- 24.04.2020 00:00
"Bugün 23 Nisan/neşe doluyor insan!" diye zıplayıp bayram yerine gitmek için sabırsızlandığı günleri arayan epey bir nüfus var bu ülkede.
Yeni nesil heyecansız olmasa da ekonomik ve siyasi yalanların zorunlu sonucu daha metalik bir ruh halinde.
Farklılıklar olsa da içine devlet, ulus ve mahalle baskısı kaçmış "komünist"in bile dediği, "Bugün 23 Nisan!"
Tabi 23 Nisan deyince ilk akla gelen o çocuk sevinci, ama siyasi anlamı meclis.
O yüzden meclisin oluşumu ve inşaa edilen temeller önemli, özetle bakmak lazım.
Osmanlı'daki meclis 18 Mart'ta kendini süresiz olarak tatil eder.
Ankara sonuçlara hazırlıklıdır; Mustafa Kemal, 19 Mart 1920'de, ulusun en yüksek makamı olacak bir meclisin Ankara'da toplanacağını duyurur.
Meclis, 23 Nisan 1920'de, Hacıbayram'da cuma namazından ve kurbanlar kesildikten sonra İttihat ve Terakki binasında, Osmanlı Meclisinden gelen 84 üye de dahil toplanır.
Ve Türk milletinin egemenliği ilân edilir.
Ulusal egemenlik, dünyanın hiçbir yerinde hak hukuk adalet düzeni demek değildir, zira ulus, sınıfları, ezen ezilen herkesi kapsar ve egemenlik de ulus içindeki güçlü sınıfın hakimiyetidir ki o da zengin sınıflardır.
Mamafih teorik olarak ulusal egemenlik, aşiret düzeni, feodalite, padişahlık, sömürge olmaktan ve oligarşilerden iyidir.
Ancak 23 Nisan'da kurulan nasıl bir egemenliktir?
Kuruluşun temellerini belirleyen tartışmasız Mustafa Kemal'dir ve egemenliğin ilanından bir hafta sonra, 1 mayısta mecliste özetle üstünde yükselinecek temeli söyler:
"Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim:
Burada maksud olan ve Meclis-i âlinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürd değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslâmiyedir, samimi bir mecmuadır. Bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-ı İslâm bizim kardeşimiz ve menafii tamamıyla müşterek olan vatandaşımızdır. "
Konuşma anlaşılır ama günümüz Türkçesiyle, Meclis sadece Türk Müslümanlardan oluşmaz, Kürd, Çerkez vb diğer Müslüman halklar da kardeşimiz ve vatandaşımızdır demektedir.
Yani açıklanan ortak unsur Türklük değil Müslümanlıktır.
Ortak unsur/payda Müslümanlıktır fakat yürürlükte olacak olan Türklüktür; uluslaşma, Türkleşme, Türkleştirmedir.
Ama neden Müslümanlık?
Müslümanlığın referansları yapılanlara izin verdiği, pratikte olumlu bir sonuç alındığı için mi 1924'de hemen Müslüman devlet örgütü, Diyanet kurulmuştur?
Müslümanlar, devlet zoruyla Türkleştirmeye/asimilasyona hoş görüyle mi, istemeyerek mi katlanmışlardır?
Müslümanlık devletin amaçları için elverişli bir zemin olduğundan mı, Müslümanların sayıca yoğun oluşundan mı tercih edilmiştir?
Dini, politik bir amaç için kullanmanın temelleri o günlerde atılmış günümüze kadar gelen bir gelenek olmamış mıdır?
Binlerce Ermeni, Yahudi, Ezidi, Alevi gibi Müslüman olmayanlar yok saymakla topluluklar gerilim içinde yaşatılmamış mıdır?
Yok sayma, korku, zulüm toplumda devlete karşı güvensiz, kişiliksiz, sinik, düşündüğünü söyleyemeyen uşak/kul/teba üretmemiş midir?
Bugün 23 nisan, bu sorular sürerken neşe dolamıyor insan!
Yorum Yap