- 9.08.2014 00:00
Radikal dinci IŞİD terör örgütü, Irak’ta Kürt özerk bölgesinin başkenti Erbil’e, belki de bu satırların yazıldığı sırada girerse -ki eli kulağında- Kürt Peşmergeleri ile kıyasıya bir çatışmaya girecek.,
Malum, IŞİD’in daha haziran başlarında Irak’ın Musul kentini ele geçirdikten hemen sonra Türk başkonsolosluğunu basarak, Başkonsolos Öztürk Yılmaz ile kadın ve çocukların da bulunduğu 49 kişiyi rehin alma olayı üzerinden 50’den fazla gün geçti. Rehinelerin yakınları, kendilerinden haber alamadıkları için haklı bir feryat içindeler.
Diğer yandan, IŞİD’in ele geçirmeye başladığı bölgelerde yaşayan Yezidiler ve Türkmenler dahil pek çok insanın yerlerinden olmasıyla yanı başımızda çok ciddi bir insani kriz yaşanıyor, kaldı ki Türkiye, Suriye iç savaşından göç edenlerin yol açtığı kriz ile dahi baş edemiyorken.
Musul’a girerek Suriye’den sonra Irak’ta da varlığını güçlendiren IŞİD’in artan tehdidi ve yol açtığı insani kriz karşısında ABD bölgeye helikopterlerle insani yardım harekatı başlatırken bu terör örgütünü püskürtmek için gerekirse sınırlı hava saldırıları yapabileceği uyarısını dün hayata geçirdi. Bu en korkulan durum, çünkü “Amerikan hava akınları ile rehinelerin akıbeti ne olur?” sorusu Ankara’yı en fazla endişelendiren konu.
Zira IŞİD’in, Irak’tan püskürtülmeleri için NATO destekli yani Türk hava sahasının da kullanılması anlamına gelen bir saldırıyı önlemek adına Türk rehineleri canlı kalkan olarak kullanmakta olduğu herkesçe biliniyor. Hatta Başkonsolos Öztürk Yılmaz’ın, IŞİD’in kontrolünde Suriye’de Deir ez Zour bölgesinde bir yerde tutulduğu istihbarat kaynaklarınca belirtiliyor.
NATO Müttefik Kuvvetler Komutanlığı’ndan emekli olan Amerikalı General Wesley Clark, dün Amerikan CBS kanalının sunucusunun, “IŞİD’in ilerleyişini önlemek için aylardır neredeydiniz?” şeklinde yönelttiği sorulara yanıt vermeye çalışırken, Türkiye, Suudi Arabistan gibi müttefiklerin desteğiyle artık hava akınlarının yapılabileceğini söylüyordu.
Bırakın, Türkiye’den destek almayı, Türkiye’siz bir hava operasyonu karşısında dahi IŞİD’in rehineleri öldürmesi olasılığı bir hayli yüksek. Bu yüzdendir ki cumhurbaşkanı adayı Başbakan Erdoğan, rehine olayının hemen sonrasında müttefikleri, IŞİD’e karşı bir operasyon yapmamaları yolunda uyarmıştı.
Hükümet, bir yandan da, TSK’dan, rehine olayının başlarında tutsakların kurtarılması için bir plan yapmasını istedi -ki bu da normal- ancak askeriye de böyle bir operasyonun yaratacağı riskleri biliyordu.
İçeride cadı avına çıkınca dış tehditleri ıskalayan hükümet, gerek Kuzey Irak’ta yüzlerce Özel Harekâtçı bulundurmasına gerekse Suriye ile olan sınır bölgelerinde IŞİD’in faaliyetlerini takip ettiğini zannetmemize rağmen bu terör örgütünün ilerleyişini bir istihbarat başarısızlığı ile göremedi. Dolayısıyla konsolosluğu öncesinde boşaltmayarak ciddi bir zafiyet gösterdi, rehine olayına yol açarak elini kolunu bağladı.
Ama artık gelinen noktada, Irak içinde ilerleyişi sonucunda yol açtığı ciddi insani kriz ile bu ülkede hilafet devleti kurma adına arazide kazanımlar elde ediyor olması karşısında IŞİD’e karşı karada değil ama havada bir operasyon dün kısmen başladı.
Irak’taki bu gelişmeler, rehine olayını aşıp Türkiye dahil çevre ülkeleri ilgilendiren aynı zamanda bir insani sorun bağlamında güvenlik krizine dönüştü.
Nihayetinde Ankara yanlış politikaları ile elini kolunu bağladı, tam bir çıkmaza girdi. ABD’ye yaptığı, “Aman dur, rehinelerin hayatını riske atmayalım,” çağrısına artık Washington kulak vermiyor, IŞİD’e yönelik dünkü bombardımanın gösterdiği gibi. Belki rehineleri de kurtarmak için Türkiye’nin ABD ile ortak bir operasyonu artık kaçınılmaz olabilir.
Yorum Yap