Başbakan kürk giyenlere tepki gösterdi

  • 8.04.2013 00:00

 Barış süreci ve yeni bir Türkiye olasılığının tam neresindeyiz? Geri çekilmenin nasıl olacağı gibi bazı pratik tartışmalar da başladığı halde, bence hâlâ erken ama çok kritik, olmazsa olmaz bir söylemsel dönüşüm safhasındayız. Evet, bir bakıma ortada sanki sadece lâf var. Ama bunu hiç somut adım yok diye eleştirmek de pek doğru değil. Otuz yıllık savaştan sonra şimdi olanca zemin “lâf” üzerinden kuruluyor; bütün ortam “lâf” üzerinden oluşuyor. Başka her şeyin kapısını, her iki tarafta mevcut söylemlerin değişimi aralıyor.


 

Kutsal kitaplardan Foucault’ya


Ahd-i Cedid
’deki Aziz Yahya İncili, “Başlangıçta Kelâm vardı” diye başlar. Burada Kelâm, Yunanca Logos’un karşılığıdır. İlkçağ felsefecilerinde Logos, evrenin düzeni; evrende somutlanan üstün akıl ve mantık gibi anlamlar da taşır.

Madalyonun bir yüzünde, böyle bir “yaradılış” öyküsüne inancım kuşkusuz sıfır; kozmosu, en sufî yorumuyla dahi, ilâhî bir ruhun dışavurumu gibi düşünmem olanaksız. Ama diğer yüzünde, bir kere düşünce ve dil yoluyla ifadesi başlayınca, (tanrı/lar katından geçirilerek de olsa) insanlardan kaynaklanan söz/cüklerin yeni dünyalar kurma, bozma ve değiştirme kapasitesinin kudretinin son derece farkındayım. Zaten bunu bize Foucault ve diğer bazı Fransız post-strüktüralistleri öğretti, kırk küsur yıl önce, 1970’lerden başlayarak. Dilin nötr bir iletişim aracından ibaret olmadığı; elbette büyük anlamlandırma ortaklıkları taşıdığı (aksi takdirde hiç işe yaramayacağı) ve fakat “söylem” dediğimiz her bir işaret, sekans ve “önerme”ler bütünlüğünün içine belirli paradigma ve iktidar ilişkilerinin de nüfuz etmiş bulunduğu; dili ortak iletişim için kullanarak konuşur ve yazarken, farkına varmaksızın bunları da alıp kullandığımız noktalarında, belirli bir duyarlılık peydahladık.

 

Kemalist söylemin ideolojik iktidarı

Özetle, gerçeklik salt réel değil; biraz da idéel ve dil, gerçekliğin işte bu boyutunu kuruyor. Bu yüzden, barış açılımı başlayalı beri, bir kısmımız barışın kendine has bir dili de olması gerektiğini vurguluyoruz. Elbette bu, iki cümlede bir barış demeye, her türlü eleştiri ve endişeyi yok saymaya ve sırf “iyi” şeylerden söz etmeye indirgenemez. Milliyetçi bencillik, çatışma ve savaş diline karşı somut bir mücadele vermek lâzım. (Taraf böyle bir sayfa açıp, basını tarayarak spesifik teşhirler getirse, ne güzel olur.)

Nitekim bakın, şu “Anayasadan Türk sözcüğü çıkmasın” bildirisi, bütün cılızlığına karşın, içeriği ve imzacılarıyla gerek MHP’li çekirdeği, gerekse (Doğan Avcıoğlu’na nispet) “zinde”liği kalmamış kuvvetleri, emekli “asker-sivil aydın zümre” Atatürkçüleriyle aslında söylemi değiştirtmememücadelesi veriyor. Esas iktidar bu; benim altı yıldır “diktatörlüğün manevî evreni” dediğim şey. Her yerde “Büyük Ağabey seni seyrediyor” resimleri. AndımızNutukGençliğe HitabeOnuncu Yıl Marşı. “Ne mutlu Türküm diyene.”

 

AKP’nin yeni Kürt söylemi denemeleri

Bu açıdan baktığımızda, devlet ve hükümet liderlerinin 2010-2012’de yaptığı bazı konuşmalar da bugün daha anlamlı bir çerçeveye oturuyor. Abdullah Gül 30 Aralık 2010 Diyarbakır gezisinde; Bülent Arınç 9 Mart 2012’de; Başbakan Erdoğan 30 Eylül 2012’de AKP Dördüncü Kongresi’nde, sağın geleneksel değerlerine ek olarak solun veya Kürtlerin veya Alevilerin kültürel değerlerinden de söz etmek suretiyle biraz alışılmadık bir perspektif çizmişler; Nâzım Hikmet, Şivan Perwer, Neşet Ertaş, Hacı Bektaş ve “Kürtçenin sultanı Ahmede Xani” için, hepsi “bir” ve “bizimdir” demişler; diğer tarihî Kürt kişilikleriyle birlikte (ve Genelkurmaya ters düşmek pahasına) Selahattin Eyyubî’yi de anmışlardı.

Ben o zaman da bu dikkat çekici bir adım dediğimde, “lâf bunlar” tarzı bir dudak büküşle karşılaşmıştım. Ama şimdi karşılığı, Öcalan’ın Newroz çağrısındaki “Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır” vurgusuyla geliyor.

Sorunsuz değil kuşkusuz. Örneğin “bin yıla yakın İslâm bayrağı altındaki ortak yaşam”a atıf, Alper Görmüş’ün (29 Mart) sandığından çok problemli, çünkü Rober Koptaş’ın da Radikal röportajında işaret ettiği gibi (1 Nisan), İmralı tutanaklarındaki “Hıristiyanların Anadolu’dan kovuldukları için bin yıldır beslediği nefret” yollu başka sözlerle (ve keza, Sırrı Sakık’ın Türk ve Kürtler dışında herkesi Anadolu’ya yabancı görmesiyle) birleştiğinde, en hafif deyimiyle “politik” bir kolaycılıktan daha derin bir Müslüman Kürt milliyetçiliğine kadar uzanan başka soru işaretleri uyandırıyor.

Diğer tarafta ise, Başbakan Erdoğan’ın son CNN Türk konuşmasının çirkin, itici, kibirli benmerkezciliği ve mütehakkimliği yer alıyor. Hayat böyle. Bunlar da yeni söylemlerin inşası sürecinin bir parçası ve belki uzunca bir dönem, esaslı bir ideolojik mücadeleye konu olacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums