- 6.11.2022 18:09
Son zamanlarda muhalefetin 6’lı Masa’da bir sinerji yaratamadığı, seçimleri zora soktuğu, AKP’nin toparlandığı, cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan’ın yeniden favori konumuna geldiği yazılır oldu. Linç edilmeyi göze alan bazı kamuoyu araştırmacıları da bu ‘yeni’ durumu rakamlarla izah ediyor. İktidar blokunun son zamanlarda artan özgüveni zaten liderlerinin yüzlerinden okunuyor.
Muhalefetin kafasını kuma gömme lüksü yok. Sahaya hakim araştırmacıların, siyaset gözlemcilerinin uyarılarını dikkate almak zorundalar. İktidarın hamlelerine karşılık üretmek, hatalarını ve eksiklerini görmek ve düzeltmek yerine ‘aman dikkat’ diyenleri hedefe koymak, ancak kaybetmeye niyetli birilerinin yapacağı iş.
CHP’nin yüzde 30’a, İYİ Parti’nin de yüzde 20’ye ulaşamadığı, AKP’den kopan DEVA ve GP’nin beklentilerini yakalayamadığı, Kılıçdaroğlu’nun adaylık kampanyasının ne partisinin ne de kendisinin oyunu yukarı çekebildiği, üstelik muhtemel diğer adayları da kararttığı ortada.
Kısaca, geçen sene yaz sonlarında başlayan ‘muhalefet dalgası’ çekilmiş görünüyor. Muhalefet kazandık havasına erken girdi, birbiriyle rekabete girişti, CHP lideri cumhurbaşkanlığı kampanyası yaptı vs. Sonuçta, seçimlere altı aylık gibi kritik bir zaman kalmışken muhalefetin ekonomik krizle arkasına aldığı rüzgarın azaldığı kesin. Bu gerçeği görmez ve tedbir almazlarsa kaybetme riskleri var.
Muhalefet partileri gölge boksu yapmayı bırakmalı, gerçekle yüzleşmeli. 2023 seçimiyle parlamenter sisteme bir başbakan seçmeyeceğiz. Mevcut sistem bir başkanlık sistemi ve seçimde de başkan seçeceğiz. Geçmişte kalmış bir alışkanlıkla veya henüz olabilirliği belirsiz bir gelecek tasarımıyla bu seçime parlamenter sistem ‘kafasıyla’ gitmek muhalefet için intihar olur, toplumun ve siyasetin beklentilerine cevap veremez.
Seçmen, programı, vizyonu ve kadrosu bulunan bir ‘lider’i icraat yapmak üzere cumhurbaşkanı seçecek. Yok, ‘Biz bu sistemi tanımıyoruz, bu yarışa gireceğiz, ama parlamenter sistemmiş gibi yapacağız’ derseniz, kaybedersiniz.
Kabul edin veya etmeyin, bu sistemin en önemli aktörü cumhurbaşkanı. Yöneten o ve kabinesi. Seçimde de programını ve ekibini kamuoyunun beğenisine sunan, halkı ikna etmeye çalışan ve yetki isteyen kişi cumhurbaşkanı adayı.
İçinize sindirin veya sindirmeyin, seçimlerin yıldızı da cumhurbaşkanı adayı olacak. Zaten ‘yıldız’ o olmazsa seçimi de kazanamazsınız. Muhalefet liderlerinin -ve çevrelerinin- egolarını yenip cumhurbaşkanı adayını öne çıkarması gerekecek. 6’lı Masa’da liderlerin yapacağı, adayı tespit etmek ve birlikte bu adayın arkasında durmak, Meclis’te çoğunluğu sağlayacak seçim stratejisini belirlemek ve uygulamak. Elbette seçim güvenliğinden kampanyaya siyasi partilerin ortaklaşa yapacağı çok önemli işler var. Ancak bir kez daha hatırlatalım, bu seçimin sürükleyici aktörü cumhurbaşkanı adayı olacak… Olmalı, son bir yıllık 6’lı Masa ‘performansı’ da bunu gerektiriyor. Seçimi bu masa değil, aday kazanabilir.
Muhalefet seçimi kazanmak istiyor mu?
Türkiye’de şimdiye kadarki seçimleri fikirler, programlar, projeler değil liderler kazanmıştır. Üstelik bu ‘parlamenter sistem’de bile böyledir. Seçimleri sürükleyenler; Menderes, Demirel, Ecevit, Özal, Erdoğan olmuştur. Peki, mevcut başkanlık sisteminde ‘lidersiz’ seçim kazanılabilir mi? 6’lı Masa’da kazanacak bir lider var mı? Şimdiye kadar herhangi bir seçimde yüzde 30 oy alamamış bir liderden nasıl bir mucizeyle yüzde 50+ oy almasını bekliyorsunuz? Fantezi yapmanın gereği yok.
Son birkaç aydır görülen, muhalefetin eline geçen fırsatı değerlendiremediği ve iktidara toparlanma imkanı verdiği. Seçimler bu kadar yaklaşmışken ve iktidar henüz ‘seçim ekonomisi’ni tam olarak uygulamaya bile başlamamışken rüzgarı yeniden değiştirecek -belki de tek hamle- muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olacak.
Eğer muhalefetin adayı, aylardır ismi konuşulan ve bir yıldır da fiilen cumhurbaşkanlığı kampanyası yürüten Kılıçdaroğlu olacaksa ‘yeni bir rüzgar’ beklemek hiç gerçekçi değil. Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kamuoyu zaten değerlendirdi. Sonuçta ne CHP oyları ne de muhalefetin genel oyları arttı Kılıçdaroğlu’nun adaylık beklentisiyle. Aksine, yurt dışında bile Erdoğan’ın kazanacağı algısı yükseldi. Kısaca, muhalefetin ortak adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun açıklanması mevcut oy dengelerini değiştirmeyecek. Zaten bir yıldır konuşulan ve kampanyası yürüyen bir isim seçmende yeni bir dalgalanma, heyecan, umut ve beklenti yaratamaz.
Muhalefet, Erdoğan’ın karşısına liderlik özellikleri olan, onun kadar inatçı, istekli ve çalışkan bir ‘lider’ çıkarmak zorunda. Erdoğan’la yarışı o ‘lider’ yapacak. Erdoğan’a karşı kaybetmiş bir genel başkan, parti tabanları yüzde 20’lerde, yüzde 10’larda kalan bir liderle Erdoğan’a karşı kazanmak zor.
Seçime doğru muhalefetin parlamenter sistem projesi de geliştireceği ekonomi ve sosyal politika önerileri ve vaatleri de işe yaramayabilir. Dolayısıyla muhalefetin yeni bir rüzgar yaratmak, yeni bir hikaye üretmek ve umut aşılamak için güçlü, kararlı, istekli ve Erdoğan’a karşı kazandığı tescilli bir adaya ihtiyacı var. Bu da -beğenin veya beğenmeyin- ya Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş.
Yorum Yap