- 6.06.2012 00:00
Dikkat ettiyseniz CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir süredir, demokratların geliştirdiği, “Yeni Türkiye” söylemini partisi için de kullanıyor ve “Yeni düşünmek yeni CHP’nin görevidir” diyor. CHP yenilikten, demokratik hukuk devletinin tesisi için radikal adımlar atmayı mı anlıyor, onu zaman içinde göreceğiz, zira kimi parti kurmaylarının, “derin ve eski Türkiye’yi yansıttıkları,” bir gerçek. Gerçi bunlardan, TSK’ya, siyasete müdahale için davetiye çıkartan ve bu amaçla kışkırtan kimi isimlerin geri plana itildiklerine ve seslerinin şimdilik kesildiğine tanık oluyoruz. Bir parti ileri geleni, geçenlerde kendisine “Demokrasiye zararlı isimlerle CHP nereye kadar” diye sorduğumda, “Artık, CHP’den aykırı sesler çıktığına tanık oluyor musunuz” diye sorarak, yanıt vermişti.
Türkiye’nin ulusal mutabakat gerektiren Kürt sorunu gibi sorunlarının, Meclis zemininde çözülemiyor olması nedeniyle istikrar yakalanamıyor, siyasi partiler arasındaki çatışma kültürünün demokratik adımlara engel teşkil ettiği AB raporlarına da hep yansıyor.
Şimdi ana muhalefetteki CHP, Türkiye’nin en yaralayıcı sorunu olan Kürt meselesinde inisiyatif aldı. Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun 89 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kez, üç yıl önce parlamentoda tartışılmasını sağlayan ve yürekli bir adımla, şimdi akamete uğrasa da PKK ile müzakereleri başlatan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bugün buluşuyor. Kılıçdaroğlu, Erdoğan ile, partisinin geliştirdiği, Kürt meselesinin Meclis çatısı altında ve âkil adamlar yoluyla çözümünü öngören iki ayaklı planını görüşecek. Kılıçdaroğlu, dün Milliyet’ten Fikret Bila’ya verdiği söyleşide, Kürt ve terör sorunlarının çözümü için, “CHP dayatıyor demesinler” diye öneri götürmek yerine içeriği Erdoğan ile geliştirmek adına usule ilişkin Başbakan’a bir yol haritası sunacaklarını belirtiyordu. Bu yöntem, sorunu çözümsüzlüğe götürmek yerine çözüm arayışlarında olunduğunu gösteren akıllıca bir yaklaşım.
CHP, başkanları Kılıçdaroğlu’nun bugün Erdoğan ile yapacağı görüşme öncesi, 31 mayısta Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e, Kürt ve terör sorunlarının siyasi zeminde çözümü için 10 maddelik bir yol haritası sunmuştu. Böylece ilk kez bir ana muhalefet partisi, terörü de çözmesi gerekenin siyaset kurumu yani Meclis çatısı olduğunu kabul etmiş oluyor. Nitekim Çiçek’e sunulan yol haritasında, “Bugüne kadar değişik hükümetler döneminde yapılan açılımlar istenilen sonuçları tam olarak vermemiştir. Bu olumsuz durumun esas nedeni, siyasi çözümün sadece hükümetlerin işi olarak görülmesi ve TBMM’nin yeterli ölçüde sorumluluk üstlenmemiş olmasıdır. Bu, sorunun kapsayıcılığıyla bağdaşmayan bir yaklaşımdır” deniyor. CHP’nin iki ayaklı yol haritasından biri olan ve Meclis çatısı altında kurulması öngörülen, Toplumsal Mutabakat Komisyonu’nun, PKK’nın silahsızlandırılması gibi kritik konuları da ele alması için getirilen öneri, ana muhalefet partisinin, terör sorununun çözümü yolunda samimi olduğunun bir diğer göstergesi.
Kılıçdaroğlu’nun, terör sorununun çözümü için ulusal mutabakat gerektiği gerçeğinden hareketle görüşeceğini söylediği MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelen yanıt ise pek şaşırtıcı değildi. Bahçeli, Türkiye’nin bu en can alıcı sorununun çözümü için CHP’nin getirdiği katkıyı, dünkü konuşmasında şöyle yerden yere vuruyordu;
‘‘Bizim hiç kimseyle sözde Kürt sorunu bağlamında görüşecek ve fikir alışverişinde bulunacak bir niyetimiz ve merakımız yoktur. Geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisi ile yıkım projesini konuşmadık, bugün de CHP ile çöküş planını konuşmayacağız. CHP’nin yaklaşım ve önerileri, PKK maşalarıyla ve İmralı canisinin saçmalıklarıyla neredeyse bire bir aynıdır.’’
Bahçeli’nin, çözüm planlarını, yıkım ve çöküş diye tanımlamasına, benim gibi pek çok kişi de şaşırmamıştır herhalde. Bahçeli’nin, “İmralı canisi” diye tanımladığı PKK lideri Öcalan’ın, idamını engelleyen eski koalisyon hükümetinin bir ortağı olduğunu da, ironik ama gerçek bir durum olarak hatırlatmakta yarar var. Bahçeli, Türkiye’de istikrarın tesis edilmesine katkıda bulunmak istiyorsa, derin devlet refleksli çizgisini değiştirmesi gerekiyor.
Bahçeli’nin, bu uzlaşmaz kültürü, bana, CHP’nin, artık eskilerde kalan Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Kürt ve terör sorunlarının çözümü için hükümetin yaptığı açılımlara, tarihe “Kameralı görüşme ısrarı” olarak geçecek çıkışlarıyla nasıl set çektiğini hatırlattı.
Erdoğan, Ekim 2009’da, Kürt ve terör sorunlarına çözümü amaçlayan demokratik açılım politikasını anlatmak için, Baykal’a mektup yazar, dönemin CHP lideri de, mektuplu yanıtında, Başbakan ile görüşmeyi, kameralar önünde yapılması şartıyla kabul eder. Erdoğan da bu saçma öneriyi doğal olarak geri çevirir. Zaten Başbakan ve ana muhalefet partisi liderinin, karşılıklı görüşebilecekleri bir iklimin olmadığı mektuplaşmalarından çok açık ortada iken Baykal’ın, kamera şartı getirmiş olması, partisinden çözüm için destek gelmeyeceğinin çok açık işaretiydi.
Yeni CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu ve yenileşme arayışlarında samimi oldukları anlaşılan bir kısım kadrosu, 30 yıla yaklaşan terörün bitmemesinin sorumlusunun siyaset kurumu olduğunu ve çözümün ulusal mutabakatta yattığını görmüş durumda.
Silahsızlandırma için gerekirse genel af gibi ödünlerin verilmesi yolunda cesur adımlarla içi doldurulacak bir ulusal mutabakat olursa, terörü besleyen gerekçeler ortadan kalkmaya başlar ve Kürt sorunu da silahsız çözüm yoluna girer.
loglu@superonline.com
Yorum Yap