Seçim sonrası dönemde, “değişim” isteyen belli istisnalar hariç, tüm tartışma “liderliğe” odaklandı.
Liderliğe odaklanıldıkça da önümüzdeki kritik gelişmeler, eşikler ve esas sorunlar görülmez oldu.
Kendilerine oy verenlere karşı sorumluluklar, öz eleştiri, muhasebe unutulurken, içe kapanıldı, liderlik tek odak noktası hâline geldi.
Bu tercih, “kolayı seçmekti, vicdan muhasebesi yapmamaktı, sorumluluk almamaktı”.
Kendini, kolay yolu seçen hakikatı görebilir mi?
“Bir şeyi yapmaya kendini zorlamayan insan, kolay olan neyse o yönde hareket eder”.
Liderliğe odaklanmak, liderlik tartışması yapmak, kolay olanı seçmektir.
Öyle de yapıldı. Değişim ve demokrasi isteyen % 48, 25,5 milyon unutuldu, ne hâlin varsa gör türü parti içi toplantılar ve dışarıdan lider eleştirileriyle, yönetim ve siyasi alan İktidara bırakıldı.
29 Ekim 2023-Mart 2024 Yerel Seçimleri-Yeni Anayasa: önümüzde birbirleriyle bağlantılı bu üç kritik eşik varken, sadece liderliğe odaklanmak, kolay yolu seçmek ve hakikate gözlerini kapamak değil de nedir?
ÜÇ EŞİK
Hâlbuki, önümüzde, başta CHP’nin ve muhalefetin unuttuğu ve Türkiye’nin geleceğini belli ölçüde belirleyecek üç önemli, kritik ve birbirleriye bağlantılı eşik var:
Birincisi, 2023 yılında depremler ve seçimler nedeniyle hala kutlayamadığımız, belki de kutlayamayacağımız, “Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı” meselesi ve 29 Ekim 2023.
İktidar seçimleri kazandı ve “Türkiye Yüzyılı”nın başladığını ilan etti.
Soru şu: 29 Ekim 2023’de, yüzüncü yılı kutlarken, tam olarak neyi kutlayacağız?
Türkiye Yüzyılı ile Cumhuriyet modernleşmesi arasındaki ilişkiler nasıl gelişecek?
Bu sorulara net yanıt vermek bana mümkün gözükmüyor.
İkincisi, Mart 2024 Yerel Seçimleri. İktidar, başta İstanbul olmak üzere, Ankara’yı geri almak istiyor. 28 Mayıs akşamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul’u geri alacağız” diyerek seçim sürecini başlattı.
CHP ve muhalefet, İstanbul ve Ankara ve de büyük kentleri koruyabilecek mi?
İstanbul’u ve de Ankara’yı kaybetmiş bir CHP’nin ve muhalefetin, tekradan canlanması, etkili bir aktöre dönüşmesi mümkün olabilir mi?
İstanbul’u ve de Ankara’yı kaybetmek, güçlü iktidar-zayıf muhalefet yönetim denklemine geri dönmektir.
Üçüncüsü, yakında başlayacak olan ve “aile” tartışmalarıyla cumhuriyetin ikinci yüzyılında modernleşmenin kimliğini şekillendirecek Yeni Anayasa yapım süreci:
Tüm muhalefeti “LGBT” olarak tanımlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aslında, büyük resim olarak, muhafazakâr modernleşmeye ve Türk-İslam sentezine dayalı bir Türkiye tablosunu da çizmiyor mu?
Başta İstanbul olmak üzere yerel seçimleri kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve iktidarın, şüphe yok ki, Yeni Anayasa ve Türkiye Yüzyılı anlatısında öz güveni ve dönüştürücü etkisi yüksek olacaktır.
29 Ekim 2023-Mart 2024 Yerel Seçimleri-Yeni Anayasa: önümüzde birbirleriyle bağlantılı bu üç kritik eşik varken, sadece liderliğe odaklanmak, kolay yolu seçmek ve hakikate gözlerini kapamak değil de nedir?
Bu nedenle, seçim sonrası Türkiye’de, muhalefet, lider değil, daha önce “değişim” tartışması yapmalıdır.
Değişim vizyonu, ilkeleri ve stratejisi olmayan bir liderlik tartışması, kendi içinde hiç bir anlam taşımadığı gibi, sadece, tüm yönetimi ve geleceği iktidara teslim etmek işlevini görür.
Bugün başta CHP olmak üzere muhalefetin yaşadığı tam da budur.
Bu durum, Türkiye için hiç iyi değildir.
Muhalefetsiz Türkiye, Türkiye’yi istikrarsızlık, dengesizlik, içe kapanma, yıkıcı kutuplaşmaya iyice savurur; İki Türkiye tablosunu güçlendirir.
Muhalefetsiz Türkiye, Türkiye’yi istikrarsızlık, dengesizlik, içe kapanma, yıkıcı kutuplaşmaya iyice savurur; İki Türkiye tablosunu güçlendirir.
NASIL BİR LİDERLİK?
Bunun olmaması için, tabi ki, lider ve liderin tavrı ve kararları önemlidir.
Lider, “Sözün kıymetini lâl olandan, Aşın kıymetini aç olandan, Aşkın kıymetini hiç olandan öğren(ir)”.
Ki, bu yolla, “vakit geldiğinde”, değişimin önünü açar.
Ya “Ben açarım” der, ki Mustafa Kemal, 1919’da böyle demişti, adımını o kendisini Samsun’a çıkartacak geminin merdivenine bastığında.
Ya da “Başkalarının önünü açar”. Kendine bakmaz, öze, yani “cana bakar”.
O canlar, gençleriyle, kadınlarıyla, hakikati arayanlarıyla orada bekliyordur, Türkiye’yi geleceğe belki de onlar taşıyacaklardır.
“Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?” diye soranlardır onlar.
“İlim anavatanımızdır” diyenlerdir onlar.
“Liyakatı” ve “Kapsayıcılığı” kendilerine ilke edinenlerdir.
Güzel ve yalnız ülkemizde değişim ve demokrasi isteyenlerdir.
Değişim olmadan, lider olunur mu?
https://www.politikyol.com/mesele-liderlikten-cok-daha-onemli/
Editör:
N. Cingirt
Yorum Yap