Cemaatsel sosyolojik vasatımızın düşündürdükleri

  • 15.02.2014 00:00

cemaat02_jpg

 Uzun zamandır yazamıyorum, bağışlayın. İki aydır yaşadığımız travmatik siyaset ortamı, karşılıklı şiddet dili ve iddialarıyla beni hasta ediyor. İyileşebilmek için, uzak durmam, ilgilenmemem gerekiyor. Zaten televizyonun kumandasıyla barışık bir insan değilim ama internetten izlemeyi de bırakıyorum böyle zamanlarda. Ancak hepimizi birinci dereceden ilgilendiren bu sorun ortadayken, başka şeyler yazmak da tuhafıma gidiyor ve sonuç olarak yazmayan/yazamayan bir insana dönüşüyorum.

Süregiden bu kavgada, şu geçen 10 yılda yaşadığımız farkın heba edilmemesi adına hükümetin yanında durduğumu belirtmiştim. Evet, hâlâ orada duruyorum ama bu kavganın seyrinden hiç de hoşnut değilim. Cemaat tarafı, pek çok açıdan “sureti hak”tarafında durmanın avantajları ile insan hakları, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü gibi kriterler üzerinden hükümetin açıklarını, eksiklerini fâş etmekle meşgul. Belki pek çok konuda da haklılar. Ancak ben Cemaat sözcülerinin öyle insan hakları, demokratikleşme vs. gibi kavramları gerçek içeriğine uygun olarak algıladıklarını ve kullandıklarını düşünmüyorum. Geçmişteki takiyye suçlamalarına hak verdirecek şekilde stratejik bir taktik olarak bunlara başvurduklarına inanıyorum. Diğer dini cemaatler ise insan hakları ve demokratikleşme gibi kavramları ağızlarına bile almıyorlar zaten, onlar kendi kapalı alanlarında kendi gündemleri üzerine konuşuyorlar, Türkiye geneline ya da dünya medyasına konuşma gibi bir ihtiyaç ya da pozisyon içinde değiller.

Hizmet Cemaati hem genişliği ve yaygınlığı, hem de girdikleri her ülkede etkin bir güç olma stratejileri sebebiyle, diğer cemaatlerin ihtiyaç duymadığı “demokratikleşme, insan hakları, hukukun üstünlüğü” gibi kavramlara sahip çıkan bir görüntü vermeye ihtiyaç hissediyorlar. Bu sebeple çeşitli adlarda pek çok sivil toplum örgütü kuruyorlar, sonra bunları platformlar halinde birleştiriyorlar ancak Türkiye’de “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” dışında, şu son siyasi krize kadar cemaate ait hiçbir STK’nın adını duymuş değildim. Bu süreçte platformlar halinde yapılan açıklamalar sebebiyle, bu STK’ların isimlerinden haberdar olabildim (ve unuttum). Bir sivil toplum kuruluşu, hele de öyle insan hakları, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü gibi iddialara sahipse, şu geçen 10 yılda bize sesini duyuracak vesilelerden bir kaçını kullanabilirdi, ama yapmadılar; sadece kendi işlerine lazım olunca ortaya çıktılar, açıklama yaptılar, bildiri yayınladılar… E bu da inandırıcı ve etik olamadı tabii ki.

Şimdi gelelim hükümete… Başbakanın kullandığı şiddet dili, onun şiddetini sevenler nazarında makbul olabilir ancak benim için katlanılamaz derecede ölçüsüz ve provakatif bir dil. Bu dil üzerinden yarattığı karşı saldırının gündemi işgal etmesi sayesinde yolsuzluk iddialarının konuşulmasını geciktirmeye çalıştığı şeklindeki görüşlerin doğru olduğuna inanıyorum. Ayrıca “paralel devlet” diyerek şeytanlaştırdığı Hizmet Cemaati’ne vaktiyle bu imkânları belki gönülsüzce de olsa, kendisinin sağladığı ortada; çünkü AK Parti iktidarı neticede bir cemaatler koalisyonu. Ancak Hizmet Cemaati’nin liderleri, daha büyük bir koalisyondaki ortaklarının menfaatlerini de gözeterek, iktidar koalisyonundaki mevcut konumunu ve imkânlarını hükümet ve başbakan aleyhine kullanmayı tercih ettiği bir yol ayrımına geldi. Bunun ülkeye faturası, siyasi ve ekonomik istikrarın yara alması oldu ve bu yüzden, Gülen Cemaati iddialarında haklı bile olsa, beklediği ölçüde yaygın bir destek bulamadı. Üstelik cemaat olarak neredeyse dokunulmaz/tartışılmaz bir statüye sahiplerken, en seviyesiz tartışmaların muhatabı haline geldiler.

Dışarıdan bakarak, bu cemaatler koalisyonunu ve başbakanı eleştirmek kolay, fakat bir ülkenin toplumsallaşması böyle oluyorsa, bir siyasetçi olarak başbakanın bu yapıları dışlaması, görmezden gelmesi ne kadar mümkün olabilirdi acaba? Ya da soruyu şöyle soralım: Bir tek oyun bile hesabını yapan siyasi partilerin hangisi cemaatlerden uzak durabilir, durabiliyor?

Tabii cemaat deyince sadece dini cemaatleri düşünmemek lazım, çok seküler olduklarını iddia etseler bile Türkiye’deki pek çok grubun “cemaat” tarzı bir zihniyetle hareket ettiklerini biliyoruz. Karizmatik bir takım kişilikler üzerinden taraftar topladıklarını ve sosyal, siyasi, ekonomik bir baskı grubu olma amaçlarına uygun yapılanmalar gerçekleştirdiklerini de biliyoruz. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramların bu gruplar için de çoğu zaman göstermelik işlevler üstlendiğini yaşadık, gördük. Belki bu dönemin geçmişten farkı şu: Geçmiş dönemlerde sadece seküler cemaatler kamusal temsil meşruiyetine sahiptiler, dini cemaatler bu meşruiyetten yoksunmuş gibi bir muamele görüyorlardı; bu dönemde meşruiyet bakımından eşitlendiler. Bunun en iyi tarafı, artık herkesin görünür olması ve dolayısıyla da böyle çok aktörlü cemaatsel yapılardan oluşan bir sosyolojik vasatta nasıl bir iktidar, ne tür bir yönetişim ve paylaşma modeli inşa edeceğimizi oturup konuşmak zorunda kalmamız olacak.

http://serbestiyet.com/cemaatsel-sosyolojik-vasatimizin-dusundurdukleri/

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums