümet olduğuna inanıyorlar.

Bense buna inanmayanlardanım. Ve BDP’nin desteklediği adayların Meclis’e girmemekle, anayasa yapılmasını istemeyenlerin ve barışın gelmesini istemeyenlerin oyununa geldiğine inanıyorum. Daha beteri, kendilerinin de zaman zaman bu oyuna gelmeye teşne davrandıklarını da üzüntüyle izliyorum.

YSK kararının hükümetin meşruiyetini dahi yıprattığını, amacın asıl olarak kaos yaratmak olduğunu, hükümetin bir tek milletvekilinin düşmesiyle bir şey kazanmadığını, ama BDP’yi ajite eden bu kararla birlikte Kürt hareketinin AKP ile anayasa çalışmalarına katılma konusundaki umutları yerle yeksan ettiğini görüyoruz.


Hatta o kadar ki, her iki seçmenden birinin oyunu alsa da, ne barışı getirebilir bu kaos ortamında AKP, ne de anayasa yapmak için mutabakat bulabilir! Geriye ne kalıyor? Yine dökülen kan! Kan dökülmesi dahi daha meşru oluyor sanki böyle.

Okul kundaklamalarla, polis ekiplerini mayınla imha etmelerle barışın hiçbir türüne kapı aralamış olmuyorsunuz. Bu eylemlerin gerekçesi olarak “operasyonlar kalksın” diyorsunuz ama operasyonu yapanlarla aynı militarist dili konuşarak haklılığınızın sınırlarını zorluyorsunuz durmadan. Böyle diyorum.

Bir soru daha: Kemalist devletin atanmışlarıyla seksen senedir memleketi çatıştırarak, kanla, katliamla, faili meçhulle, yargısız infazla, darbe olgunlaştırma operasyonuyla yönetenler ile meşruiyetini halktan seçilerek alan AKP’nin kurmaya çalıştığı devlet bir ve aynı mıdır?


AKP, tüm yanlışlıklarına rağmen birim olarak aynı ceberutluğu mu yapmaktadır? 90’larda Kürtlerin evini yakan, köylerinden süren, asit kuyularında kemiğe dönüştüren devlet ile bugünün AKP üzerinden kurulmaya çalışılan devleti aynı mıdır?

Eğer arada minik bir fark dahi var ise, sizin de AKP karşıtı olarak devlete muhalefet etme dilinizin, mağduriyetinizi ifade etme dilinizin yeni kelime terkiplerine ihtiyacı var demektir.


Bir ayağınız Meclis’te, bir ayağınız sokak eylemlerinde, bir ayağınız dağda olamaz. Çünkü üç ayağınız yok. Bir tanesinden feragat etmeniz gerektiğinde ilk yapacağınız Meclis’i terk etmek olursa, geriye öğrenci yurtlarının ateşe verilmesi, polis otolarının patlatılması vesaire kalıyor. Ve tabii dağdaki gerillaya oy verdiğini sananlar da görüyor ki, verdikleri oyla ne dağ kazanıyor ne Meclis.

AKP, atacağı somut adımlar her neyse bir an önce atmalı, evet! Ve Meclis’teki diğer partiler! Meclis’e girmeyerek barışa bir adım daha mı yaklaşacaksınız? Sahiden her türlü öfke ve intikam ajitasyonunu yönetebileceğinizden emin misiniz? Bunun meşruiyetini otuz yıldır akan kandan alıyorsanız, otuz yıl daha mı aksın bu kan?


lipekci@yahoo.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums