- 31.10.2012 00:00
Ak Parti’nin Çankaya’daki genel merkezinde, aralarında Abdullah Gül’ün de bulunduğu bazı yöneticilerle sohbet ediyordum. Kışkırtıcı bir soru sormuştum: “Kendisi İmam Hatipmezunu, eşi başörtülü bir siyasetçi bu ülkede başbakan olabilir mi?”
Türkiye genel seçimlere gidiyordu. 2002 yılıydı. Ak Parti bir yıl önce kurulmuştu. Partinin Çankaya’daki genel merkezinde, aralarında Abdullah Gül’ün de bulunduğu bazı yöneticilerle sohbet ediyordum.
Kışkırtıcı bir soru aklıma geldi, sordum:
“Kendisi İmam Hatip mezunu, eşi başörtülü bir siyasetçi bu ülkede başbakan olabilir mi?”
Sorum rahatsızlık yarattı.
O zamanlar Ankara’nın politika kulisinde fazlasıyla tartışılan bir konuydu bu.
Biri şöyle dedi:
“Allah aşkına Hasan Cemal, Türkeş’in Nâzım Hikmet okuduğu, Nâzım’ı sevdiğini söylediği bir Türkiye’de hâlâ böyle bir mesele olur mu?..”
Mesele olmadı değil, oldu.
Ak Parti’nin tek başına seçimleri kazanmasından sonra Türkiye perde arkasında askeri darbe tezgahları kuruldu...
Darbe ortamları oluşturmak için cinayetler işlendi, ‘operasyon’lar yapıldı.
Çankaya Köşkü, zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından ‘başörtüsü’ne kapatıldı.
Çankaya’ya eşi başörtülü Abdullah Gül çıkmasın diye ‘muhtıra’lar verildi.
Yetmedi, halkın oyuyla seçilmiş, tek başına iktidar olabilmiş Ak Parti’yi kapatmak için yargısal darbe girişimleri yaşandı.
Bazı komutanlar, Cumhurbaşkanı’nın başörtülü eşinin elini sıkmamak için törenlere, resepsiyonlara katılmadılar, protokol sıralarından kaçtılar.
Bunların hepsi ayıptı.
Normal olmaktan uzaktı.
Sonra bugünlere geldik.
Kolay olmadı ama gelindi.
Aşağıda, Fikret Bila’nın dün Milliyet’teki köşesinde çıkan satırlar var. Bu satırları yıllar sonra okuyacak olanlar, bu ülke nelerle uğraşmış, nerelerden geçip gelmiş diye bizlere belki de acıyacaklar.
* * *
Cumhuriyet’in 89. kuruluş yıldönümü kutlamalarında birçok ilk yaşandı.
Cumhurbaşkanı Gül, hipodromdaki resmi törene ilk kez eşi Hayrünnisa Gül’le birlikte katıldı. Akşam da Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonda konuklarını yine ilk kez eşiyle birlikte karşıladı.
Başbakan Erdoğan da Köşk’teki 29 Ekim resepsiyonuna ilk kez eşi Emine Erdoğan’la birlikte katıldı.
Çankaya Köşkü’ndeki bir başka ilk de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanlarının resepsiyona eşleriyle birlikte katılmasıydı.
Komutanlar ilk kez eşleriyle resepsiyona katılırken yine aynı salonda ilk kez BDP’lilerle bulunmuş oldular.
Cumhurbaşkanı Gül, Köşk’te ve resmi geçitteki türban sorununu zamana yayarak, aşama aşama bir sonuca bağlamış oldu.
Çankaya’ya çıktıktan sonraki ilk üç yıl çift resepsiyon vererek gerilimi düşürdü, 2010 yılında eşli tek resepsiyon verdi, komutanlar bu resepsiyona katılmadılar.
2011 yılında resepsiyon iptal edildi ve 89. yıldönümü resepsiyonunda eşli davete komutanlar da katılınca türban engeli aşılmış oldu.
Türbanın üniversitelerde serbest kalmasına itiraz etmeyerek fiili yasağın kalkmasına katkıda bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu ise Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonda yoktu.
Salondaki manzaradan Cumhurbaşkanı Gül memnundu. Gül, “Salon Türkiye’yi yansıtıyor” diye yorumladı. Bundan mutluluk ve gurur duyduğunu söyledi, Türkiye’de bazı şeylerin geride kaldığı vurgusu yaptı.
Başbakan Erdoğan da salondaki görüntüden mutluydu. Cumhurbaşka-nı’nın, kendisinin ve komutanların ilk kez eşleriyle resepsiyona katılmalarına ilişkin görüşünü sorduğumda, salonu göstererek, “Ne güzel işte!” yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan’a “Emine Hanım’la ilk kez katılıyorsunuz, daha önce eşinizle katılmıyordunuz” diye sorulunca da şu karşılığı verdi:
“Bunu bizi buraya sokmayanlara sorun. Bizi sokmayanlar için utançtır. Daha önce eşli davet almıyorduk.”
* * *
Sayın Başbakan haklı.
Başörtüsüyle ilgili olarak bugüne kadar bütün bu yaşananlar gerçekten utanç konusudur.
Bu utancı Türkiye’ye yaşatanların isimleri, bu ülkenin demokrasi tarihine hiç de iyi yazılmayacaklar.
Ancak demokrasi ayıpları bu ülkede ne yazık ki bitmiş değil.
Hâlâ çok ayıbımız var.
Bunlardan biri de, alternatif Cumhuriyet Bayramı törenlerinin iktidar tarafından yasaklanmış olmasıdır.
Yorum Yap