- 6.11.2012 00:00
‘İki başlılık’ tartışması Türkiye siyasetine erken girdi. Emin olun, 2014 sonrası en hararetle tartışılan konu bu olacak. Sadece tartışılmakla kalmayacak elbette, çatışma ve istikrarsızlık üreten ‘ana’ kriz odağı haline gelecek.
Meselenin boyutlarından biri, mevcut Anayasa’nın ‘parlamenter sistem’ öngörmesine karşın 2014’te ‘halkın seçeceği cumhurbaşkanı’nın ‘fiili’ başkanlık sitemine yönelmesi ihtimali. Diğeri ise bu süreçte rol alacak siyasal aktörlerin kişilikleri, yönetim tarzları ve alışkanlıkları.
Mevcut iki başlılık tartışması çok basit bir konuda koptu; Cumhuriyet Bayramı’nda Ankara’da çıkan arbedede polis ‘barikatları’nın açılması için kim emir verdi? Gelecek krizler böyle basit bir konuda ‘emri kim verdi’ noktasında olmayacak. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı içeren çok daha kritik yönetim, yetki ve görev konularını kapsayacak.
Yine de geçen hafta çıkan tartışma ilginç ipuçları veriyor. Başbakan, ‘Bu ülkeyi çift başlı yönetimle bugüne kadar getirmedik. Bundan sonra çift başlı yönetimle bu ülke bir yere varmaz’, dedi ve devam etti, ‘Eğer bu ülkede bir başkanlık sistemi arzu ediliyorsa ben bundan yanayım. O zaman böyle bir sıkıntı olmaz ama bunun dışında kimin ne yapacağı bellidir. Dolayısıyla bir Başbakan olarak benim görevim bellidir, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da görev alanı bellidir. Kimse de böyle bir gayretin içerisine girerek durumdan vazife çıkarmasın.’
Gerçekten de ‘kimin ne yapacağı bellidir’ Anayasa’ya göre. Peki ‘roller değiştiğinde’, en azından Erdoğan cumhurbaşkanı olduğunda da bu söz ve anayasa geçerli olacak mı? Sayın Başbakan bu söylediklerine 2014 sonrası pişman olabilir eğer cumhurbaşkanının görev ve yetkilerine ilişkin bir anayasa değişikliği gerçekleşmeden kendisi cumhurbaşkanı seçilirse...
Şimdilik böyle bir anayasa değişikliği pek ihtimal dahilinde görülmüyor. Başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanı modellerinin AK Parti tarafından istendiğini biliyoruz. Ama anayasayı değiştirecek sayıya sahip değil AK Parti, muhalefetin desteğine ihtiyacı var. Uzlaşma komisyonunda anayasa yapımının sonuç vermemesi üzerine MHP veya BDP’nin bu konuda desteğinin aranacağı kuşkusuz, ama destek bulması mucize olur.
Böyle bir durumda, yani AK Parti’nin istekleri doğrultusunda bir anayasa değişikliği gerçekleşmezse Başbakan Erdoğan köşke çıkma arzusundan vazgeçer mi? Hayır, Başbakan son parti kongresi ile bütün köprüleri attı; anayasada başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı değişikliği yapılmasa da 2014’te aday olacak gibi. Seçilmesi büyük ihtimal…
Peki ya ondan sonra?
Mevcut Anayasa’nın cumhurbaşkanına verdiği yetkilerin çok ötesine geçen bir cumhurbaşkanı görmemiz şaşırtıcı olmayacak. Mevcut Anayasa güçlü bir başbakana dayalı ‘parlamenter sistem’ öngörüyor. Ama 2014 senaryosu gerçekleştiğinde ‘fiili bir başkanlık’ uygulamasına geçilecek. Anayasa’yı değiştiremeyince Anayasa’yı fiili duruma uydurmaya çalışan bir zorlama yorum süreci başlayacak. Bu ise Türkiye’de zaten oturmayan ‘hukuk devleti’ anlayışını ciddi biçimde zedeleyecektir. Böyle bir durumda başbakan olacak kişinin ‘güçlü’ değil, sembolik olması gerekecek ‘fiili’ durumun yürümesi için. Bu da mevcut Cumhurbaşkanı Gül ile Erdoğan’ın yer değiştirmesi formülünü zorlaştırıyor. i.dagi@zaman.com.tr
Yorum Yap