- 28.03.2012 00:00
Hükümet, özellikle geçen yılki YAŞ toplantısında, “Artık yeter,” deyip, askerin başına buyruk general atama ısrarını, yasalardan aldığı yetkiyle irade ortaya koyup, kırmıştı. Artık yoluna, sivil iradeye saygıda kusur etmemeye özen gösteren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile devam ediyor. Ne var ki, hükümet, generallerin özerkliklerini diğer bir deyişle başına buyruk halini sürdürme arayışlarına karşı, pazularını gösterme dışında, “artık bu YAŞ’ın vesayet aracı olma halini sonlandırmanın zamanı çoktan geldi geçiyor,” deyip, bu kurumun bir danışma organına indirgenmesi yolunda yasal düzenlemeler yapmazken demokrasi arayışındaki çevrelerde hayal kırıklığı yaratmıştı.
Hükümet, ustalık dönemi diye nitelendirdiği bu üçüncü döneminde, çıraklığa başladığı ilk döneminde kırdığı askerî reform alanındaki rekoruna bile ulaşmış değil, bırakın daha ileri adımlar atmayı. Geçen yılki Ağustos YAŞ şurasından bu yana, sembolik bir dizi –o da Orgeneral Özel’in inisiyatifiyle– adımlarla, sivil-asker ilişkileri, gelir geçer nitelikli, dolayısıyla yapısal olmaktan uzak bir seyir izliyor.
Orgeneral Özel’in uygulamaya koyduğu sembolik jestler, zaten olması gerekeni yapmaktan ibaret. Örneğin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başkanlığını yaptığı ve askerî karargâhta düzenlenen YAŞ toplantılarında, geçen yıl ilk kez masanın başına tek başına oturtularak, genelkurmay başkanı ile masa başında siyasi iradeyi yan yana oturma geleneği kırılmıştı. Böylece askerin, “Bu ülkenin idaresi çift başlı, hem asker hem seçilmişler birlikte yönetiyoruz memleketi,” mesajı, görsel anlamda anlamını yitirmişken, yasal reformlar yapılmadığı için özünde değişen pek bir şey yok.
Sonra, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığını yaptığı MGK toplantılarında, rakip futbol takımları misali bloklar halinde ayrı ayrı oturan asker ve sivillerin, protokole göre karma biçimde oturma düzenine geçildi. Zaten olması gereken oldu, buna da sivil-asker ilişkilerinde normalleşme adımları dendi.
Bir askerî kaynağım, “Yakında, Orgeneral Özel, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile birlikte Brüksel’e gidip, birlikte NATO toplantısına katılırlarsa sürpriz olmaz,” diyor. Tuhaf ama gerçek, sırf bakanın arkasında oturmamak için, milli savunma bakanlarının katıldığı NATO toplantılarına genelkurmay başkanlarının gitmediği tek ittifak üyesi ülke Türkiye. Zira, bizde genelkurmay başkanları başbakana sorumlu iken –ki bu statü de sorunlu– diğer NATO üyesi ülkelerde bu tepe komutanlar, MSB’ye bağlı, yani seçilmiş hükümetlerin atadığı bakanlara.
Hükümet, ustalık döneminde kendisinden beklenenin aksine, gelir geçer palyatif tedbirlerle yetinip, yasal ve yapısal reformlar ile askerin kışlasına dönmesi yolunda adım atmıyor uzunca süredir. AK Parti, 12 Eylül Anayasa Referandumu üzerinden bir yıl üç ay geçtiği halde, halen, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi için çok ihtiyaç duyduğumuz askerî yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güvence altına alacak uyum yasasını bile Meclis’e sevketmiş değil.
Bir yanda, ifade özgürlüğünü genişleteceğini umduğumuz üçüncü yargı paketi halen hem de Adalet Alt Komisyonu’nda beklemeye devam ederken, diğer yanda tozlu raflarda bekletilmeye bırakılmış Askerî Yargı Uyum Yasası var. Muhalefetin zaten demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi ilkeleri hayata geçirme derdi yok, bari AK Parti, 12 Haziran seçimlerinde aldığı yüksek oy oranıyla, ara verdiği reformları başlatsın istiyoruz, oradan da tık yok.
Hükümetin, şimdi de dördüncü yargı paketinin yolda olduğunu söylerken askerî yargı sisteminde yapılması gereken yasal değişiklikleri gündeme getirmeyişini, kendi kamuoyu olan subaylara yeni yeni hâkim olan Orgeneral Özel’i ürkütmemek olarak yorumluyorum.
12 Eylül Referandumu ile Anayasa’sının 145. maddesinde; “Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir,” şeklinde değişiklik yapıldığı halde askerî yargı sistemi halen bağımsızlık ve hâkimlik teminatı doğrultusunda yapılandırılmadı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, geçen yıl 5 ağustosta yaptığı açıklamada, “Devlet bir tane ise yargı da bir tanedir. İki tane yargı olmaz. Yargının tekliği, devletin de tekliğini gösterir,” görüşüne vurgu yaptığını hatırlatalım. Bugün ise bırakın askerî yargının kaldırılmasını, askerî yargının bağımsız ve tarafsızlığını sağlayacak adımlar bile atılmış değil.
AK Parti bir yol ayrımında. Askerî yargı kaldırılacaksa bunu bir an önce yapmalı. Eğer askerî yargı kalacak diyorsa yüzbinlerce kişinin adalet içersinde askerlik yapmasını sağlamak için askerî yargıyı bağımsız ve tarafsız hale getirecek yasaları bir an önce çıkartmalıdır. Zira, TSK’da astlara yönelik insan hakları ihlalleri bir hayli yaygın ve askerî yargı da, emir-komuta zinciri içersinde adil yargılama ilkesine uymuyor ya da baskı yüzünden uyamıyor.
loglu@superonline.com
Yorum Yap