- 21.11.2012 00:00
Açlık grevlerinin sona ermesinde oynadığı rolle yeniden ön plana çıkan Öcalan’ı dışlayarak hazırlanacak ‘barış projeleri’ dağda kolayca sabote edilebilir. Erdoğan eğer yakın geçmişte olduğu gibi siyasal iradesini kullanırsa, Türkiye yeni barış sürecine adım atabilir. Bunun da ilk adımı, Öcalan’ın girişimiyle PKK’nın ilan edeceği gerçek bir ‘ateşkes’tir.
Açlık grevlerinin sona ermesi ve bu konuda Öcalan’ın oynadığı belirleyici rol, yeni bir barış süreci başlayabilir mi sorusunu gündeme getirmiş durumda.
Hayırlı bir gelişme.
İnsan olan barıştan yanadır.
Dağda silahların susması, ölüm haberlerinin kesilmesi elbette her aklı başında insanın özlemini çektiği, bir an önce gerçekleşmesini beklediği bir konu.
Mümkün mü?
Bu bir irade meselesi, siyasal irade ve kararlılık. Bunu öncelikle gösterecek olan da Başbakan Erdoğan’dan başkası değil.
Tayyip Erdoğan eğer Gazze’de barış için sarf ettiği enerjiyi bizim dağlarımızda da barış için sarf etmeye başlarsa, yakın geçmişte olduğu gibi barış kapısı yeniden aralanır.
Erdoğan’ın bu gücü var.
İsterse, siyasal iradesini barış yolunda kararlılıkla kullanabilir. Birkaç yıl önce bunu yaptı.
Bir daha yapabilir.
Yakın geçmişte yaşamış olduğu hayal kırıklıklarından, farklı seslere kulak vererek çıkarabileceği derslerle yeni bir barış süreci için düğmeye basabilir.
Ayrıca, elde yağlı urgan siyaset yapmak yerine, Kürt sorununda siyasal ağırlığını ‘barış’tan yana koysa, bu politika seçim sandığında kendisine çok daha fazla oy kazandırabilir.
Kürt sorununu barışçı çözüm yoluna koymuş bir Tayyip Erdoğan’ın sözü yer yuvarlağının bu bölgesinde daha çok ciddiye alınır. Türkiye’nin bölgedeki nüfuz alanı büyürken, sesi daha fazla dinlenir.
Öyle anlaşılıyor ki, açlık grevlerindeki Öcalan’ın belirleyici rolü, yeni bir barış sürecinde ‘İmralı faktörü’nü yine ön plana çıkarmış durumda.
Başbakan Erdoğan hafta sonu Kahire’den dönerken uçakta gazetecilere Öcalan’la görüşme konusunda şöyle demiş:
“İmralı’yla devlet olarak görüşmeler yapılmıştır. Tabii burada enstrüman olarak kullanılan genellikle Milli İstihbarat Teşkilatı’dır, onun elemanlarıdır. Onlar görüşme yapabilir. Bunda herhangi bir sakınca görmüyoruz. Çünkü aslolan sorunu çözmektir.”
İmralı’yla diyalog konusunda, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik de açlık grevlerinin sona ermesiyle birlikte olumlu mesajlar verdiler.
Örneğin Çelik şöyle dedi:
“Kan duracaksa, Öcalan’la yeniden görüşülebilir.”
BDP tarafı da olumlu bir havada. Partinin Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, yazarımız Aslı Aydıntaşbaş’a şunları söylemiş:
“Öcalan’ın rolü netleşti ve güçlendi. Hükümet bu duyarlığı değerlendirirse, hep birlikte kazanırız.”
Şu deyişin altını çizelim:
“Hep birlikte kazanırız!”
Nedir kazanılacak olan?
‘Barış’tır!
Başka ne olabilir ki?..
Bu açıdan PKK üstünde en etkili sese gelince, Abdullah Öcalan’dan başkası değildir. Kandil son tahlilde İmralı’yı dinleyecektir.
Şunu yazın bir kenara:
Öcalan’sız, Öcalan’ı dışlayarak hazırlanacak barış projeleri dağdaki bazı PKK liderleri tarafından kolayca sabote edilebilir. Onları durdurabilecek tek güç, tek adres hâlâ İmralı’dır demek fazla abartılı bir tespit değildir.
Ankara’da, iktidar odaklarında da öteden beri bu görüşte olanlar ve bundan hoşlanmayanlar da ziyadesiyle vardır.
Bu arada not düşmekte yarar var:
Geçtiğimiz günlerde Kuzey Irak’ta görüştüğüm Kürt liderler, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yle Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı Mesut Barzani de çözüm yolunda Öcalan’ın kesinlikle dışlanamayacağını bana söylediler.
Uzun lafın kısası:
Başbakan Erdoğan eğer siyasal iradesini kullanırsa, dağda silahlar susabilir, yeni barış sürecine adım atabilir Türkiye.
Ve bunun da ilk adımı, Öcalan’ın girişimiyle PKK’nın ilan edeceği gerçek ‘ateşkes’tir.
Yorum Yap