- 30.01.2016 00:00
Türkiye ile İsrail arasında, 5 yıl aradan sonra ilişkilerin yeniden normale dönmesi önündeki en önemli sorunun, Gazze'ye ablukanın kalkması gibi karşılanması gerçekçi olmayan şartlardan ziyade güven sorunu olduğu konuya yakın çevrelerce biliniyor.
İsrail, ilişkileri yeniden rayına oturtmak için en üst düzeyde bir dizi güven verici açıklamalar bekliyordu Türkiye'den. İşte tam o sırada, gerek iktidardan gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, özellikle tabanlarını çok rahatsız etse de o dostluk açıklamaları geldi. AKP sözcüsü Ömer Çelik, geçen yıl aralıkta, “İsrail devleti ve halkının Türkiye'nin dostu” olduğunu kamuoyuna açıkladı. Sonrasında ocak başlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım.” diyordu.
İki ülke meselelerini yakından takip eden bir kaynağım, “İsrail'in en büyük sorunu Türkiye'de yönetime duyduğu güvensizlik. İşte bu güven meselesini aşmak için Erdoğan, bu açıklamayı (yukarıda alıntıladığım) yaptı. Keza Ömer Çelik de.” diyordu.
İsrail'in, Gazze ablukasını delmeye çalışan Mavi Marmara gemisine askerlerinin yaptığı baskında 9 Türk'ün öldürülmesinden dolayı 2013 yılında Türkiye'den özür dilemesiyle ilişkilerin başlatılması için düğmeye basılan süreç, öncelikle bizdeki iç politik gelişmeler nedeniyle tıkandı. İsrail, yolsuzluk olayının ortaya çıkması gibi meselelerle birlikte, “Türkiye'de iktidarda bir değişiklik olabilir mi?” diye düşünüp, geri çekildi, kendini beklemeye aldı. Sonrasında haziran seçimlerinde AKP'nin tek başına iktidar olamayışı İsrail'i ümitlendirdi. Ne var ki, kasım seçimlerinde AKP'nin çoğunlukla iktidara gelmesiyle birlikte, İsrail tarafında ilişkileri normalleştirmek için düğmeye basıldı. İki ülke arasında ilişkilerin resmen başlaması için artık düğmeye basılacak gibi. Taraflar 2011'de en alt düzeye indirdikleri diplomatik temsilciliklerini büyükelçilik düzeyine yeniden çıkarttıktan sonra artık ilişkiler normalleşmiş sayılacak. Tabii, İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalom'un, geçenlerde Türkiye'yi IŞİD'i finanse etmekle suçladığı bazı rahatsız edici açıklamaların devamı gelmezse.
Aslında Türkiye, Mavi Marmara olayıyla birlikte her ne kadar bu ülke ile ticari, askeri ve savunma sanayii işbirliği anlaşmalarını derin dondurucuya bırakmış olsa da, iç savaşın sürdüğü Suriye'de Esed rejimi ile arasının açılmış olmasından dolayı mal yüklü kamyonlarını İsrail üzerinden geçiriyordu. Askeri ve istihbarat işbirliği de perde arkasında düşük düzeyde de olsa sürdürülüyordu.
İlişiklerin kopuk olduğu dönemde iki ülke ticaret hacmi çaktırmadan 5 milyar dolara çıkmışken normalleşmesi halinde bu rakamın iki-üç katı artması Ankara'ya olduğu gibi İsrail'e de nefes aldıracak. Tel Aviv de mallarını, Türkiye üzerinden Avrupa'ya daha kısa yoldan ihraç edecek, savunma alanındaki ticaret de öncelikle Türkiye'yi rahatlatacak. Türkiye ABD'den hâlâ tedarik etmekte zorluk çektiği kimi silah sistemlerini İsrail'den yeniden almaya başlayacak.
Bu noktada sormak lazım, Askeri harcamalara onca para akıtılırken hâlâ gelişmiş askeri sistemleri neden üretemiyoruz? Yıllardır üzerinde çalışılan Anka İHA'larını neden uçuramıyoruz?
Türkiye'nin, ilişkilerini normalleştirdiği İsrail ile, “Nerede kalmıştık?” deyip yeniden başlatacağı diğer önemli işbirliği alanlarını ise; istihbaratta bilgi değişimi ve iç güvenlikte gerekli askeri malzemelerin bu ülkeden ithalatı oluşturacak.
AKP'nin, izlediği yanlış politikalar ile Türkiye'yi yalnızlaştırdığı bölgede İsrail ile ilişkileri rayına oturtması, İran karşısında denge kurmasını da sağlayacak. Ama nihayetinde, Ankara'nın, hem Batı hem Doğu'yla ilişkilerini normalleştirmesi ülkedeki demokrasi krizini çözmesiyle mümkün olacak.
Yorum Yap