Erdoğan’ın kafasındaki Türk-Kürt nüfus sorunu

  • 24.01.2013 00:00

 Birinci özür. Dün çıkması gereken yazımı salı öğleden sonra yetiştiremedim. Taraf’ın doğduğu ve benim de Taraf’ta yazmaya başladığım 15 Kasım 2007’den bu yana, beş yıl iki ay ve (sırf bu köşede) 590 makale boyunca, iş yoğunluğuna bağlı böyle bir kazayı ikinci defa yaşıyorum.

İkinci özür. Torosyan tartışmasına kısa bir ara. Bir iki güncel konu var. Ama diğer meselenin öyle havada kalmasını da istemiyorum. Önümüzdeki hafta, (a) asıl içeriğe; (b) muhataplarımın davranış biçimine; (c) bazı “üçüncü kişi”lerin, Torosyan’ın uydurma bile olsa eleştirilip çürütülmesinden her nasılsa rahatsız olması ve “lâzım mıydı” gibi tuhaf sorular yöneltmesine; (d) bu rahatsızlık da dahil, belirli bir okuyucu kesimini ilgilendirmese de bu tartışmanın neden aslında önemli, hem de çok önemli olduğuna ilişkin bir toparlamayla sonuca bağlayacağım.

Gelelim, aktüalitenin biraz gözden kaçmışa benzeyen ilginç bir boyutuna. Yeni açılım süreci, Paris’teki cinayetler ve Hrant Dink dâvâsındaki (reel veya olası) gelişmelerin yanında, Başbakan Erdoğan’ın 20 Ocak’ta Gaziantep’te söyledikleri kaynadı gibi. Oysa bana hele kültürel açıdan ve orta-uzun vâdede çok önemli geldi. Partisinin il başkanının oğlunun nikâh töreninde konuşan Erdoğan (bundan böyle RTE), ne kadar sevdiğini bildiğimiz o “büyük nüfus” konusuna tekrar girmiş. Doğum kontrolüne toptan, cepheden karşı çıkmış. Bunu bir komplo gibi gösteren ifadeler kullanmış. “Farkında olmadan ilâçlarla vesaire, biraz açık konuşacağım, bu toplulukta kısırlaştırma hareketi yaptılar. Çünkü bu milleti böylece daraltmak, küçültmek istediler” demiş. Bu arada dünya hakkında ilginç tahliller yapmaya kalkmış; meğer Çin ve Hindistan sadece nüfuslarının büyüklüğü nedeniyle “ilk beş” ülke arasında yer alıyormuş. Tabii bu tümüyle yanlış; ayrıca ilginç olan şu ki, RTE bir zamanların Mao’suna benzer bir tavır alırken, Çin’in bir ilk refah eşiğine ulaşmasında, Mao’dan sonraki yönetimlerin çok sıkı doğum kontrolü yöntemleriyle nüfus artışını nihayet durdurup stabilize etmelerinin büyük payı var. Ama ne gam; “büyük nüfus”un önemini bu gibi yollarla güya ispatladıktan sonra, RTE evlenmekte olan bu genç çiftten, “Güneydoğu şartlarına göre” üç çocuktan da fazlasını yapmalarını istemiş. “Siz bu hassasiyetimizi zaten biliyorsunuz... böyle nitelikli ailelerimizin bu konudaki hassasiyeti milletimizin, ülkemizin geleceği için çok büyük önem arzediyor” sözleriyle, şimdiye kadar çok açık dile getirmediği bir vurguyu öne çıkarmış.

2012 Mayıs sonlarıydı, hatırlayacaksınız; RTE bu “büyük nüfus” ihtiyacından hareketle kürtaja ve sezaryene karşı dere tepe düz gittiğinde, kamuoyunda hayli gürültü koparmış, özellikle kadın örgütlerinin tepkisini çekmiş, (2012’de sık sık yaptığı gibi) diğer bazı AKP ve hükümet çevrelerini dahi zor durumda bırakmıştı. Ben ise 31 Mayıs ve 2-30 Haziran tarihlerinde yazdığım 13 yazıyla, konuya önce proto-faşist düşünce ve başbakanın “proto-faşizm içinden konuşma”sı açısından yaklaşmış; tarihten çeşitli örneklerle, rakip millet ve milliyetçilikler karşısında “eyvah azalıyoruz” endişesinin iki dünya savaşı arasında ne kadar yaygın olduğunu hatırlatmış; gerek eski imparatorlukların ve gerekse yeni tip diktatörlük rejimlerinin (Faşizmin, Nazizmin, Stalinizmin) hem bu söylemde, hem de “fuhşiyat” lâfazanlığının ardına gizlenen özgür kadın korkusunda ve buradan hareketle kadın bedenini kontrol altına alma çabalarında buluşmalarının ne kadar anlamlı olduğuna dikkat çekmiştim. O yazıların bir kısmı, bu benzeşme ve buluşmanın Nâzım’ın kendi machismo’suna; Nâzım ile Ömer Seyfettin ve Nâzım ile Nihal Atsız arasındaki paralelliklere nasıl yansıdığına da değiniyordu.

O sırada, RTE’nin “büyük nüfus” söyleminin Kürtlere karşı bir “hassasiyet”ten kaynaklandığına dair pek bir somut işaret yoktu aslında. Buna rağmen, “millî öteki”lerin (Fransızlar için) Almanların, (Almanlar için) Slavların, (Osmanlı Türk-Müslüman nüfusu için) Hıristiyanların, özellikle de Rum ve Ermenilerin, (bir zamanlar Sovyetler için) Türkî nüfus gruplarının, (Sırplar için) Arnavut Kosovalıların, (Han Çinliler için) Tibetlilerin veya Uygurların daha hızlı çoğalacağından korkulması gibi, şimdi TC için de galiba Kürtlerin daha hızlı çoğalıp güneydoğuda üstünlüğü ele geçirmesi korkusunun yaşandığını, 7 Haziran 2012’da gayet net olarak belirtmiştim.

Gel zaman git zaman, RTE bu tahminimi tümüyle doğruladı. Tabii geriye, bu korkunun ve Kürtlere (PKK’ya değil, bütün Kürtlere) “sizi endişeyle gözetliyoruz”cu bu bakışın, geleceğe “Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Zazasıyla hep beraber” yürüme iddiasıyla nasıl bağdaşacağı kalıyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums