Otopark sorunu!

  • 30.04.2016 00:00

 Yazının başlığına gözü takılan okurların şöyle söylendiklerini tahmin etmiyor değilim: “Memleketin derdi başından aşmışken ne münasebetsiz bir başlık bu böyle!”

Bu itirazı dile getirenler haksız sayılmaz; ama sizin yine de söyleyeceklerime kulak vermenizi dilerim.

Müstakbel Başkan, geçenlerde İstanbul’da bu sorunu şöyle değerlendiriyordu: “Artık refah  ülkesi bir Türkiye var. Evde beyefendinin de hanımın da birer arabası var. Delikanlı büyüdüyse araba istiyor, bir araba da ona. Bir daireye bir araç hesap edilirdi artık iki üç araç hesabı yapılıyor. Eğer evin altına sığdıramıyorsan, belediye başkanı kardeşlerime sesleniyorum, o mahallenin kat otoparkı olması lazım.”

Bu nedir şimdi böyle? Araç park edebilmek için milletin (‘tek’ ya da çok fark etmiyor) birbirinin üzerine hışımla yürüdüğü bir şehirde Müstakbel Başkan’ın bu analizini  memnuniyetle mi yoksa büyük bir endişeyle mi karşılamalıyız?  Her gün yüzlerce yeni aracın trafiğe çıktığı, otomobil sayısı artışını belki de ikiye katlayacak bir ‘motosiklet’ filosunun bunlara katılıp kaldırımları bile çoktan fethettiği bir ‘refah ülkesi’nde bir de  her konutun her ferdinin (‘beyefendi, hanım ve de delikanlı’) direksiyona geçtiğini hayal edin…

Eğer  evin altına sığdıramıyorsan”: Herkesin malumu ki bu otomobiller evin altına sığmıyor ve de sığmayacak…  Bu tespiti –tabii ki- Müstakbel Başkan da biliyor. Biliyor, çünkü en azından bu şehirde belediye başkanlığı yapmış.

“Belediye başkanı kardeşlerime sesleniyorum, o mahallenin kat otoparkı olması lazım.” Lazım olmasına lazım ama bunun mümkün olmayacağını Müstakbel Başkan gibi on yıllardır ev sahiplerinden‘otopark bedeli’ tahsil eden  ‘belediye başkanı kardeşlerim’iz de biliyor. O halde nereden icap etti bu hepten hayal mahsulü tespitler ve temenniler? Müstakbel Başkan’ı can kulağıyla dinleyen ‘belediye başkanı kardeşlerim’izin  “Emriniz olur!” diye mırıldanırken gülümsemelerini saklamaya çalıştıklarını görür gibiyiz

“O mahallenin kat otoparkı olması lazım!”

Sizi bilmem ama İstanbul’da yaşayan birisi olarak ben bugüne kadar‘lazım’ olduğu söylenen o şeyin bir tanesiyle bile karşılaşmadım… İstanbul Belediyesi’nin park hizmeti veren bir birimi (İSPARK) tabii ki mevcut; ancak bu işletmenin verdiği hizmet şehrin sokaklarını eskinin‘otopark mafyası’ tabir edilen zevatın elinden alıp kendisine mal etmesinden ibaret…

Peki, madem ki durum böyle, o zaman niçin bu ‘hayaller’ ya da daha doğrusu ‘yalan hayaller?’ İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizin sakinlerini bu hayaller ve yalanlarla avutmaya çalışmanın ne gibi bir amacı olabilir.

Şimdi de isterseniz kısaca ‘otopark’ meselesindeki gerçeklere kısaca göz atalım:

Memleketimizde de (eksik olmasın) bir ‘Otopark yönetmeliği’ mevcut tabii ki. Hem de ne yönetmelik; meskeninden pansiyonuna, apart otelinden kampinglerine kadar  her bir yerde ne oranda ‘otopark aranması  gereken’ kullanım yerleri metrekaresine varıncaya kadar tespit edilmiş. Bakın mesela:

“1- Meskenler: 3 daire için; Oteller: 5 oda için; Apart oteller: 3 ünite için; Yeme içme, eğlence tesisleri:50 metrekareye kadar; İbadet yerleri: 300 metrekareye kadar…”  Bu rakamların eskiden  -yani şehirlerin bugüne kıyasla boş sayılabileceği yıllardan- kaldığını sanmayın. 22.04.2006 tarihlinde az biraz değişikliğe uğramış “otopark yönetmeliği”ndan aktarıyorum. Yönetmelikten bir başka madde (11): “Otopark hesabında toplanan meblağ otopark tesisi dışında başka bir amaçla kullanılamaz.”(!) “Otopark hesabında toplanan meblağın, amacında kullanılıp kullanılmadığı hususu İçişleri Bakanlığı’nca denetlenir.”(!) “Otopark bedeli alınan parsellerin otopark ihtiyacının belediye ve valilikçe karşılanması zorunludur.”(!)

Konuya ilişkin bir ilave soru daha: Belediyesi, valisi, içişleri bakanlığıyla bu devlet  niçin bu ‘hayal’ ve ‘yalan’ dünyasında kalmayı tercih edip gerçeklikle yüz yüze gelmekten kaçınıyor? Tahmin ettiğiniz gibi bu basit soru sadece ‘otopark sorunu’yla sınırlı değil. Bu sorun, yani ‘önündeki apaçık gerçeği inkâr edip kendisine kafasına estiği gibi hayali bir gerçeklik icat etmek’ bu devletin özniteliği olsa gerek…

Söz araçlardan açılmışken Müstakbel Başkan’ın Osman Gazi Köprüsü’nün açılışında “Vakit nakittir demiş büyüklerimiz” diyerek köprünün sürücülere kazandırdığı 53 dakikanın öneminden söz edişi hakkında da bir iki cümle edeyim: Bu açıklamanın akla getirdiği ilk soru, İstanbulluların söz konusu köprüye ulaşıncaya  kadar  geçirmek zorunda oldukları ‘vakit’tir. Biliyorsunuzdur: Sürücüleri iki dakikada karşı kıyıya ulaştıracağı söylenen bu köprüye ulaşmak için (resmi konvoy değilse tabii ki!) acaba kaç altı dakika sabretmek gerekiyor. Ayrıca unutmayalım ki, Türkiye söylendiğinin aksine ‘vakit’in gecikmeden ‘nakit’e çevrilmesinin hızlı yaşandığı (iyi ki de!) bir ülke de değildir.

İşin bu faslında akla gelen şu atasözünü de unutmayalım: “Acele işe şeytan karışır!”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums