Resepsiyon bir tabuyu daha yıktı...

  • 31.10.2012 00:00

 Cumhuriyet’in tek tipleştirme ve askerleştirme projesi ürünlerinden CHP’li Oğuz Kaan Salıcı, önceki gün Taksim Cumhuriyet Alanı’na, izin verilmemesine rağmen ki niye izin verilmediğini anlamış değilim çelenk bırakırken civardaki askerlere, “Sizin koruyamadığınız Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyoruz,” diye sesleniyordu. Başbakan Erdoğan, ertesi günkü, ilklerin mi yaşandığı yoksa ilkelliğin mi sonlandığı diyelim Köşk’teki Cumhuriyet resepsiyonunda, Salıcı’nın, bu garabet tepkisi sorulduğunda, “Cumhuriyet’i Cumhur (millet) korur, aksi yanlış olurdu,” diyerek yanıt veriyordu.

Salıcı, Cumhuriyet’i koruma görevinin, ait olduğu yer olan millete değil de askere havale edilmiş olmasından bugüne kadar hiç rahatsız olmamış ki askere çıkışıyordu, “niye beni korumuyorsun baba,” mealindeki sözleriyle. Varlığı sağlıklı demokrasinin gereği iken ana muhalefet partisi CHP’de, Salıcı zihniyetinin bolca olması insanın içini karartıyor.

CHP’nin, Erdoğan’ın dünkü konuşmasında söylediği gibi askerden medet uman politikası artık iflas etti ama bu ana muhalefet partisi bu gerçeği anlayabilmiş değil, zira Türkiye’yi demokrasiye taşıyacak politika üretemiyor.

Cumhuriyet’in ilan edilişinin 89. yılında geç de olsa dünyalı olma yolunu açıyorduk örneğin, komutanlar, başkomutanlarının eşi örtülü diye boykot ettikleri Köşk’te, önceki gün akşam düzenlenen Cumhuriyet resepsiyonuna eşleriyle bu kez katılınca. Aslında anormal olan askerin, yıllarca Köşk’ü boykot etmesiydi, şimdi normale dönülüyor. Bu normalleşme ise geç gelmekte olduğundan bedelini hep birlikte istikrarsızlık içinde debelenerek ödüyoruz.

Malum askerler, milli günler vesilesiyle verdiği resepsiyonları, eşi başörtülü diye boykot ettikleri için, Gül de mecburen biri eşli diğeri eşsiz iki ayrı resepsiyon veriyordu. Askerler de bu arada rol çalıp, Gül’ün resepsiyon düzenlediği saatlerde bir icat çıkartıp, Orduevi’nde alternatif resepsiyon düzenliyorlardı. Bu tuhaf ve âdeta devlet içinde devlet görüntüsü veren alternatif resepsiyon uygulaması sonlandırıldı ve olması gerektiği gibi askerler de, Cumhuriyet’in sahibinin millet olduğunun hakkını şimdilik belki de kalben olmasa da şeklen teslim ettiler sanırım. Eşleriyle birlikte resepsiyona gelen Orgeneral Özel ve Kuvvet Komutanları’nın, tedirgin bir ruh hâli içinde olduklarını gözlemek mümkündü. Belli ki, tabularını kırdıkları bir ilkin verdiği tedirginliği yaşıyorlardı. 

29 Ekim resepsiyonuna yalnızca Türkiye’de değil dünyada da yoğun bir ilgi vardı. İlginin nedeni, Türkiye’nin başka derdi kalmamış gibi askerlerin, eşleriyle resepsiyona katılıp katılmayacakları ve Hayrünisa Hanım’ın elini sıkıp sıkmayacakları idi. Eller sıkılınca herkes rahatladı sanırım!.

Geçenlerde görüştüğüm bir Batılı diplomat, “Cumhuriyet resepsiyonuna katılmayı, askerlerin, Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım ile el sıkışma ânını görmeyi çok isterdim,” diyordu. Maalesef özellikle Batı’nın resepsiyona ilgisi, askerin eşleriyle katılımı ve dolayısıyla başkomutanlarının eşinin elini sıkıp sıkmayacaklarına indirgenmişti.

Evet, kabul etmesek de bu tuhaflığı, Batılı ülke temsilcileri de, Türkiye’de, askerlerin başörtülü bir cumhurbaşkanı eşi ile el sıkışması ânını görmek istiyorlardı. Batılı ülkeler için bu an, sivil-asker ilişkilerinde normalleşme yolunda bir diğer adım olarak görülüyordu.

Askerlerin, başkomutanlarının resepsiyonlarına yönelik boykotlarının sonlanmış olmasının, Köşk’ün resepsiyon salonundaki havasına da olumlu yansıdığını söylemek mümkün. Türkiye’deki sözde seçkin, kendine demokratlardan cüzamlı muamelesi gören başörtülü eşlerin resepsiyona katılımı, toplumun bir kesimini ötekileştirme hâlinin biraz daha kırılması açısından da önemliydi. Velhasıl, resepsiyon salonunda başı açık ve kapalı hanımlar ile eşlerinin kaynaşmış olmaları sokakta, modern giyimli kızlar ile dindar kızlara yönelik mahalli baskılarına karşı panzehir etkisi de yapabilir diye düşünüyorum. Aynı şekilde Kürtler de ötekileştirilmemeli kendini seçkin zanneden kesimler tarafından.

Geceye, biz basın mensupları açısından damgasını vuran ise Başbakan Erdoğan’ın, söz Gül’ün, Köşk’te yaptırdığı mimari düzenleme çalışmalarından açılınca “Cumhurbaşkanımız iyi bir mimar seçmiş, başbakanlığı devraldığımda binada karafatmalar vardı,” şeklindeki sözleri ile devraldığı makamın belki de o dönem siyaseten eskimişliğine de dikkat çekmesiydi.

Resepsiyona gölge düşüren gelişme ise, CHP’nin önderliğinde 29 ekim günü düzenlenen olaylı alternatif miting idi. Bu mitinglerin yasaklanmaması gerekirdi ama yasaklandı.

Cumhurbaşkanlığı’nın Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülenler arasında yer alan Prof. Şükrü Hanioğlu’nun, Star gazetesinin 28 ekim tarihli sayısında yer alan yazısındaki şu sözleri, CHP’nin mitinginin verdiği mesajı anlamak açısından dikkate değer:


“Türkiye’de, ...... ‘demokrasiye karşı cumhuriyet’ söylemi canlandırılmaya çalışılarak, demokrasiyi, çokkültürlülüğü, piyasa ekonomisini ve örgütlenmiş dini ötekileştiren ‘yeni cumhuriyet kültü’ hayali düşmanlara karşı gereksiz bir çatışma yaratmaktadır.”


loglu@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums