Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Anayasa'ya aykırı da olsa bağlarını koparmadığı partisi AKP'nin, bir başka partiyle koalisyon kurmasını, perde arkasında teşvik etmeyeceği ihtimali çok yüksek.

Zira, ister MHP ister CHP isterse HDP olsun üçünün de koalisyon hükümeti kurma karşılığında AKP'den, haklarında yolsuzluk suçlaması bulunan 4 eski bakanın adalet önünde hesap vermesi, yargının yürütmenin kontrolünden çıkartılması gibi pek çok talebi karşılamayı kabul etmesini şart koşacaklar. Erdoğan'ın ise bu koşullara karşı çıktığından ve kendisini tamamen devre dışı bırakacağından dolayı AKP'nin bir başka partiyle koalisyona gitmesini istemediği görüşü Ankara'da hakim. Dolayısıyla AKP ve Erdoğan'ın, diğer partilerle koalisyon yapmak istiyor havası verip, “Bakın biz uğraştık, ama diğerleri işi yokuşa sürdüler” deyip, erken seçime gitmeyi planladıkları kanaati bir hayli yaygın.

AKP güvenoyu alabileceği 276 sandalyeyi tamamlamak için diğer partilerden 18 milletvekilini transfer edebilirse ancak tek başına bir azınlık hükümeti kurabilecek. Geçmiş acı tecrübelerden böyle bir olasılığın bulunduğunu akıllarda tutmak gerekiyor. Üç siyasi partinin de, transfer riskine karşı vekillerini yakın markaja almalarında yarar var.  

Genel seçimlerde yüzde 60'lık oy oranına ulaşan üç siyasi partinin, üçlü koalisyona, ya da bir ya da ikisinin dışarıdan destek vereceği bir hükümet kurma konusunda uzlaşmaları gerekiyor. Bu noktada, MHP ve lideri Devlet Bahçeli, “oyunu bozan ya da oyun kurucu” önemli aktörler olarak karşımıza çıkıyorlar.

Bahçeli, HDP'nin, bırakın CHP ve MHP'li üçlü koalisyon içinde yer almasını, böyle bir koalisyona dışarıdan destek vermesine bile karşı çıkıyor. Partiyi yok farz ediyor olması çok sıkıntılı. Oyun bozucu bir politika.

Edindiğim bilgilere göre, aslında MHP'de yarıya yakın milletvekili, Türkiye'ye demokrasiyi getirmede kolaylaştırıcı rolü olan Kürtlerle silahsız çözüm sürecinin topyekûn reddedilmemesi gerektiğini düşünüyor. Parti içinde Kürt sorununa çözüm yöntemini reddeden şahinlerin sesi ise daha gür çıkıyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun önerdiği, MHP ve HDP ile birlikte üçlü bir “Restorasyon ya da yeniden onarım hükümetine” -ki çok ihtiyacımız var- destek vermeyen MHP, bir dahaki seçimde sandığa gömülecek, AKP'den gelen oyları da kaybedecektir.  

Parti çıkarlarını ülke çıkarlarının üzerinde tutmaya devam edecek bir oyunbozanlığın sonucunda ne olacağını ben tahmin edeyim; her halükarda erken seçim isteyen AKP'nin ve Erdoğan'ın, ekmeğine yağ sürülecek, yapılacak bir seçimde AKP, başkanlık sistemini getirecek bir çoğunluğu ele geçiremese de tek başına iktidarı kurabilecek sandalyeye kavuşacak.

Vatandaş, örneğin, CHP'li bir koalisyon hükümetinde ekonomik açıdan kendisini güvende hissetmese de başkanlık korkusuyla muhalefetteki partilere bir araya gelip sorunlarını çözmeleri için kredi açtı. Yanı başımızdaki Suriye ve Güneydoğu'da ülke güvenliğini tehdit eden gerilimli ortam da, ekonomiyi dolayısıyla istikrarı etkileyecek ciddi bir endişe kaynağı. Suriyeli Kürt grubu PYD'nin, Türkiye ile olan sınır bölgelerini IŞİD'in elinden almasıyla birlikte PKK'ya, Kandil'den sonra ikinci bir güvenlikli bölge açılmış oluyor. Çözüm sürecini rafa kaldıran, HDP'yi dışlayan bir anlayışın, PKK'ya ikinci bir cephe açılmasıyla ülkenin karşılaşacağı artan güvenlik riskini hesaba katması gerekiyor.

Tam da adı Devlet olan Bahçeli'nin, devletin, ülkenin çıkarı adına katı ideolojik yaklaşımını bir kenara bırakıp, üçlü bir restorasyon hükümetinin kurulmasını kolaylaştırıcı rol oynaması gerekmiyor mu?

Bahçeli, tarihe adını nasıl yazdırmak istiyor karar vermeli.