- 3.10.2011 00:00
Basralı Ömer’in Tommy Franks’a mektubu;
“ Bu zulüm yerde kalmaz, yemin olsun ki asra. Önce mevtül insanlık (mevt=ölüm) Sonra harabül Basra. Ben Basra’dan Ömer. Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks; önce demokrasi yağdı göklerden, sonra özgürlük geçti üstümüzden, palet, palet… Ve insan hakları namlularından, yüzü maskeli adamların saniyede bilmem kaç bin adet. Demokrasi bizim eve de isabet etti. Bir gün sonra anladım, ayaklarımın koptuğunu, babamın vücudunda. Tam on sekiz adet. İnsan hakları saymışlar. Annem zaten yoktu, ben doğarken ilaç yokluğundan ölmüş. Ambargo falan dediler ya, anlamadım, çocuk aklı işte. Sen daha iyi bilirsin… Sizde de barış böyle midir Franks? İnsan hakları çocukları yetim ve ayaksız bırakır mı orada da ?
Ya demokrasi? Güpegündüz pazara düşer mi? Ve zenginlik… İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı? Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da? Babamla söylediğim son dua dilimde… Ayaklarım hastanede ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar elimde kaldı… Çocuğun var mı Franks? Al, çocuğuna götür onları, bir işe yarasın. Kim bilir baktıkça belki beni hatırlarsın. Bu nasıl demokrasi, düştüğü yeri yaktı! Merhamet hür dünyaya bu kadar mı ıraktı ?
1 Eylül Dünya Barış Günü. Savaş karşıtı hareket olarak gelişen ve süreç içinde daha çok kesimleri kapsayan küresel mücadele alanı olarak devam ediyor. Şiddetin ve tüm baskıların sonlandırılması hedef alındığında; militaristler, savaş sanayicileri, ırkçı milliyetçiler (ulusalcılar) tarafından sevilen ve benimsenen bir kavram olmadığı da ortada. Devlet, egemen sınıf, sömürü ve küresel kapitalizmi savunma kavramlarıyla iç içe olan savaş, siyaset aracı olarak insanlığın geleceğini karartıyor. Savaşsız, sömürüsüz bir dünya özlemcileri için barış yaşamsal bir taleptir. İnsanlık dolayısıyla barış severler çok kapsamlı, amasız özverili mücadelelerini sürdürürken Amerika’da 11 Eylül olayı patladı. Komplo teorilerine güvenmeden kapitalizmin kendi mezarını kazıyarak geldiği sürecin Arap Baharını tetiklediği söylenebilir. Küresel kapitalizm sancılı krizlerden kurtulamıyor. Heronları, araziye uygun modern tankları geliştirip savaş yoluyla yeni pazarlar kazanmaya çalışıyor. Milyonlarca insanın açlığı, yoksulluğu pahasına.
Eylül ayında yazmak zor. Tarih yazılıyor. Yazılacak. 13 Eylül 1973. Şili’de sosyalist Allende hükümetine karşı faşist Pinoşe darbesi. Binlerce insanın işkence edilmek için stadyumlara doldurulması. Barışın ve özgürlüğün bedelini ödeyen bu insanlar arasında öğretmen, tiyatro yönetmeni, şair, şarkıcı, şarkı yazarı ve çok yönlü devrimci sosyalist Victor Jara’nın elleri ve kaburgaları kırılmış vaziyette gitar çalmaya zorlandığında Jara halk cephesinin marşı olan ‘Vencemeros’u söylemiş. Bugün 44 kurşunla cesedi çıkarılan stadyuma Victor Jara ismi verilmiş.
‘’Tanı bunları tanı, tanı da büyü’’. 12 Eylül. Faşist diktatörlük. ’’Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’’ diyen Demirel. ’’Kadayıfın üstü kızardı, altı kızarmadı’’ diyen Erbakan. ’’Gomonistler ülkeyi bölüyor’’ diyen Türkeş. ’’Halk tribünlerdensahaya iner’’ diyen Ecevit’lerin lider oldukları siyasi ve askeri vesayet rejimi. 12 Eylül’e destek veren Fethullah Gülen cemaati ve onunla aynı zihniyeti paylaşan AKP hükümeti referandumda aldığı desteği niye unutturuyor? Demokrasi ve barış konusunda net olan siyaset önce yasal düzenlemeleri yapar ve darbecilerle hesaplaşır. Kendi içinde ve tabanındaki darbecilerden ayrışır. Ergenekon, balyoz davalarıyla ilgili tutuklamalar asla küçümsenemez. Bu yasalarla da sonuca ulaşmak çok zor.
Eylül ayında bir başka hazin olay, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin nefretle anılacağı 27 Mayıs darbesi sonucu yargılanıp idam edilen Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları. Bugün Sn. Başbakan geçmişin hazin olaylarına karşı çıkar görünüp Kasımpaşalı edasıyla Ortadoğu’da liderliğe soyunacağına, finans kapitalin sahte büyüme rakamlarına güvenerek yola çıkmasın. İleri demokraside geçmişin muhasebesi yapılır, mağduriyetler giderilir.
Kısaca genel görüntü demokrasi ile bağdaşmıyor, AKP’nin muhalefetsizlik nedeni ile popüler politikası güven vermiyor. Araplara laiklik dersi verenler diyanete bakıp Alevileri görmezden geliyorlar… Eşitlik, özgürlük ve adalet evrensel yasalarla, yeni anayasa ile sağlanır.
Göreceğiz! Özellikle BDP ile uzlaşarak…
Yorum Yap