‘Hareket’ ve ‘nihaî amaç’

  • 7.03.2013 00:00

 Biliyorsunuz, ben PKK’nın barış umutlarına yan çizip savaş hazırlıklarına girmesini, daha 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu sıralarına dayandırıyorum. Hem bunu, hem 12 Haziran 2013 seçimlerinde aslında barışa değil gerillaya oy istediklerini; belirli bir sol potansiyeli yanlış umut ve vaatlerle alıp şu veya bu bahaneyle “kaçınılmaz” diyecekleri “devrimci halk savaşı”na taşımak niyetinde olduklarını gördüm ve yazdım. “Çözüm çadırları”ndan yıldırım hızıyla ve tam bir emrivakiyle DTK’nın “demokratik özerklik” ilânına gidiş de bunun bir parçasıydı. Bu yüzden, adında emek, barış ve özgürlük gibi hangi güzel sözcükler olursa olsun “blok”a oy vermeyeceğimi açıkladım.


Silâhlı örgütün varlık güvenceleri

Bir miktar saldırıya uğradım elbet. Ama bütün o günübirlik yalanlar çöktü; gerillaya dönüşün çok önceden kararlaştırıldığı anlaşıldı ve haklı çıktım. Şimdiki koşullar farklı, çok daha elverişli. Lâkin o yaşanan ve yazılanları unutmuyorum.

O günden bu yana, PKK’nın neden barıştan kaçtığına çok değinildi. Bir neden olarak, varlığının savaşla özdeşleşmiş olması; artık Kürtlerin hakları ve/ya kurtuluşu değil kendi varlığını sürdürmek uğruna dövüşüyor olması gösterildi. Bu faktör bugün de çok önemli. Nitekim Öcalan’ın Kandil’e mesajları kısmen bu noktaya yönelik. Adeta “fazla güvence” aramalarına karşı; “beni anlamıyorlar” derken bundan yakınıyor. Daha demokratik bir toplumda, herkesin yerinin farklı olacağını görüp buna inanmaya çağırıyor. Bu da benim kafamda, tarihte başka örneklerini de gördüğümüz bir “hareket” ve “nihaî amaç” sorunsalına oturuyor.


Demokrasi ve olağan amaçlar

“Nihaî amaç,” insanlık tarihinde öncelikle iki büyük tektanrıcı dinin vizyonudur. Yahudilikten çok Hıristiyanlık ve Müslümanlık, insanın ruhunu kurtarıp cennete ulaştırmayı öngörür. Bu kültür mirası, seküler politikaya farklı biçimlerde aktarılır. Her siyasî partinin değil, sadece bazılarının bir “nihaî” amacı olur. Olağan demokrasi koşullarında yarışan çoğu siyasî partinin böyle bir teolojisi ve teleolojisi yoktur. Amaçları, bu demokratik düzen içinde kâh muhalefet ederek, kâh iktidara gelip yeni yasalar çıkararak ve ülkeyi yöneterek, hayatın bir veya birkaç alanında (kendilerine göre) daha iyi koşullar yaratmakla sınırlıdır.

Bu, sonsuz bir süreçtir. Varolanın yerine tamamen farklı (piyasasız ve özel mülkiyetsiz, veya toptan milliyetçi [hattâ ırkçı], veya gerçekten köktendinci) bir düzen getirmek gibi bir toplumsal mühendislik projesi söz konusu değildir. Bir adım ötede, tarihin belirli bir yöne doğru aktığı ve böyle köklü bir alternatifin gelecekte kaçınılmaz olarak gerçekleşeceği hiç varsayılmaz. Yeni koşullar à yeni sorunlar à yeni kısmî çözümler à ve sonra gene yeni koşul ve sorunlar döngüsü (isterseniz helezonî yükselişi diyelim), bilinmesi olanaksız bir geleceğe doğru habire tekrarlanır.


Düzen karşıtlıkları ve “nihaî amaç”ları

Diğer bazı siyasal akım ve partiler ise, bazen orta, bazen daha uzun ve hattâ çok uzun vâdeli bir “nihaî” amacın taşıyıcısıdır. Tipik olarak bunlar radikal, düzen karşıtı, anti-sistemik akımlardır. İllâ sosyalist olmaları gerekmez; karşı çıktıkları düzen veya sistemi kapitalizm değil de çok-uluslu bir imparatorluk (Avusturya-Macaristan, Osmanlılar, Rus Çarlığı) veya başka türlü bir “millî esaret boyunduruğu” (Versailles), genel bir çürüme ve dekadans (Weimar), zayıf ve kadınsı bir demokrasi fetişizmi (liberalizm) olarak da tanımlayabilirler. Buradan ister millî, ister Komünist, ister İslâmî ister Nasyonal Sosyalist, çeşitli devrimler (veya devrim özlemleri, platformları, programları) çıkar.

Dolayısıyla bu tür her akım ve/ya parti için, şu veya bu şekilde bir devrim, ulaşılmadıkça rahat edilmemesi gereken bir “nihaî amaç”tır. Düzen içi siyaset sahnesinin, o hareketin hedef kitlesi (dini, ırkı, milleti, cemaati veya [işçi] sınıfı) için, gene o hareketin özlemlerine kısmen uygun iyileşmeler sağlaması yetmez. Asıl önemli olan, siyasetin bizi devrime, arzuladığımız “nihaî” amaca yaklaştırıp yaklaştırmadığıdır.


Her şey, “nihaî” amaca feda

Bu, siyasetle ve demokrasiyle egoist ve dar anlamda faydacı bir ilişkinin kurulması demektir. 19. yüzyılın Liberalleri gibi Muhafazakârları da, ne kadar farklı olurlarsa olsunlar “hukuk devleti”ne saygı konusunda az buçuk hemfikirdirler. 20. yüzyıla geldiğimizde, farklı açılardan da olsa Lenin ve Stalin’in de, Mussolini ve Hitler’in de herhangi bir “hukuk devleti” saygısı söz konusu değildir. Legalite, “nihaî amaç” uğruna “istismar” edilmek için vardır.

Buna, bir tek Marksizm ve/ya Leninizm ve/ya Komünizm örneğinde, tarihin akışının da bizden yana olduğu iddiası eklemlenir. Ve gelecekte tam ve eksiksiz bir kurtuluş, kusursuz bir cennet gibi, büyük dinlerden (Hıristiyanlıktan) alındığı aşikâr bir inanca, bir de “bilimsellik” katar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums