- 27.01.2012 00:00
Ne biz yazmaktan usanacağız ne de toplum istemekten vazgeçecek.
'Yeni anayasa'dan söz ediyorum. Gün geçmiyor ki anayasa ile ilgili bir toplantı, bir çalışma, öneri gündeme gelmesin. 'Yeni anayasa yapmak' fikrini millet acayip benimsemiş durumda. Bunun nedeni bence açık; demokrasinin kurumsallaşması için yeni anayasa gerekiyor. Sivil-asker ilişkilerinin sadece bir fotoğrafa yansıyan görüntü olmaktan çıkıp 'geri döndürülemez' bir ilkeye dönüşmesi ancak yeni anayasayla mümkün olacak. Aksi halde, verilen yeni bir fotoğrafla eskiye dönebileceğiz. Kurumsallaşma demek, demokratik kazanımların bir kişiye, partiye vs. bağlı ve bağımlı olmaktan çıkması; temel hukuksal metinlerle güvence altına alınması demek...
İnsanlar artık 'diken üstünde' bir rejim değil; ilkelere bağlanmış, kurumların işleyişine kazınmış, kalıcı ve öngörülebilir bir hukuk rejimi istiyorlar. Bu nedenle talep de, beklenti de yüksek. Yükselen beklentiler karşısında, bu iş için bir yandan sivil toplumu sürekli çalışmaya davet eden Meclis Başkanı Cemil Çiçek, öte yandan da 'frene basıyor'. Geçenlerde bir haftada iki farklı anayasa etkinliğinde dinlediğim Meclis Başkanı, 'yeni anayasa her derde deva olmayacak, her sorunu çözmeyecektir' diye uyarıyor.
Haksız değil, ama yeni anayasanın bazı sorunlarımızı çözeceği de kesin. En önemlisi, 'halkın kendi anayasasını kendisinin yapması' sorununu. Bu bir sorun, çünkü siyaset anayasayla başlar; anayasayla devleti ve siyaseti kurgulamayan halk 'birincil ve kurucu güç' olduğu hakikatini bir türlü 'realize' edemez. Dolayısıyla, bırakın millet heyecanlansın. Hakikaten heyecan verici değil mi bu toplumun ilk defa kendi anayasasını kendisinin yapacak olması?
Heyecanı pörsüten ise zaman zaman gelen umutsuzluk. Yeni anayasa talebinin siyasal partiler tarafından uzlaşma adı altında boğulacağı endişesi... Herhangi bir anayasa toplantısında dört siyasi parti temsilcisini arka arkaya dinlediğinizde 'boğulduğunuz' hissine kapılmamanız neredeyse imkânsız. İlle de uzlaşı diye tutturduğumuzda üzerinde uzlaşılacak metnin 1982 Anayasası'nın ilk versiyonundan bile kötü olabileceğini düşünmeden edemiyor insan.
'İleri' bir noktada, demokratik ve özgürlükçü bir anayasada uzlaşma olmaz değil tabii, olabilir. Bana kalırsa iyi bir anayasa yapmak aslında zor bir 'iş' değil. Anayasalar var oldukları andan itibaren iki temel işleve sahiptirler, yani iki yapılış nedeni vardır. Birincisi, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak, onlara hukukun en üst korumasını sağlamaktır. İkincisi, devletin, devletin memurlarının gücünü sınırlamak. Neyle mi? Yurttaşların temel hak ve özgürlükleriyle.
Böylesi işlevler yüklenen anayasa yapmak zor değil. Üzerinde rasyonel bir zeminde uzlaşma da sağlanabilir. Ancak bu iki noktada da temel 'demokratlık' ölçülerine uymanız şartıyla. Yoksa 'yurttaş'tan söz ederken bile anlaşamazsınız. Anayasa yapanlar yurttaşlar arasında hiyerarşi görürse veya yaratmaya çalışırsa; yani kafalarında 'özde vatandaş' ve 'sözde vatandaş' gibi ayrımlar varsa uzlaşma sağlayamazsınız. Öte yandan, devletle yurttaşlar arasında devleti hiyerarşik olarak üste yerleştiren bir zihniyetle de bu temel işlevi yerine getiren bir anayasa yapamazsınız.
Daha karmaşık sorunlar da var ayrıca... Anayasa, aynı zamanda iktidarın paylaşım haritasıdır. Kim, ne kadar iktidar kullanacak, anayasayla dağıtılır. Meclis'in gücü ve kudreti, cumhurbaşkanı, başbakan, bürokrasi, asker, yargı, üniversiteler... Devlet dediğimiz yapı içindeki iktidar, imtiyaz, kaynak hep anayasa üzerinden elde edilir. Dolayısıyla, devletin kurumlarında oturanlar için yeni anayasa yapmak bir tür 'meydan muharebesi'dir. Herkes daha fazla iktidar koparmaya çalışır. Burada da uzlaşmadan veya 'ideal'den çok 'güç dengesi' belirleyici olur.
Öte yandan, özellikle bizde, anayasa aynı zamanda 'yurttaş'ı tanımlar. Yurttaş, Türk mü olacaktır, laik mi? Hangi ilkelerle eğitilecektir, neye, kime sadık olacaktır? Birileri anayasayla bunları da belirlemeye kalkışır. Yani devletin yurttaş tasarımı anayasa üzerinden yapılır. Dolayısıyla mesele, siyaset üstü teknik ve rasyonel bir anayasa yapmak değildir. İktidarın ve kimliklerin 'yeniden müzakere' edileceği en baba siyasettir anayasa yapmak.
Yorum Yap