(III) KKK : Küçük ve katıksız kötüler

  • 27.10.2011 00:00

 23 Ekim Pazar sabahı. Dışarıda hava güzel galiba. Ev sessiz. Camdan içeri güneş vuruyor. Kedi uyukluyor. Ben yazıyorum. Sanki herşey Nâzım’ın Masalların Masalı’ndaki gibi. Ölüm bile alabildiğine soyut ve yumuşak. Çınarın, suyun, güneşin tek tek gitmesi ve suretlerinin kaybolmasından ibaret. Kâinatın sonuyla özdeş bir “asude bahar ülkesi” (Yahya Kemal).

Oysa uzakta şiddet ve vahşet içinde ölüyor insanlar. Manşetler Çukurca’daki “şehitler” ve Zap Vâdisinde “ölü ele geçirilen teröristler”le dolu. Lisede bize okutulan başka bir şiir vardı : Naming of Parts (Tüfeğin Aksamı). İz bırakmış. Gittim, Robert’ten kalma elli yıllık Sound and Sense’imi çıkardım raftan. Bahçeler ortasında acemi erler eğitim görüyor. “İşte buna emniyet denir, kolayca kaydırırsınız başparmağınızla. Sakın, kimsenin işaret parmağını kullandığını görmeyeyim.” Tomurcuklar da narin ve hareketsiz; asla kimseye işaret parmaklarını kullandıklarını göstermiyorlar. “Ve bu da sürgü; mekanizmayı açmaya yarar. Hızla ileri geri çalıştırın; buna yayı yumuşatmak diyoruz.” (İngilizcedespring’in hem yay, hem bahar anlamına gelmesi üzerine kurulu bir kelime oyunu :) Çiçeklere konup kalkan arılar da İlkbaharı yumuşatıyorlar. Çavuşun silâhlara dair kuru kuru anlattıkları ile bademler, Japon gülleri ve dalların sessiz zarafeti arasındaki tezat, savaşın doğaya aykırılığını ilân ediyor.

Çocukluğumda “iyi aile terbiyesi almışlık” diye bir mesele vardı. Öğretmenlerimiz sık sık bir bundan söz eder, bir de “kötü arkadaş”lara kapılmama uyarılarında bulunurdu. Bense sadece vaaz veriş tarzlarına tepki içinde değil; bir yaştan sonra, yeni yeni (ve belki fazla erken) edinmeye başladığım Marksist kültüre de yaslanarak, bunu çok banal bulurdum. Ne demekti yani böyle, “sınıfsal olmayan” bir “iyi aile” ve “terbiye” kavramı ? Şüpheyle bakmayı öğrendiğim bir vatan-millet-Sakarya edebiyatı vardı. Bana hepsi bir geliyordu.

Bugün ise pek öyle düşünmediğimi itiraf etmeliyim. Modernizmin Marksist varyantının siyasî faydacılığından; ahlâkı görelileştirmesi ve asgarîleştirmesinden uzaklaştım da ondan. Ayrıca, sınıflar da her şeyin tek belirleyicisi değil. Evet, belki her sınıfın içinde, ya da bütün sınıfları enlemesine kesen aile terbiyesi diye bir şey de var. Evet, hayatta “kötü arkadaşlar” diye de bir şey var ve küçük yaşta (verili bütün maddî koşullarla birlikte) kendinizi nasıl bir aile ortamı, nasıl bir arkadaş çevresi içinde bulduğunuz çok önemli. Doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük, dürüstlük ve yalancılık, acıma ve acımasızlık, merhamet ve zulüm, namus ve namussuzluk nosyonları ilk burada ediniliyor. Tabii üzerine kültür ve sanat biniyor, (varsa) seçilen bir ideoloji biniyor, veya baştaki temel ahlâk katmanıyla o seçilmiş ideoloji arasında, zamanla da olsa bir çelişki beliriyor. Öyle veya böyle; çoğumuz belli belirsiz bir “iyi” ve “kötü insan” tipolojisine ulaşıyoruz.

(Yukarıdaki son iki paragrafı şu 23 Ekim 2011 sabahı aynen böyle yazarken, içime bir şüphe doğdu : Nedir bu aşinâlık hissi ? Ben bu cümleleri nereden tanıyorum ? Eyvah ! Neredeyse tam bir yıl önce de aynı fikirleri dile getirmişim, 318. ve 319. “Okuma Notları”nda [şimdi 415’teyim]; bkz Uyumsuzluk halive Rol modelleri, 20-25 Kasım ’10. Demek, insan bir yaşta ve/ya bir süre sonra, böyle tekrarlamaya başlıyor kendini. Neyse ki henüz hayal meyal de olsa hatırlıyorum. Ama günü geldiğinde, bırakmayı bilmek lâzım. Bileceğimi umarım.)

Peki, gelelim sadede. Şu toplumun, güçlü politikacı, sexy manken, başarılı showman, çok para kazanan işadamı modelleri tabii var da, iyi insan modelleri var mı sizce ? Kültür ve sanatın hiç iyi insan örneği sunmaması ciddi bir problem değil mi gerçekten ? Bir bakar mısınız, televizyonda iyi diye, AmerikanNCISCSI veya Law and Order (Özel Suçlar Masası) dizilerinin mert, cesur, namuslu, uyuşturucu mafyalarıyla çarpışırken yerine göre Irak’taki işkencecilere de göz açtırmayan, kadın ve çocukları koruyan, kendi oğlunu da kötü yola düşmekten kurtarmaya çalışacak kadar “baba” ve hep hukuktan, hep demokrasiden yana “iyi polis”lerinden başka, ne var ortada ?

Buna karşılık, günümüz Türkiye’sinin en korkunç yanı şu ki, reel kötüler sayılamayacak kadar çok. Özellikle medya, âdeta iyilikten nefret eden, hayatını iyi insanlara saldırmak ve onları çamura bulamaya çalışmak üzerine kurmuş; bu doğrultuda gidip, daha ideolojik bir aydın düşmanlığı güden (ulusalcı, Atatürkçü, Ergenekoncu) muktedirlere hizmet arzeden; bu çerçevede, Alper Görmüş’ün tanımıyla “hazcı bedende militer ruh” sahibi asıl “büyük kötü”lere hayran ve onlar gibi tırmanıp zengin, pırıltılı bir hayat sürmek için yanıp tutuşan; 21. yüzyılın bu yeni “Türk rüyası” (Turkish dream) uğruna, darbecilik dâhil bütün pis ve ahlâksız entrikalara girmeye, bütün yalan ve iftiraları yaymaya teşne haşerat ve muzarafat ile dolu.

Hakikaten aile terbiyesi görmemiş, derken kötü arkadaşlarla kötü yollara düşmüş bu küçük, haris, arrivist veletler, asıl “tahsilli orta sınıflar” değil; daha dipten geldiği için daha fazla aşağılık kompleksiyle de malûl bir pleb faşizminin “çağdaş” uşaklarını simgeliyorlar. Kimileri eleştirel aydınların bağımsızlığına, bunlarsa dürüstlüğü ve temizliğine tahammül edemiyor. Kendi kirlilikleri farkedilmesin diye, kirli olmayan hiçbir şey, hiçbir erdem, hiçbir saygınlık kalmamasına çabalıyorlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    27.01.2013 12:33

    ‘Katiller bulunsun, hesap sorulsun’un Kürtçesi neydi Bikuj bilabêne desteserkirn, bila bêne dadgehkirin

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums