- 29.11.2014 00:00
Türkiye’de gerek sivil kurumlara gerekse askerî şirketlere, nepotizm denen akraba veya yakın arkadaşları kayırma şeklinde işe yerleştirme hastalığının yaygın olduğunu biliriz. Ama bu hastalık, herhalde mevcut iktidar dönemindeki kadar aleni ve yaygın olmamıştır.
12 yıllık AKP iktidarı döneminde ahbap-çavuş ilişkisiyle istihdam politikası hızla artarken ılımlı muhalif seslerin dahi susturulmak istendiği bir arka planla iş başvurularında aile seceresinin çıkartıldığı yolunda yoğun iddiaların dolaştığını söylemekte yarar var.
İşe alımlarda fırsat eşitliğinin ve kalifiye eleman istihdamının önünü kesen nepotizm uygulamasına, iktidara yakın firmaların askeri ihalelerde yüksek dozda kayırılıyor olmaları gibi bir sorun da eklendi.
Diğer yandan, Ordu Yardımlaşma Kurumu’na (OYAK) bağlı onlarca özel şirket ile 18 askerî firmada işe alım politikalarında asker yakınlığının rol oynamadığını söylemek için ya saf olmak ya da gerçekleri kasıtlı şekilde saptırmak olur.
Zamanında İstanbul sermayesi tarafından gelişimleri bastırılan Anadolu sermayesi, artık hem dünyada hem Türkiye’de iş yapabiliyor. Bu yönüyle ülkenin kalkınması açısından olumlu bir gelişme.
Ne var ki, çok uzun süredir Ankara kulislerinde dillendirilen bir konu var; o da sivil sektörde olduğu gibi silah sanayiinde de iktidara yakın kimi değil kimi Anadolu sermayeli firmaların korunup kollandığı spekülasyonları. Bu spekülasyonlar, 17 Aralık yolsuzluk iddiaları sonrası ortaya çıkan ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile işadamı Metin Kalkavan arasında yapıldığı söylenen telefon konuşmasıyla da daha bir netlik kazanmıştı. Milli gemi ihalesinin, Gezi’cilere destek veren Koç Grubu’ndan alınması ve bir uçak gemisi projesinin Kalkavan Grubu’na ihale edilmiş olması konusunda CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu o dönem bir soru öngeresi vermiş, iktidar ise telefon konuşmasını yalanlamamıştı.
Nitekim, Erdoğan, 6 Mart 2014’teki açıklamasında, MİLGEM projesi ihalesi konusunda işadamı Kalkavan ile yaptığı telefon görüşmelerini doğrularken, bu görüşmede sarf ettiği sözlerin, projede fiyatı düşürmek istediği için doğal olduğunu iddia etmişti.
13 Kasım Perşembe günü Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin görüşülmesi sırasında, CHP Ankara Millekvekili İzzet Çetin, silah ihalelerinde iktidara yakın firmaların kollandığı iddialarını yeniden gündeme getiren isim oldu.
Çetin’e göre, “Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nca yapılan MİLGEM ihalesinin iptalinden sonra özellikle 3 milyar dolarlık havuzlu çıkarma gemisi ihalesinin Kalkavan’a verilmesi basına “Büyük balığı yakaladı.” şeklinde yansımıştı. Yani, bu ihale nasıl verildi? Savunma Sanayii’ndeki ihalelerin nasıl yürütüldüğü konusunu bir gözler önüne sermek gerekiyor. Gerçekten Silahlı Kuvvetler şeffaf olacak, olsun, ona bir şeyimiz yok ama son zamanlarda özellikle Bakanlığınız (Milli Savunma Bakanı Yılmaz) döneminde, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın vermiş olduğu ihalelerin büyük bölümünün sayıları 200 civarında iktidarınıza yakın, partinize yakın iş adamlarına aktarıldığı artık herkes tarafından bilinen bir gerçek.” diyordu.
CHP İzmir Millekvekili Mustafa Moroğlu’nun, yine aynı komisyon toplantısında, Sayıştay raporlarına dayanarak, Savunma Sanayii Fonu’ndan yıllara sari olarak 60 milyarın (TL cinsinden olup olmadığı belli değil) usule uygun kullanılmadığına dair ifadeleri de dikkat çekiciydi.
Milyar dolarlık silah ihalelerindeki kayırma iddiaları ve silah sanayiinde yapılmakta olan harcamaların mercek altına alınması elzem ama ortada bunu yapacak irade görünmüyor.
Yorum Yap