- 12.03.2018 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gündür üyesi olduğumuz NATO’ya yönelik ciddi eleştiriler getiriyor. Erdoğan dünkü konuşmasında bu eleştirileri bir çağrıya dönüştürdü: Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye şu anda tehdit altında, niye gelmiyorsun, neden?
Her şeyden önce bu çağrının çok önemli olduğunun altını çizmek gerekiyor. Türkiye, üyesi olduğu NATO’ya “Sınırlarım tehdit altında, yardıma gel” diyor. Bu yardım çağrısı karşısında NATO’nun takınacağı tavır, ittifak ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceğini de belirleyecek.
NATO’nun, üye ülkeleri sadece düzenli orduların tehdidi karşısında değil, terör örgütlerinden kaynaklı tehditler dolayısıyla da koruduğunu biliyoruz. Hatırlanacak olursa ABD’nin çağrısı üzerine NATO, terör örgütü El Kaide’ye karşı harekete geçmişti.
ABD ve NATO’nun bugüne kadarki her çağrısına Türkiye olumlu yanıt verdi; fakat, bu kez benzer bir talep Ankara’dan geldi; peki NATO, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye şu anda tehdit altında, yardıma gel” çağrısına olumlu yanıt vermeyecek mi?
Üye ülkelerin tehdit altında olup olmadığına kim karar veriyor? Üyeler arasında bir eşitlik gözetiliyorsa, doğal olarak Türkiye’nin çağrısına NATO’dan derhal olumlu yanıt gelmeli.
Mevcut NATO hukukuna göre de ittifak, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın “Sınırlarımız tehdit altında, desteğe gelin” çağrısına olumlu karşılık vermek zorunda.
Ne var ki, Ankara’nın bu beklentisi NATO ittifakının kağıt üzerindeki hukukuna uygun düşüyor ama hayatın gerçeklerine o kadar da uygun değil. Çünkü dünyada işler farklı yürüyor. Bu gerçeğin farkında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, tam da bu yüzden şu tarihi tespitte bulunuyor: “Suriye’de NATO üyesi olan ülkeler aslında kudretleri yetse kalkacaklar onlar açık net karşımıza dikilecekler. Fakat Türkiye’nin dik durduğunu gördüklerinden buna cüret edemiyorlar” dedi.
Evet, NATO’nun bırakalım Türkiye’nin yardımına gelmesini, aslında bu ittifak, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdidin bizzat kaynağı. Türkiye’nin toprak birliğini, bütünlüğünü, egemenlik haklarını tehdit eden örgütlerin arkasında NATO ve ABD bulunmaktadır. DEAŞ ve PYD’yi icat eden, sahaya süren ve bu örgütler üzerinden Ortadoğu’da sınırları değiştirmeye çalışan ABD ve NATO’dan başkası değil. ABD’yle olduğu gibi NATO’yla da ilişkilerin sorgulandığı bir döneme giriyoruz. ABD ve NATO’yu sorgulamadan Türkiye’nin beka mücadelesinden başarılı çıkması zaten mümkün değil.
Yorum Yap