- 7.02.2016 00:00
Vicdani Uyarı: 1. Bu yazıyı lütfen 15 yaş altı çocuklarınıza okutmayın. Sebeplerini yazıda izah edeceğim. 2. Bu mübarek bayram gününde karamsar ve iç karartıcı bir yazı okumak istemeyenler, lütfen yazıyı okumayı hemen şu anda durdurun.
Kibirliyim ama yazımı uzun süre ciddi efor sarf ederek, aklın, mantığın ve bilimin imbiğinden süzüp yazdığımı iddia edecek kadar kibir sahibi değilim. Yazıma, büyük oranda şu anda içinde olduğum ruh haleti büyük oranda etki ediyor. Yani soğukkanlı ve mantıklı değil, büyük oranda duygusal bir yazı ile karşınızdayım.
20 yıl önce yurtdışına çıktığımdan bu yana pek çok bayramı ailemden, sevgili annemden, babamdan, kardeşlerimden uzak geçirdim. Hatta Türkiye’de iken bile 17 yaşımdan beri Ramazan bayramlarında bazen olsa da hiçbir Kurban Bayramı'nın ilk gününü ailemin yanında geçirmedim. Zira, ya deri topluyor ya da tuzluyordum. Üç beş eleştiri yönelttik diye “bu arkadaş da kim, geçmişi ne” diyen beyefendiler belki anlar diye yazıyorum. Her neyse. Evet, daha önce de ailemin yanında geçiremediğim pek çok bayram oldu ama şimdi hayatımda ilk kez, ailemle geçirmek istesem de geçiremeyeceğim bir bayram yaşıyorum. 3 yıldır ve hatta 7-8 yıldır AKP’nin yanlışlarını eleştirdiğim için bir nefret objesi haline geldim, Cumhurbaşkanı tarafından vatanına ihanet eden akademisyen ilan edildim. Medyasında aylarca linç edildim. Sokağa çıkamaz hale geldim. Hakkımda kaç dava var, kaç tane daha açılacak merak edip, takip bile etmiyorum.
İnsanım, zayıfım. İnsan, olan bitene içerliyor. Müminlerin bayramını zehir eden zalim ve hırsız diğer müminlere bakıp, “Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl bir din yorumu, bunların her yaptığına fetva veren din adamları nasıl Müslüman, bunlara sabah-akşam dua eden dini cemaatler nasıl dini cemaat?” diye sorup duruyorum kendime.
Keşke, kendime “Aklın oyunları çoktur, bütüncül bak, düşünme, çok soru sorma, itaat et, öyle her şeyi sorgulama, bu zalimlerin niyetleri bize gayptır, kötü düşünme, hüsn-ü zan et” diyebilsem ve huzura erebilsem.
“Ümmetin 21. yüzyıl teknolojisinin global köye çevirdiği bu devirde, bari bayramlarda hilalin tespitinde tek yürek olalım" aklını, ferasetini, basiretini, vicdanını ve insafını gösteremediği bu acınası halimizle neyin bayramını kutlayacağız? Biz bu bayramı hak ediyor muyuz? Keşke, “Bu bayramlar çocuk bayramıdır, 15 yaşın üstündekiler bayramı hak etmemektedir, yetişkinlere düşen bayramlarda çocukları mutlu etmek ama bunun dışında bayramdan kendilerine sevinç payı biçmemektir” deme erdemini gösterebilsek.
İşlerine gelince, “maslahat”ı, “istishab”ı, “istihsan”ı ve devrin “örf”ünü içtihat etmede kullanan İslam uleması ve “İslam” ülkeleri, “Zaten paramparça haldeki ümmet bari bugün tek yürek olsun maslahatına binaen, hepimiz hilali tespit konusunda aynı içtihada uyalım” demiyor. İşlerine gelince, devrin şartlarını dikkate alan, teknolojiyi ve bilimi dibine kadar kullanan ümmetin liderleri, konu hilalin tespitine gelince birden literalist okumalara kendini teslim ediyor. “Biz zahire göre hükmederiz”. Zahire göre gördüğüm, güç çekişmelerine, liderlik iddialarına bayramı alet eden bir ümmet görüntüsü! Nasılsa, herkesin siyasi meşrebine uygun ama birbiri ile çelişen her biri meşru bir sürü içtihat ve fetva var.
Ümmetin bir araya gelip de meydana çıkardığı tek oluşum bile İsrail’den 1967’de kötek yemenin sonucuna tepki olarak ortaya çıkmış yani reaksiyoner bir kuruluş olan İslam Konferansı Teşkilatı (yeni adı başka). Yaptığı işte bile tersinden de olsa İsrail’e göre kendini yönlendiren ümmet! Zalimi ile mazlumu ile her gün levmedip “deccal” ya da “büyük şeytan” dedikleri Batı ile işbirliği yapmakta, ona itaat etmekte, yatırımlarını oraya yığmakta ve ondan yardım dilemekte pek de mahzur görmeyen ümmet!
İnsan utanır. Utanır da “bayram benim neyime” der. Ama nerde o vicdan!
Yorum Yap