MİLENA

  • 13.03.2015 00:00

 “Ben kimliğimi, kendi gövdeme zarif bir intihar saldırısı olarak uzanan kendi yamacıma yazmıştım”

Odaya ayın şavkı vuruyor. Ayakta sırtı bana dönük,yüzünügörmüyorum.Duvarın dibindeki tek kişilik yatak,üzeri kitaplar ve notlarla dolu ahşap çalışma masası,pencere,yakın ve uzak evlerin kiremit çatıları,her şey bir düş dünyası.Sessizlik.Ay ışığıyla birlikte odanın her yanına,her şeye sinmiş kışkırtıcı,mutlak bir sessizlik.

Sırtı bana dönük, ellerinin hareketinden düğmelerini çözdüğünü hissediyorum. Elbisesi belli belirsiz bir kumaş hışırtısıyla ayaklarının dibine yığılıyor. Uzun boynu,çıplaksırtı,sutyenininaskıları,kalçası,sonra yere  dişilik güveniyle basan mevzun bacakları.Heyecandan boğazım kuruyor.

Milena diri memeleriyle yatağa giyinik uzanmış adama sokuluyor. “Ne kadar güzelsin! “ diyen erkeğin sesi başka, uzak ve telaşsız bir dünyada. Şiddetin yutulmayı beklediği azgın sulardan eser yok. Nefesimi tutmuş, öfkeden çıldırmış bir Milena seyrediyorum. Dişiliği zapt edilmez bir isyan gibi ayakta. Sevdanın sağır göğsünü döven yumrukları ve mızmızlığa yabancı gözyaşlarıyla Milena beni sevişmeye çağırıyor. Hazdan ve acıdan titriyorum. Memelerini yırtan kırık vazo,taze yara ve kan dudaklarıma bulaşıyor.Damarlarımda alevlenen  kasıklarının teri dolaşıyor.

Hiçbir kadın benim gövdeme böyle tepeden tırnağa şehvet olarak tırmanmadı. Benim sevdiğim kadınlar Milena, evcilleştirilmiş kibar bir şiddetin kölesiydiler. Etimi yıllardır kavuran çöl, sana dokundukça yemyeşil bir vahaya koşuyor.

Solgun kilim, yalansız gümüş, nadide bir hüzün çiçeği.Esir yüzünü zındanda gördüm.Kollarını nümayişsiz bir şefkatle kızına dolamıştı.Vakarı karşısında, bir ucu ölüme uzanan koridor, utancından elleriyle yüzünü kapatmıştı.

Kederleri şirketlerin bordrolarına tescilli kadınlar, geçmişlerini kendilerinden gizliyorlar. Yamandıkları,yirmi dört saatlerine yağ lekesi gibi yayılan her günleri,ayaklarınadolanıyor.Sevişecekolurduk.Meşguliyetleri yüzünden pestili çıkmış aşk gecelerine serdikleri sarsak çarşaflardan utanırdım.Hayvanlarımı iğdiş edecekler diye ödüm kopardı.Hepsini ne güzel sevdiğim kadınlar uğruna terimi usanmadan bucak bucak kaçtıkları çıplak ayaklarına,kalçalarına,jilet değmemiş tüylerine sürdüm.Layık olmadıkları iklimlerin rüzgarlarını doladım saçlarına.Koltukaltlarını öpmek için ,incinmiş erkekliğimi ölü bir yılan gibi kasıklarına serdim.Onlar şiddetinden ürktükleri ihtirasımı,hep hayvani bir açlık olarak okuyorlardı.Çünkü onların gövdelerini ayaklandıran hayvanları hiç olmamıştı.ŞimdiMilena,senin hayvanların benim ormanlarımda  geziniyor.Aşk bütün hücrelerimde öleceğim orgazmların müjdecisi.Şimdi senin tahripkar şiddetinin.Ne güzel şiddetinin!

Sana rastlayıncaya kadar gövdemi uyduruk adreslere sürmüşüm. Düşlerimin müsveddesi sığ, şiirsiz haritalara. Ayışığı vurmuş odadaki isyanı kaybetmemek için,yaralı memelerine kilitlenmiş gözlerimi oydum.İki kanlı haykırış fırlattım karanlığa.Sen koynuma sokulduğunda Prag hiç duyulmamış,belki de hiç yazılmamış bir şiir içindeydi.Yatağa sere serpe uzanmıştın. Mağaranda karşı durulmaz davetler tomurcuklanıyor. Orada kaybolup yok olmak istiyorum.

Gazetede okudum. Bavyera maden işçileri ayaklanmış. Sevdiğim kadınlara duyduğum açlık,senin yaşlı yahudinin polis copuyla parçalanmış yüzünü okşayan ellerinde  sönüyor.Yüzün kir içinde ,gözlerin öfkeden çakmak çakmak.Sana yakın olabilmek için   atlı polislerin nalları arasında,senin yere saçılan notlarını topluyorum.Ölüm,göğsünden süngülenen madenci  çocuğun çığlığı Milena.Gözlerim yanıyor.

Saatlerdir hıyar turşusuyla votka içilen bir meyhanedeyim. Kendimi uyuşturamıyorum. Gövdem durmadan erişemediğim düşlerime  ayılıyor.Geceyalnız.Ayışığıodamda.Prag’da mıyım ,İstanbul’da mıyım bilmiyorum.

Rüyadayım sanki. Sahilde yanımda uzanan insansız sarışının ayakları, birden senin biçimli ayakların oluyor. Bileklerinde daha küçük bir kızken koparıp babanın suratına fırlattığın zincirin yaraları kabuk bağlamış. Yaralarını öpüyorum, dudaklarım kanıyor.

Yalanlarımdan kurtulsam düşlerim kaybolacak. Bana koyunlarını açan sevgililerime sevinçler, hazlar, kahırlar,hüzünler taşıyamayacağım .Neden kadınlar senin ellerinle dokunamıyorlar Milena?

Geçen gün küçük memeli esmer bir kızla seviştim. Gövdesinin karmakarışık yollarında bir hazzın ayak izleri çıkıyordu önüme, bir pişmanlığın aptal şaşkın suratı. Sen morfinden sızmıştın. Franz’ın mezarı üzerinde yatıyordun. Yalnız servilerin boy verdiği yatağı terk ettim. Seninle daha önce gittiğimiz o meyhaneye koştum. Orada her hangi bir kadına,her hangi biri olmasın diye “Bana yakışıyorsun! “ dedim. Duymazdan geldi, içkisini yudumlamaya devam etti.” Karafatmalardan biri olma!” diye yalvardım. Dinlemedi. Çığlığım kalabalığın kirli sularında kayboldu.

Dişiliğin bana yakıştığı için seviyorum seni. Franz’ın mezarı başında Milena olup yüzüne eğiliyorum. Gözkapaklarını öpüyorum. Gözlerin sonsuz uykulara dalıyor. Herkes kimliklerini ait oldukları mekânlara yazdırmıştı. Rengarenk balonlar, bayram macunları, kır çiçekleri, şiirler, sıcak yaz günlerinin sulanmış toprak kokusu, sevinçli bir oyun,hoş bir şaka olarak hasret kaldığım hayatı bilmiyorlardı.Benkimliğimi,kendi gövdeme zarif bir intihar saldırısı olarak uzanan kendi yamacıma yazmıştım.

Seni Milena, şimdi şurada görmesem, şimdi şurada her kesin gözü önünde sana sarılmasam ölürüm.Ortalama duyarlılıklar kolay kışkırtılıyor.Bir adresim yok diye,kendimi herkese acındırıyorum.N’olur sen adresim olma! Gece yarıları çevirdiğim telefonlardaki sesim bana yabancı.

Tökezleyip kapaklanmamak için alkole, şiire,şarkılara,kitaplarasiperleniyorum.Yakınlarıma kendim bile inanmadığım yalanlar uyduruyorum.

El içine çıkarken kendime  - başkalarına bakarak – çeki düzen vermeliymişim. Öyle lap diye olmazmış. Siktirsinler! Artık yoruldum. Kendime tırmanırken bacaklarım titriyor. Şuraya “yalnızlığımı seviyorum! “ gibi dangalakça bir şey yazsam herkes beğenecek. Yalnızlığı içimde vehmettiğim ‘zenginliklere’ yaslayarak sırtlayamaz oldum. Dayanaklarım birer birer cüzamlı bir uzuv gibi çürüyor.Çok geç olmadan senin morfinle uyuşmuş dudaklarından öpmek istiyorum;sevdiğim ve seveceğim bütün kadınlarla birlikte.

Artık adını yılardır ucuz bahanelere rehin bıraktığım coğrafyadayım. Mazeret köprülerini yaktım. Özenle yıkandım, senin sevdiğin kokuyu süründüm. Gel, yanıma uzan. Bedenlerimize ukala bir fazlalık olarak yapışmış aklımızı boğalım önce.İçelim,bir ayin gibi sevişerek sarhoş olalım.Bizi kuşatan duvarları yerle bir edecek edepsizliklere,doyumlara koşalım.

Gece bitiyor. Ben gene ve hala biletsizim.Prag sisler içinde.Gardan yolcusuz trenlerin sirenleri geliyor.Ruhu  ve kalemi erkek güzeli bir adam,boynuna hasretin kör umuda bulanmış fermanını asmış kızını ve seni getirecek trenleri bekliyor.Ben çatı katındayım.Sebepsiz hüzünler içindeyim.

Nisan 96 Beşiktaş

.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums