Terör, trafik ve eğitim meselemiz

  • 6.09.2012 00:00

 Malum bugünlerde, terör saldırıları, trafik terörü ve 4+4+4 yeni eğitim sistemi, ana gündem maddelerimiz. İlk ikisi için söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok, iki terör türü de can almaya devam ediyor. PKK’nın cüreti ve bu cüretin sonuçları, şimdiye kadar sakin ve iki tarafa da eşit mesafede kalmaya çalışan insanları bile etkiledi. Çünkü onlar, başka çareleri kalmadığı için dağa çıktıklarına inandıkları bu insanların, işler düzelmeye başlarsa dağdan ineceklerine ve şiddeti saf dışı ederek, eşit yurttaşlık temelinde bir siyasi mücadeleyi sürdüreceklerine inanıyorlardı. Ama artık bu aşamada, Kürtlerin önemli bir kısmının iradesi bu yönde olsa bile, PKK’nın iradesinin en azından bu koşullarda bu yönde olmadığı açıklık kazandı. PKK’nın yöneticileriyle, bir şekilde dağa çıkmış militan gençler arasında fark gözeten, hatta bir barış sürecinde bu lider kadro için bile çözüm önerileri düşünen yaklaşım, bu son saldırılarla birlikte dayanak noktasını kaybetmiş oldu. Bir daha böyle bir noktaya nasıl dönülür, bunu kestirmek zor. Çünkü şu anda PKK’nın bütün çabasını, tepelere bayrak dikip meydan okuyarak, iki halk arasında bir nefret ve kıyım psikolojisi yaratma çabası olarak okumak için çok fazla sebep var. Bu son saldırılar neyin faturası olursa olsun, PKK’da bunun için uygun bir potansiyelin varlığı yeterince açık. Ancak yine de, geçmişte olduğu gibi bugün de, Kürt sorununu terörle özdeşleştirerek çözümsüzlüğe mahkûm etmenin, bu ülkenin ulusalcıları ile PKK siyasetinin ortaklaştığı bir politika olduğunu unutmadan adım atmak gerekiyor.

Trafik terörü de bir ayrı bela olarak varlığını devam ettiriyor ne yazık ki. Başka konular arasında bunun kaynadığını ve “kader” ve “ecel” anlayışıyla karşılandığını düşünüyorum. Kader midir, ecel midir bilemem ama bu konuyu daha çok konuşmamız gerektiğini, en azından yol ve yolcu güvenliği için daha sıkı önlemlerle birlikte, emniyet kemeri uygulaması gibi konularda daha fazla bilinçlendirme çalışmaları yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Gelelim 4+4+4 meselesine... Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i CNN Türk’teki programda izledim, çok yararlandım. Keşke bu meselelerin kamuoyuna açıklanması konusunda bu kadar geç kalınmadan, daha aktif bir politika izlenseydi diye düşündüm seyrederken... Bu açıklamada beni tatmin eden pek çok yön vardı. Mesela 66 ayda okula alınacak çocuklara yönelik, oyuna dayalı yeni bir müfredatın geliştirildiğini, akademik becerilerin daha sonraki bir evrede gündeme geleceğini, bu yeni vizyonun dünya örneklerinden ilham alınarak oluşturulduğunu ve bu vizyonun temel hedefinin de, küresel düzeyde rekabet edebilecek insan yaratmak, bilgi ve yetenekle donatmak olduğunu öğrenmek içime su serpti. Aslında konuşmasında yaptığı diğer vurgular da çok önemliydi. Özellikle muhafazakâr kesimde, “kreş eken huzurevi biçer” cümlesinin bayağı popülerleştiği bir dönemde, 36 aylık çocukların okul ortamına alınmasından bir eğitim politikası olarak söz etmesi oldukça önemliydi. Bunun yanı sıra, yönetici ve öğretmenlere öğrencilerin saçı başı ve kıyafetiyle uğraşmamaları, onların tercihlerine saygı göstermeleri uyarısı ile birlikte,“Bizim yapacağımız şey çocuklarımıza, kendi kendilerine öğrenebilecekleri fırsatları vermek, onlara sahip olacakları bilgileri kazandırmak olmalı” cümlesiyle gösterdiği hedef de bir paradigma değişikliğine işaret ediyordu. Okullarda Kuran-ı Kerim ve siyer derslerinin nasıl verileceğine ilişkin açıklamaları ise, beni meraklandırdı ve heyecanlandırdı doğrusu. Ama özellikle, diğer din ve inançların öğretimi konusunda komplekssiz bir biçimde bu dinlerin müntesiplerinin görevlendirileceğini söylemesi daha fazla heyecanlandırdı. Bakan’ın açıklamalarında Diyanet’in ve önceki Milli Eğitim Bakanlarının alınacağı kimi hususlar da vardı ve zaten bir önceki bakan Nimet Baş bu konuda kendisini eleştiren bir beyanat verdi. Ama bu makul ve realist konuşmanın, Dinçer’in şimdiye kadarki imajına yakışmayan çok problemli bir tarafı vardı ki, o da 66 ay meselesine karşı çıkanların PKK ile ilişkili bir sendika tarafından ideolojik olarak yönlendirildiğini iddia etmesiydi. Sendikanın PKK ile ilişki iddiasının henüz kanıtlanmamış olması bir yana, o sendikanın adını bile bilmeyen ama çocukları konusunda yanlış bir karar da almak istemeyen pek çok sade vatandaşa Başbakan’ın “hain” damgasını vurması gibi, o da PKK’lı damgasını vurmuş oldu bu konuşmasıyla. Ben bu ruh hâlini analiz etmekten acizim doğrusu, ama hiç de hayra alamet olmadığını görecek kadar bir hayat tecrübem var. Yorgunluk ve eleştiriye tahammülsüzlük diyelim... Milli eğitim meselesi hakikaten çok önemli bir konu ve başarı kriterleri çok yüksek. Dolayısıyla Ömer Dinçer’in, siyaseten de risk içeren bir girişimle, böyle sonuçlarını üç dört yıl sonra almak üzere bir sistem değişikliğine kalkışmış olması, bazı endişelere rağmen takdir edilmesi gereken bir tavır. Bence kendisini yalnız hissetmemeli, vatandaşa yaptıklarını ve yapacaklarını daha sık anlatmalı, bu konuda insanların zihinlerinde hiçbir soru işareti kalmayana kadar yeni sistemin tanıtımını sürdürmelidir.


Not:
 Yazdığı bir yazıdan dolayı yüklü bir tazminat cezasına çarptırılan gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak’a geçmiş olsun diyorum. Onun yazılarından beslenmiş bütün okuyucularını, bu cezanın ödenmesi konusunda kendisine destek olmaya davet ediyorum.


htuksal@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums