Tarihsel Marx

  • 30.03.2013 00:00

 Bir önceki yazımda “evvel zaman içinde” diye söz ettiğim Sovyetler Birliği henüz hayattayken, Moskova’da bir Marx-Engels-Lenin Enstitüsü ve ona bağlı Foreign Languages Press (Yabancı Diller Yayınevi) vardı. Herhalde Progress Publishers’ı da eklemek gerekir. Çeşitli ülkelerin önce veya sonra kurulmuş, o ülkedeki komünist partisiyle şu veya bu ölçüde ilişkili yayınevleri, örneğin International Publishers (ABD, 1924) veya Lawrence & Wishart (İngiltere, 1936) ile birlikte çalışırlardı.


Bu da bir kilise kanonuydu

Evet, bunlar mükemmel “edisyon kritik”lerdi; Marx, Engels ve Lenin’in her bir eserini çok titiz çevirilerle, eksiksiz ilk yayın bilgileriyle, kapsamlı dipnotlarıyla sunarlardı. Ama sırf bu değildi; aynı zamanda, Kilise yasaları ve nizamına benzer düşünsel bir kanon, bir standart ve ölçüm cetveli, bir temel tanımlar dizisi de söz konusuydu. Herkes ve her şeyden nasıl bahsedileceği, ne gibi sıfat ve tamlamalarla anılacağı, belli kalıplara bağlanmıştı.

Örneğin tek ciltlik Marx-Engels Selected Works (1968) derlemesini (ki çok iyidir) açtığınızda, kuşe sayfalarda Marx ve Engels’in en yakışıklı, sakalları en heybetli fotoğraflarıyla karşılaşırdınız. Altında “dünya proletaryasının ve emekçi halkın büyük öğretmenleri, bilimsel komünizmin kurucuları, Birinci Enternasyonal’in organizatör ve önderleri” gibi değişmez şeyler yazardı. Böylece bir kordon altına da alınırlar, matlaşırlar, zaman ve tarih dışı bir anıtsallığa bürünürlerdi. Yaklaşıp “içlerine” bakamazdınız.


130. ölüm yıldönümünü kaç kişi hatırladı

Kontrol ettim; bazı internet sitelerinde bu ifadeler el’an tekrarlanıyor. Ama bu arada hayretle gördüm ki, 14 Mart 2013 Perşembe Marx’ın 130. ölüm yıldönümüymüş. Kaç kişi farkındaydı acaba? Bunu bir başka soru izledi. Okuldaki kitaplığımda hepsinin, hemen bütün eserleri duruyor. Eleştirel fikir tarihi meselelerine değil de güncel bir soruna çözüm aramak için, “ustalar” ne demiş diye en son ne zaman başvurdum? Galiba 1980’lerin başıydı. Yani sırf kendi hayatımda en az otuz, belki kırk yıldır, günümüze ışık tutmadıklarını pratikte itiraf etmiş oluyorum.

Demek, ciddî bir desakralizasyon adımı atıp azizlikten çıkarmanın; kişisel hayatları da dahil her şeylerine, baştan ve tarafsız, eleştirel bir seküler tarihçilik açısından bakmanın zamanı çoktan geldi ve geçiyor bile çünkü eminim on yıl sonra kimse bu kadarıyla da uğraşmayacak; çünkü Marksizm tarihini gözden geçirip, belki yeni bir solun veya sol demokratlığın hâlâ azıcık şansı vardır da onlara yararı olur diye dersler çıkarmaya kalkışmanın bu kadarcık da anlamı ve yararı kalmamış olacak.


Devrim teorisini sorgulamak

Örneğin Marx ve Engels, Marksist olmadan önce neydiler ve neredeydiler? Sosyalizm + devrim = devrimci sosyalizm, sosyalist devrim fikrinde ne zaman, nasıl buluştular? Bu tezin alt-unsurlarına tam ne zaman; henüz kaç yaşlarındayken; hangi örnek, tecrübe ve tahliller temelinde ulaştılar?

Marx 1859’da Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın ünlü Önsöz’ündeki genel devrim modeli ve teorisini formüle ettiğinde, kaç devrim görmüş veya incelemişti? Açıkçası, önünde Büyük Fransız Devrimi’nden (veya belirli bugün hayli ekonomist diyebileceğimiz bir Fransız Devrimi yorumundan) başka ne vardı? Her şey bir yana; o yorum çağdaş tarihçiliğin neresinde duruyor?

Bir vakitler Louis Althusser’in çok vurguladığı “genç/olgun Marx” ayırımının bugün neresindeyiz? Ya da o çizgi Althusser’in dediği yerden mi, ondan 60 yıl önce Bernstein’ın dediği yerden mi geçiyor?

Acaba Marx’ın Marksist olduktan sonra sadece iki döneminden mi, yoksa üç döneminden mi söz etmek lâzım?


İşçiciliği ve sosyalistliğini sorgulamak

Sahi, Marx işçi sınıfına tam ne için niçin (why) değil, ne için (for what) ya da ne görmüştü de bağlanmıştı? Kapital’in neden sadece ilk cildini bitirip yayınladı ve arkasını getirmedi? İstedi de gerçekten yetiştiremedi mi? Değerlerin fiyatlara dönüşümü veya genişletilmiş yeniden-üretim ve birikim problemlerini hakkıyla çözemediğinin mi farkına vardı? Yoksa, Kapital’i Batı Avrupa işçi sınıflarını kapitalizmin kaçınılmaz çöküşüne inandırmak için yazıyordu da, söz konusu işçi sınıflarından devrim beklenemiyeceğine kanaat getirdiği (ve kendisi aslen bir sosyalistten çok bir revolüsyonist olarak, başka yerde devrim arayışına düştüğü) için mi projeyi zaman aşımına uğrattı?

Kapitalizmin yerini alacağını söylediği sosyalist toplum ve ekonomiyi, 1840’lar ve 50’lerde nasıl, 1875’te Gotha Programının Eleştirisi’ni yazarken nasıl düşünüyordu? Denilir ki “elbette sosyalizmin nasıl olacağını pek bilemezlerdi.” Yıllar boyu bunu dinledik ve sorgulamadık. İyi de, kapitalizmden üstün olacağına nasıl hükmetmişlerdi? Varolanın (kapitalizmin) eleştirisi, yerine getirilecek olanın (sosyalizmin) iyiliğinin garantisi miydi? Bugün bir yığın insan hâlâ böyle sanıyor. Geçelim. Gotha Programının Eleştirisi’ndeki vizyon, kapitalizm ile sosyalizmin (veya “ilk aşama”sının) kontrastını sertleştiriyor muydu, yumuşatıyor muydu?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums