- 13.11.2013 00:00
Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinin başlamasının ardından ilk kez Diyarbakır’a gidiyor. Başbakan’ın programında Mesud Barzani ile yapacağı bir görüşme de var. Sürprizler bununla sınırlı değil; eğer Şivan Perwer baskıları göğüsleyebilirse, o da 37 yıl aradan sonra yurduna ayak basacak, İbrahim Tatlıses ile birlikte bir konser verecek.
Başbakan Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında açıkladığı bu programa tepkiler gecikmedi; Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Ahmet Türk, iktidar partisini seçim yatırımı yapmakla suçladıktan sonra Barzani’ye yüklendi. Diyarbakır Newrozu’na davet ettikleri Barzani’nin gelmediğini hatırlatan Türk, bundan dolayı kırgın olduklarını açıkladı.
Osman Baydemir ise Ahmet Türk’ün aksine daha ılımlı bir dil kullanarak, Mesud Barzani’yi Diyarbakır’da ağırlamaktan şeref duyacağını söyledi.
***
Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı Diyarbakır programını, Kürt hareketinin tepkiyle karşılaması şaşırtıcı değil. Yaklaşan seçimlerin doğurduğu bir hassasiyet var. AK Parti, kamuoyunda yine büyük ilgi görecek bir organizasyona imza atarken, BDP’nin buna sessiz kalması haliyle beklenemezdi; siyasetin doğası gereği BDP’liler de karşı bir tepki gösteriyor.
Ancak bu durum Başbakan’ın Diyarbakır programını gerçekçi değerlendirmemizi engellememeli. Bu buluşmayı “AK Parti’nin seçim yatırımı” olarak görmek, ziyaretin önemli boyutlarını gözden kaçırmamıza neden olur.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Irak Kürdistan Yönetimi Bölge Başkanı Mesud Barzani’nin Diyarbakır’da bir araya gelmesi, “seçim yatırımı” gibi iç siyaset hesaplarını aşan büyüklükte bir politikaya, yönelime işaret ediyor. Bu buluşma siyasal iktidarın Kürt meselesine ilişkin ortaya koyduğu yeni vizyonu yansıtıyor. Bugüne kadar baskın olan görüş aslında hükümetin bu alanda vizyon sahibi olamadığı yönündeydi. Ancak Diyarbakır buluşması bu kanıyı kökünden değiştirecek; Erdoğan-Barzani buluşması Türkiye’nin, Kürtlerle stratejik düzeyde ilişki kurma kararını adım adım hayata geçirmeye başladığını gösteriyor. Kemalist paradigmadan kopuş anlamına gelen bu kararı Erdoğan, Diyarbakır’dan dünyaya resmen ilan edecek.
***
Kuşkusuz bu gelişme, çözüm sürecinin başlatılması ve sürdürülmesiyle yakından bağlantılı. Barzani ve Talabani geçmişte Kürt hareketine, özellikle de Öcalan önderliğine karşı ABD ve İngiltere’nin başını çektiği uluslararası güçler ile Ankara tarafından desteklendi. Bu nedenle Ankara-Erbil yakınlaşması Kürt hareketi tarafından hep kuşku, endişe ve korkuyla karşılandı. PKK’nın geçmişten kalan korkular üzerine inşa ettiği Barzani politikası, ideolojik ve sekterdir; Kandil-Erbil ilişkilerini her zaman bu korkular belirledi.
Oysa bu kez Ankara-Barzani yakınlığı, Öcalan’ın etkisizleştirilmesi üzerine kurulu değil. Eskisi gibi ne Barzani, Kandil ve İmralı’ya düşman, ne de Ankara Erbil’i, KCK ve Öcalan’a karşı alternatif bir aktör olarak öne sürüyor. Koşullar değişti ve artık yeni bir Ortadoğu var. Türkiye, bu yeni Ortadoğu’da Kürtlerle birlikte ortak hareket ediyor. Çözüm süreci zaten bu politikayla bağlantılı olarak geliştirildi; Öcalan, Kürt hareketine bu temelde bir yön verdi. Barzani Ortadoğu’daki Kürtler’in en güçlü lideri konumunda, İran ve Suriye’de olduğu kadar Türkiye’deki Kürtler arasında da popüler bir isim. Barzani’nin önemi buradan kaynaklanıyor. İran, Irak, Suriye, Rusya ve İsrail gibi dev güçlerin kapıştığı Ortadoğu sahasında Barzani ittifakı hem akılcı hem de Türkiye için çok değerli.
Erdoğan-Barzani buluşmasını yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüyor ve Türkiye’nin Kürtlerle barışmak için bugüne kadar attığı en önemli adımlardan biri olarak değerlendiriyorum.
Yorum Yap