AYYAŞ BİR UYKU

  • 12.01.2016 00:00

 Yol öncesindeyiz.

Sahaflardan eski bir harita aldım.

Karşımdaki koltukta bir kız uyuyor.

 

Ağladıklarını göremezsiniz; doğar doğmaz akvaryumun kilitli sularına karışır gözyaşları. Sevinçleri öfkelerine benzer, sessizdir. Süs balıkları duygularını ele vermezler.

 

Kararsız bir harita üzerindeyim. Yıpranmış dağları, o dağların rüzgârı, nehirleri, nehirlerin daveti zar zor okunuyor.

 

Kimi yollar gıcır gıcır, kimi yollar yorgun, yaşlı. Bir otobüsteymişiz. On yedi cam kenarı, on sekiz koridor. Adını çıkaramadığım bir yere,- bir güz kasabasına mı ne, gidiyormuşuz. Hâlbuki mevsim ilkyaz. Başı omzuma dayalı uyuyor. Yeni bir insana duyulan yakınlığın sıcaklığı yayılıyor içime. Isınıyorum.

 

Yolda bir yerde mola veriyoruz. Kitaplar, her türden dergiler, kasetler, plaklar, umutlar umutsuzluklarla dolu bir yer.

 

İçiyorum. Işıkları söndürdüm. Salonun loşluğunda başlangıçlar, bitişler, dokunuşlar, ürpertiler, sorular, düzmece cevaplar. Ayıplar sonra, sadakatler, ne çok namuslar. Koltukta uyuyan esmer kızın başını usulca kucağıma alıp kendime taşıyorum.

 

Polis kurşunuyla vurulmuş, ama yarası kanamıyor. Öfkeli kalabalığın içinde ” kahrolsun! ”  yavanlığıyla yürüyoruz. Nefesi düzenli. Benim topraklarımda hangi sevincin, düş kırıklığının, hangi umudun mültecisi olacağı henüz belli değil. Kendi hiç bitmeyen göçmenliğim, mülteciliğim geliyor aklıma. Şefkat bulaşmış acıma duygusuyla kurşun yarasını iptal ediyorum. Yalnızlığım sızlıyor.

 

Yol öncesindeyiz. Herkes yattı. Yarın erken kalkılacak. İçiyorum. Alkol uyuşturmaktan çok kışkırtıyor. Otobüste bir şoför bir de ben uyanığız. Başı omzuma düşmüş, gövdesinin bana değen tarafı, vücudumun benimle birlikte elim ayağım gibi var olagelmiş bir parçası. Öbür tarafı uzak ve karanlık, tanımıyorum, hissetmiyorum. Gırtlağımı kurutan, dumanı üstünde heyecan diye bir şey yok. Alkolün etkisiyle ben uydurdum. Daha çok içiyorum.

 

Düşüne girdiğimde gözlerini yumar, yüzünü beklediği okşayışlarıma bırakırdı. Hâlbuki şimdi karşımda bacaklarını karnına çekmiş, tespih böceği gibi büzülüyor. Akvaryumdaki şişko çirkin balık neden bana baksın. Gözlerinde son anda bir yere, bir şeye yetişememenin hüznü öylece bana bakıyor. Hiç bir bok yok balığın gözlerinde. Cam gibi, manasız. Ama ben kendimi bu koltukta içerken o lanet balıkla aynı akvaryumun içine hapsedilmiş hissediyorum. Biraz önce kızın yüzüne baktığımda içimi dolduran sevinç yerini kıstırılmışlığın paniğine bırakıyor. Sık sık debelendiğim, bir türlü uyanamadığım kâbuslardan birindeyim.

 

Otobüsteymişim. Kucağımda iki kadın başı var. Biri şurda karşımda uyuyan esmer kızın başı. Öbürü gene şurda karşımda uyuyan aynı kızın başı. Şaşkınlıkla defalarca bir birine, bir ötekine bakıyorum. Kucağımdaki bu iki yüz aynı yüz değil. O zaman ikisi de nasıl aynı esmer kızın başı oluyor? Vıcık vıcık bir sıkıntıya batıyorum. Kendimi en yakınım tarafından kandırılmış, incitilmiş olarak hissediyorum. Otobüsten dışarı bir adım sadece bir adım atabilsem kurtulacağım.Ama yapamıyorum, bacaklarıma söz geçiremiyorum. Bardağımı yeniden dolduruyorum. Gövdemi alkolle yeneceğim. Birlikte içiyoruz.

 

Gözleri sevgiyle ışıldıyor.Etek giyseydi böyle kıvrılıp yatarken,bacaklarını karnına çektiğinde esmer baldırları görünürdü.Kalçasının külota uzanan kıvrımları,yeni alınmış tüy kökleri.Aramızda sehpa,içki bardağım,bir bloknot, bir de kalem duruyor.Bir yaprak yırtıp saçma sapan önemli şeyler karalıyorum.Göndermeler,serzenişler,salaklıklar.”Mesaj”ı özenle katlayıp çantama koyuyorum.Kayıtsızlığının gerisinde belki kimsenin bilmediği ince patikalar,gizli geçitler yatıyor.Yarın, belki öbür gün bir fırsatını bulup bu yollara düşme umudu  rahatlatıyor beni.Sarhoşluk işte.

 

İlk yolculuğumuzda geceyi birlikte geçirmiştik. Derme çatma tek kişilik “yatakında” çıplak sırtını öperken yere düşeceğim diye korkmuştum. Sabah çamaşır sepetinden temiz bir külot alıp bacağına geçirmişti. Sokakta berbat bir hava vardı. Oysa ben bahar çiçekleri kuşanmıştım.

 

Salonun açık duran kapısının içinde bir yol valizi duruyor. Dikkatli bakınca içini görüyorum. Özenle katlanmış elbiseler. Deterjan kokan çamaşırlar (lavanta koksun isterdim)deniz havlusu, titiz etiketli çiçekli şort (güneşi içmiş teninde),tüyleri yeni alınmış koltukaltları, zifiri vahşi bir karanlık olarak dişiliği, en çok da ter kokan nemli dişiliği. Benim ellerim, dudaklarım, dilim, karanlıkta ışıldayan şehvetim kendi valizimde.

 

Birazdan yollara düşeceğiz. Beynim uyuştu ama alkol bir türlü gövdeme yayılacağı yolları bulamıyor. İki valizin eşyaları da kadehimin içinde. Hiç biri diğerini tanımıyor. Artık içmenin bir faydası yok. Yol arkadaşlarımı uyandıracağım. İçlerinden biri elimi tutuyor. Öyle uyku sersemiymiş gibi. Bir an kendi yarattığı uzaklıktan kaçarcasına sıcacık elimi tutuyor. Gün ışıyor, uyku başlamadan bitti.Yorgun bile değilim.

 

Mayıs’96 bahariye

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums