KOPENHAG’LI BİR GÖÇMENİN, AMSTERDAMLI BİR GÖÇMENDEN, MOSKOVA’LI BİR GÖÇMENİ DİNLEDİĞİ

  • 11.07.2022 11:00

Kucağında manton. Omzun omzuma değende dirseğin koluma 

sokuluyor. Alıp başımı coğrafyamın ayak basmadık köşelerine 

çekiliyorum. Mısralar, kelimeler, heceler, hatta harfler var ama, 

sesler yok. Şiir, ses olmayan seslerin dünyasını şiirleştiriyor. 

Biraz sonra program başlayacak, mısralar sese büründüğünde 

içimdeki büyünün bozulmasından korkuyorum. 

okyanuslar büyük sevdalar gibidir Tulyokova / seyredilmeye 

gelmez / okyanuslar yaşanılır.” 

   Şiir başladı. Salon soğuk değil ama ellerin üşüyebilir. 

Amsterdamlı göçmenin sesi iklimime yayılıyor. Mısraları 

yaşıyorum, bendekilere benziyor. Ellerine bakmıyorum, 

parmağında Kafkasyalı gümüş bir yüzük var, görüyorum. Seni 

tutup toprağımın harcıalem bütün seslerden arınmış bir köşesine götürüyorum. 

Yüzün sedef tadında. 

“Hoş geldin!” Ellerin bana dönük. 

“Merhaba!” Sesin heyecandan terlemiş avuç sıcaklığında. 

Ben henüz tam kavrayamamışken gidip Saman Sarısı’na 

sarmallanıyorsun. 

Ve “sağ elinde kederli bir gül açıyor / ağır ağır “ 

kimseler yapamaz senin resmini / sen kendi resmini kendin de 

yapamazsın / bir açılıp bir kapanır yüreğinde / senin resmini 

ben yapacağım 

   Salonu boşaltıyorum. Yerlerde yırtık kirlenmiş pankartlar . 

Boş gazoz şişeleri. Miting sonrası alanlarının gergin yorgunluğu. 

  

“Vakit hızla ilerliyor gece yarıları ışıklarını yeni / söndürmüş” 

“Ortalıkta ikimizden başka kimse yoktu / ve sen bundan dolayı 

bir resimdin açık maviyle çizilmiş.” 

   En sıcak, en sevdalı, en asi sesimi kavga alanlarında, toplantı 

salonlarında, kaçak evlerin iğreti odalarında, sevdiğim kadınların ten kokan yataklarında okuduğum şiirlere kattım. Kürsünün 

önünde, şurada ilk sırada ayakta, televizyonun karşısındaki 

kanepede oturmuş, yastığımın yanında uzanmış beni dinliyordun. Hâlbuki benim ilk defa duyduğum sesin Saman Sarısı’na rengini veriyor. Şiire yakışıyorsun. 

  

bir parıltıydın düşümden damlamış / sol mememin üstüne. 

   Kucağında manton. Bozbulanık şaşkınlığım bitti çok şükür. 

Bedeninin kokusunu duyuyorum. Toprağımda ne varsa 

zaptetilemez bir yangına kesiyor. Tarifsiz kargaşalar, isyanlar 

içindeyim. Hapiste rutubetli loş odada , şu sıvaları dökülmüş 

çıplak duvarın dibinde acıdan it gibi titreyen ben değilim. 

Miladımızdan önce, yılarca sürgünlüğüm oldu İstanbul. 

İğretiliğim, biletsizliğim ve adressizliğimdi. 

“Kübalı bir balerinle karşılaştım ikinci katta / karlı pencerelerde / taze esmer bir yalaza olarak geçti alnımın üzerinden / 

Şair Nikolas Gilyen Havana’ya döndü çoktan / yıllarca Avrupa ve Asya otellerinin hollerinde oturup / içtikti yudum yudum 

şehirlerimizin hasretini “ 

   Göçmenliğim seninle bitecek sanmıştım. Ama oturduğun sokak, hiç tanımadığım soğuk şehirlere çıkıyor. Amsterdamlı göçmen 

sahnede, sen dinliyorsun, ben nafile bir yokuşu tırmanıyorum, 

hep tırmanıyorum. 

vakit hızla ilerliyor, gece yarıları ışıklarını yeni / söndürmüş” 

   Karanlıkta başımı çevirmeden yüzüne bakıyorum. Yüzün bana yakışıyor. Ama sen “yoksun / yeryüzünün en güzel şehirlerinden 

biri boşaldı.” Umut ne? “tramvaylar bomboş geçiyor “ Neden 

böyle suratsız bir şafak! “biletçileri, vatmanları bile yok / 

 kahveler bomboş” Neden  İstanbul diye bir şehir,  almış sabahçı 

kahvesini koynuna salya sümük uluyor. 

   Kaçıp sığındığımız Yıldız Parkı’nı biz tereddütlerimizden 

çalmıştık. Önü sonu – en çok ta sonu – belli zamanlara ne çok 

laflar

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums