Kreşdaşlarınız dağa kaldırılıyordu...

  • 26.06.2013 00:00

 Gezi Parkı olaylarında, bir gösterici ile polis arasında geçen bir diyalog var, zaman zaman alıntılanıyor;Polis, “28 Şubat’ta bizlerin yaşadığı zulüm sırasında nerelerdeydiniz” diye sorunca, bir eylemciden, “Biz o zaman kreşteydik” yanıtını almış. Yani, “O tarihlerde daha çocuktuk, doğal olarak tepki veremezdik” demeye getirmiş. Bu anekdot, bir yandan, dindar kesimin 28 Şubat’ta yaşadığı olayların travmasından bir türlü kurtulamadığı, dolayısıyla sık sık mağduriyet edebiyatı yapıyor olması gibi sıkıntılı bir durumu ortaya koyuyor. Sanki 28 Şubat’ta dindar olmayan özgürlükçü kesime şiddetli baskı yapılmamış ya da 1980 darbesinde, Türk’ün Kürd’ün hayatları zindan edilmemiş gibi.Kreş anekdotu, diğer yandan da, 30 yılı bulan terörün şiddet sarmalından etkilenmemiş olanülkenin batısında yaşayan genç kuşak eylemcilerin, ülkenin bir bölümünü kasıp, kavuran, canlara mal olan bu çatışmalara “Dur,” diyecek bir hareket içine bugüne kadar girmemiş olmalarını düşündürüyor.


Çoğu Gezi Parkı eylemcileri, Türkiye’nin çalkantılı dönemlerinde ya ortaöğretim çağındaydılar ya da kreşteydiler. 
1980 kanlı darbesi sonrası dünyaya geldiler, 1960 kanlı darbesinden itibaren Türkiye’yi kasıp kavuran kâbus dolu günleri yaşamadılar. Ama okuyarak öğrenmeleri mümkündü, her ne kadar kurulu düzen, daha çocukluktan itibaren “demokrasinin sözde kötülükleri üzerine,” hepimizin beynini yıkamış olsa da.


Bilgesam
’ın yakınlarda yaptığı bir ankete göre, Kürt sorununa çözümden yana olan iller, en fazla, terörün yakıp yıktığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi iken ülkenin batı kesimlerinde bu oran önemli ölçüde düşüş gösteriyor. Bu anketten hareketle, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözünün Türkiye için ne denli geçerli olduğu ortaya çıkıyor.Empati kurma gibi bir kültürümüz hiç yok. Terör, Kürt nüfusun yaşadığı bölgeleri en acımasız şekilde etkilerken ülkenin batı illeri, ülke topraklarının bir bölümünde 30 yıldır süren çatışmalar karşısında nasıl duyarsız kalabildi, sanki çatışmalar, başka ülke toprağında yaşanıyormuş havasına 30 yıldır bir toplum nasıl katlanabildi, biran önce çözüm feryatlarını nasıl yükseltmedi, nasıl bir vicdandır bu.

Yaşam tarzınıza karışıldığına, o çok özlediğim reformist yapısından uzaklaşan iktidarın, artık dayatma politikası izlediğine vurgu yaparak, sizin fikirlerinizi Meclis’te yansıtacak bir muhalefet yokluğunda yalnızlaşarak, demokratik bir hak olan protesto eylemine giriştiniz, darbecilerden medet ummadınız (Dertleri, demokratik eylemleri sabote etmek olan vandalları bu grubun dışında tutuyorum).

Ama ben de siz eylemcilere şu hatırlatmayı yapıyor ve Kürt sorununa duyarsız kaldığınız için sizleri şiddetle eleştiriyorum:

Sizin kreşdaşlarınız, ya da okuldaşlarınız güvenlik güçleriyle çatışmalarda yetiştirilmek üzere dağa kaldırılıyordu, çoğu yoksul ailelerden gelen acemi erler, terörle mücadelede asla yapılmayacak bir uygulamayla PKK ile mücadelede savaş alanına sürülüyordu, çoğu Kürt olmak üzere Türkiye vatandaşı aydın binlerce insan faili meçhul cinayetlerle yok oldu gitti, terör için giden 1 trilyon dolar ile tüm Türkiye uçardı.

Dağa kaldırılan kreşdaşlarınız ya da okuldaşlarınız ya da yitip giden hayatlar şimdi aşağı yukarı sizlerin yaşında. Geride kalanların anısına da saygıyla hayatta olanların bundan sonraki yaşamlarını onurlu sürdürmeleri için hiç olmazsa Kürt sorununun çözümüne destek için sesinizi yükseltin, barış belki daha çabuk gelir.


Davutoğlu’ndan AB’ye güvence


Türkiye’nin AB ile serüveninde sıkça tanık olduğumuz krizlerden
 sonuncusu, bu kez Gezi eylemlerinde polisin aşırı güç kullanımı, hükümetin sorumlulardan hesap sormak yerine polisi her ne pahasına olursa olsun kutsaması dolayısıyla demokrasiden geri adım atması nedeniyle yaşanıyor. Her zaman olduğu gibi bu kez de kriz, üç yıl aradan sonra Türkiye’nin AB ile ilişkilerine yeniden ivme kazandıracak 22. Fasıl yani bölgesel politikalar Kürt sorununun çözümünde önemli başlığının planlandığı gibi bugün değil de muhtemelen ekim ayında açılması yolunda bir orta yol formülü ile aşıldı.


Dışişleri Bakanı Davutoğlu
, dün, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin stratejik bir hedef olduğunu teyit ettikten sonra birliğe güvence anlamına gelen şu sözleri sarf ediyordu:

Türkiye, ifade özgürlüğü ve yargıda reformları öngören 23. ve 24. müzakere başlıklarını da açmaya kararlı.

Bu iki başlık, artık AB’nin, bir ülkenin, tam üyelik yolundaki kriterleri karşıladığının teyidinde öncelik hâline gelmiş bulunuyor. Nitekim, AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, geçen perşembe günü Brüksel’de yapılan medya özgürlüğü konferansında, ifade özgürlüğü ve yargıda reform başlıklarının, aday ülkelerle müzakerelerin açılmasında ve kapanmasında başlangıç ve sonuç kriteri yani tam üyelik için olmazsa olmaz koşullar olduğunun altını çiziyordu.

Ne var ki medyadaki sansür, hükümetin ifade özgürlüğü sözünü yerine getirmeyeceğinin bir kanıtı.


loglu@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums