RÜYA

  • 7.02.2015 00:00

 Sesiniz, sesinizi –nasıl söylesem – duyduğumda adeta büyüleniyorum. Sesiniz ruhumu kavrıyor, en ücra köşelerinde gövdemin ürperiyorum. Sesiniz çırılçıplak soyuyor beni, gövdeme sokuluyor. Hoşuma, çok hoşuma gidiyor ve utanıyorum. Yalnız kocama soyundum ben.

Evinize içimdeki tereddütleri bastırarak geldim. Sizi çok istiyorum, ama neden çok istediğimi bilmiyorum. Günlerdir kendimin dışındayım. Hiç bir şey umurumda değil. Gövdem size gelirken dişileşiyor.

Dün rüyamda gördüm. Sokakta karşılaştık. Evinize kahveye çağırdınız. Sesiniz buyurgandı. Hayır, diyemedim. Kapıyı açıyorsunuz, ben arkanızdayım. Yabancı bir adamın evinde tek başıma ne işim var! Hem onu doğru dürüst tanımıyorum. Ya bana zarar verirse… Kapıyı kapatır kapatmaz beni öpmek istediniz. Yüzümü kaçırdım. “Lütfen, istemiyorum” dedim, dinlemediniz. Saçlarımı kavrayıp zorla öptünüz beni. Uzun,  uzun, şiddetle, dudaklarımı dişleyerek. Ağlamak istiyordum. Salondaki gül kırmızı koltuğa oturdum. Utancımdan yüzünüze bakamıyordum. Ayağa kalkıp gidecek gücü bulamadım. Sinirlerim boşanmıştı. Ağlayarak gitmek istediğimi söyledim. Dinlemediniz, bacaklarımı ayırdınız. Yapmayın diye yalvarıyordum. Külotlu çorabımı dişlerinizle parçalayıp cinsel organımı yalıyordunuz, kendinizden geçmiştiniz. İçime zorla girdiniz, içim parçalandı. “Hadi kızım!         “ diyordunuz. Sesiniz, acılarıma rağmen, gövdemin her zerresine yayılıyordu.”Hadi kızım!”

Geniş yatağın kıyısındaydık. Bana bunları sevişirken anlatıyordu. İlk defa soyunmamıştı. Kokusu, bedeninin kokusu dipsiz bir uçurumdu. Ürkekti, istekliydi.

Çırılçıplaktım, bedenimin, gövdemin belimden aşağısı bana aitti. Bunu görüyordum, hissediyordum. Ama hem kendim olup kendimi nasıl seyrettiğimi anlayamıyordum. Islaklığını, kasıklarının terini, kokusunu nasıl tanımazdım. Hâlbuki ilk defa mahremiyetine izin vermiştin, ilk defa birleşiyorduk. Yatağın ucundaydık. Dişiliğin, etinin beyazlığı, kırılgan, naif kişiliğine meydan okuyordu. Ayrı bir yaratıktın. Sesin gergin ve şehvetliydi.

Ağlıyordun, ağlayarak rüyanı anlatıyordun. “Ben istemiyordum, yalvarıyordum ama beni dinlemiyordunuz. “Hadi kızım!” diyordunuz “hadi!” beni bu hadiler öldürür. Ama gövdemin üst yanı bana ait değildi. Tanımadığım, yabancı bir yüzdü. Hiç görmemiştim.

Ama ben onu biliyordum, babandı. Sen bunun farkında değildin, onu ben zannediyordun. Hayır, baban değildi, ağabeyindi. Hapishanede bir hücredeydik. Çıplak, soğuk beton duvarlar arasındaydık. Sen kürtaj masasındaydın. Hayır, kürtaj masasına benzer bir işkence tezgahıydı. Masaya kollarından ve bacaklarından bağlamışlardı seni. Baldırlarına kan sızıyordu. Yüzün darmadağınıktı. Korku etine sinmişti. Hayvani, vahşi bir ürkeklik.

 Seni çekip almak istiyordum. Ellerini çözmek için koşuyordum. Ne zorluklar, ağırlıklar, karanlıklar içinden koşuyordum. Beni görünce istemiyordun.

 “ Doktorun odasına izinsiz girilmeyeceğini bilmeniz gerekir “ diyordun bana. Bunu sana öğretmişlerdi. Bana öyle geliyordu. Bu buz gibi sahtekâr tavrı ona tehditle öğrettiler. O seni istiyor, senin kendisini kurtarmanı istiyor. Seni kandırıyorlar, diye haykırmak istedim, sesim çıkmadı.

Yatağın ucunda ben senin içindeydim. “Ben istemiyorum “ diye anlatıyordun, ağlayarak anlatıyordun. “Ama siz dinlemiyordunuz, hadi kızım diyordunuz. Sesiniz garip bir buyurganlık getiriyordu. Hayır, asla kaba değildiniz, ama bana tecavüz ediyordunuz. Sırılsıklam gövdemin belden aşağısını tanıyordum da…

O hücrenin duvarı dibinde biri, evet kocan bu, salya sümük burnunu çekerek ağlıyordu. İşkenceden getirmişler diye düşündüm. Ama hayır, seni seyrederek, ağlayarak otuzbir çekiyordu.

1999 bahar Acıbadem

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.