Dış politikada Saray dönemi

  • 18.06.2016 00:00

 Türkiye’nin dört bir yanı düşmanlarla çevrili aldatmacasından, 2000’li yılların başlarında tüm komşularla sorunların sıfırlanması dönüşümünü yaşayan Türk dış politikası, bugün artık yönünü şaşırmış vaziyette. İzlenen bir hayli isabetsiz ve mezhepçi politikalar sonucu, güneyde Suriye’de süregelen iç savaşın yarattığı istikrarsızlık bize sıçradı. Mısır’da gerçekleştirilen askeri darbe ile Sisi önderliğindeki cuntanın göreve gelmesine dönük eleştirilerin dozu kaçtı. İsrail ile ilişkiler kesilirken Rus uçağı düşürülünce bu büyük ticari ortağımız ve turist potansiyeli ülke ile aramız açıldı, ekonomimize etkisi yabana atılamaz cinsten. Almanya ile birlikte en fazla turistin geldiği Rusya’dan bu musluk kesildi, turizmde son 50 yılın en kötü günlerinin yaşandığı söyleniyor.

Diğer yandan, İsrail ve Mısır ile ilişkiler gergin olduğu halde el altından Ankara’nın bu ülkelerle ticaret yaptığını da biliyoruz. Cumhurbaşkanı’nın oğlunun gemilerinin de, Mısır limanları üzerinden vızır vızır yük taşımakta olduğu bir gerçek. Suriye Devlet Başkanı Esad’a karşı radikaller dahil muhalif gruplara destek nedeniyle Türk kamyonları bu ülkeden geçemez hale gelince ilişkilerin kesildiği İsrail, kamyonlara geçiş kolaylığı sağladı. Ama bu el altından yürütülen ticaretin ülke ekonomisine katkısı sınırlı oldu.

Davutoğlu’nun başbakanlık görevinden uzaklaştırılmasından sonra yerine atanan Binali Yıldırım, yeni diye sunulan ve “Dostlarını artıran, düşmanlarını azaltan dış politika anlayışından” söz eder oldu. Böylece, parti tabanına, “aslında biz komşularla iyi ilişkiler istiyorduk ama bu Davutoğlu yok mu, o bozdu ilişkilerimizi” demeye getiriliyor sanki.
İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin eli kulağında, birkaç haftaya bu yönde resmi bir açıklama gelir. İsrail’den üçüncü bir diplomat da Ankara’da göreve başlamaya hazırlanıyor.

Normalleşme yolundaki son pürüz diye lanse edilen İsrail ablukası altındaki Filistin Gazze’ye dair anlaşmazlığın da çözülme yolunda olduğu söyleniyor. Aslında bu noktada da bir pürüz yok; iktidarın talebinin aksine İsrail, terör yuvasına dönüştürüldüğünü savunduğu Gazze’ye ablukasını kaldırmayacak ama Türkiye’nin bu bölgeye daha fazla insani yardım yapmasını sağlayacak. İktidar da tabanına dönüp, “bakın biz ablukayı kaldırttık” algısı yaratacak. Gazze’deki insanlık dramının karar vericilerin umurunda olmadığı biliniyor.

Şimdilerde Rusya ile de ilişkileri düzeltme arayışlarına girildi. Ama zor gibi zira Rus lider Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert kişilikleri, ilişkilerin eski normal günlerine dönmesini zorlaştırıcı faktör olarak karşımızda duruyor.

Peki Başbakan Yıldırım’ın, “Daha az düşman, daha çok dost” mealindeki sözlerini, dış politikada önemli bir açılım olarak mı okumamız gerekiyor? Şu aşamada tabii ki değil. Harap edilen dış politikada büyük bir U dönüşü olması için; Esad’ın takıntı olmaktan çıkartılması, Suriyeli Kürtlerin Türkiye’nin yanına çekilmesi, Ermenistan ile ilişkilerin başlatılması gibi radikal adımların atılması gerekiyor. Büyük demokratikleşme projesi olan AB ile müzakerelerin yeniden başlaması da şart.

Şu anda dış politikada yapılmaya çalışılan; Rusya ve İsrail keza Mısır ile ilişkilerin eski normal düzeyine çekilmesi iken dış politikanın daha ziyade Saray’ın kontrolü altına girmesinden ibaret. Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığındaki ekibinin merkezden uzaklaştırılmış olmaları da bu kontrolün sağlanmasını kolaylaştırıcı rol oynayacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.