- 2.02.2018 00:00
28 Şubat darbesinin “Silahlı Kuvvetler”i hakkında şu veya bu biçimde, eksik veya fazla bir soruşturma yürütüldü. Şu ana kadar bir neticeye varılmamış olsa bile askeri şahısların yargılanmasına devam ediliyor; fakat 28 Şubat’ın diğer aktörleri, yani “Silahsız kuvvetler”i hakkında bugüne kadar herhangi bir soruşturma başlatılmadığı gibi sonraki bütün darbe süreçlerinde de bu güçlerin etkin rol oynamasının önüne geçilemedi.
17-25 Aralık darbesine ilk koşup gelen, destek sunan 28 Şubat’ı gerçekleştiren güçlerdi. Hükümete yönelik darbe girişimini ilk olarak “rüşvet operasyonu” şeklinde veren 28 Şubat’ın “amiral gemisi” Doğan medyası ve Ciner grubu oldu. 28 Şubat medyası, sonraki bütün darbe girişimlerinin de medyası olmayı sürdürdü. Keza 28 Şubat’ın goygoycu sendikaları, sermayedarları ve sivil toplum kuruluşları da benzer şekilde davrandı.
28 Şubat’ı gerçekleştiren güçler bugüne kadar yok olmadıkları gibi ne değiştiler ne de ortadan kalktılar. Buharlaştığını sananlar yanılıyorlar. 15 Temmuz darbe girişimiyle gerçi önemli oranda güç kaybettiler ama varlıklarını hâlâ devam ettiriyorlar.
Bunların ayak izleri ABD’ye kadar uzanıyor. Bu yüzden 28 Şubat’çıların yolunun FETÖ ve PKK’yla kesişmesi tesadüf değil. Şunu biliyoruz artık, bütün darbelerin arkasında ABD vardır. ABD, ihtiyaç duyduğu her darbeye bu güçleri koşturuyor. Uzaydan adam getirecek halleri yok. Tabii, duruma göre bazen “Silahlı Kuvvetler” öne çıkıyor, bazen de 28 Şubat’ta olduğu gibi “Silahsız Kuvvetler” öncü rolünü oynuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “28 Şubat’ın sivil ayağının da yargılanması gerektiği” yönündeki sözlerini bu çerçevede değerlendirmek daha doğru. Yargılama 28 Şubat’ın “Silahsız kuvvetleri”ne de uzanmalı. Asıl yargılanması gereken kesimler bence bunlar.
28 Şubat’ı gerçekleştiren silahlı veya silahsız tüm güçler, sonraki dönemlerde darbelerle sonuç alınamadığını görünce yabancı müdahaleye zemin hazırlamak için çalışmaya koyuldular. ABD’yi, NATO’yu Türkiye’ye müdahaleye çağıran bunlar değil mi?
Cumhuriyet mitingleri, Gezi kalkışması, 17-25 Aralık darbe süreci, 28 Şubat’ın devamı niteliğindeki olaylardır. Ama 15 Temmuz darbesi devleti tümden çökertme, milleti bölme ve ülkeyi işgale açık hale getirme girişimidir.
Her dönemde darbelerin tam göbeğinde yer alan ama her seferinde de yargılanmaktan kurtulan kesimlerin artık üzerine gidilmeli. Bunu anlayalım artık; 28 Şubat’ın “Silahsız kuvvetleri” yargılanıp etkisiz kılınmadan darbe tehlikesi bertaraf edilmiş sayılmaz!
Yorum Yap