- 19.03.2013 00:00
İmralı sürecinin çözüm üreteceği beklentisi yüksek. Kim ne derse desin bu süreç ‘siyasal’ bir boyut taşıyor. Liderler arası bir anlaşma odaklı da olsa siyasal aktörleri ve kurumları dışlayan bir çözüm olmayacak. Şimdilerde sürecin ‘PKK’nın ateşkesi, sınır dışına çıkarılması ve silah bırakması’ gibi ‘teknik’ konulara odaklanması normal ve halkla ilişkiler açısından da doğru.
Yıldız ‘silahların susması’ konusunda önemli bir ayrıntıyı vurguluyor. ‘Şiddetin kalıcı olarak durdurulması barış görüşmelerine başlamanın önşartı olamaz’. Bu, ‘ön müzakerelerin’ bir parçasıdır. Dolayısıyla 21 Mart’ta Öcalan’dan kalıcı bir ateşkes açıklamasının gelmemesi normaldir. ‘Çatışmasızlık’ ilanı da bize sürecin ilerlediğine ilişkin ipucu verir. Sürece ilişkin beklenti oluştururken dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, Yıldız’a göre ‘taraflardan birinin ‘teslim’ olmasını beklememek’tir. Zaten müzakerelerin başlamış olması ‘teslim’in olmayacağının ön kabulüdür. Bu konuda beklenti yaratılmamalıdır. Barışın inşası her iki tarafta ‘kazandık’ duygusu yaratmakla mümkündür. Taraflardan birisi ‘kaybettik’ düşüncesine saplanırsa zaten barış süreci sabote olacak ve müzakereler başa dönecektir. Süre konusunda da uyarıları var Yıldız’ın; aceleye getirilen bir süreç yerine yapıcı tartışma ve diyaloğun muhafazasını önemli buluyor. Zaman planı yapılmalı ama muhataba baskı oluşturan bir zaman planı ters tepebilir. Barışı olgunlaştırmaktan söz ediyoruz aslında. “Haziran mı, 2013 sonu mu?” tartışmasına bu bağlamda bakmak lazım. Olgunlaşmamış bir barışın hem kamuoyu ayağını hem teknik ayrıntılarını yönetmekte zorluklar yaşanabilir. Meselenin tabii bir de ‘öz’e ilişkin bir boyutu var. Yıldız, her iki tarafın da önce birer ‘stratejik plan’ının ve bu planda da spesifik-somut unsurların bulunması gerektiğini söylüyor.
İkinci aşamada temel konular üzerinde ‘formel’ bir diyaloğun başlaması, buna paralel olarak askeri operasyonların ve şiddetin durdurulması, koruculuğun kaldırılması, silahsızlanma, örgütün dağıtılması ve örgüt mensuplarının entegrasyonu gündeme gelecektir. Yıldız’a göre ‘stratejik plan’ın daha sonraki bir aşamasında Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerini anayasal zeminde güvence altına almak gerekecektir. Geçmiş acılarla, ölümlerle yüzleşme mekanizmalarının kurulması kadar merkezi bir yönetim modeli yerine adem-i merkeziyetçi bir yeniden yapılandırma da kaçınılmazdır.
NOT: Bir yandan bunları konuşur ve barışa yaklaşmanın umudunu yaşarken öte yandan Hasan Cemal’in yazılarına son verilmesi açıklanması zor bir durum. Ancak bu olay, ‘barışın kaçınılmaz olarak daha ileri demokrasi getireceği’ varsayımında ciddi gedikler açmıştır. ‘Demokrasi olmadan da barış mümkün’ diyenlere ne karşılık vereceğiz şimdi?
Yorum Yap