Ergenekon, yaşıyor hâlâ

  • 16.04.2011 00:00

“Ayna ayna, söyle bana, benden güzel var mı ?” Kötü Kraliçe böyle öğrenir, avcıbaşısına ormana götürüp öldürmesini emrettiği Pamuk Prenses’in sağ olduğunu. Birinci Mehmed de sorar, Hilmi Yavuz’un Bedreddin Üzerine Şiirler’inde : “Bedreddin yaşıyor mu hâlâ ?” Lalası Beyazıd Paşa’dan olacak, alır cevabını; evet, “Bedreddin yaşıyor hâlâ.” Benimkinin böyle sihirle, büyüyle, aynalarla, tarihte en son biz kazanacağız inancıyla pek ilgisi yok. Çok daha reel, maddî, şairanelikten uzak bir şey. Partilerin aday listeleriyle başka bazı belirtilere bakıp, bir umudu değil bir endişeyi sordum kendi kendime : Yaşıyor mu ? Evet, Ergenekon yaşıyor hâlâ.

Yaşıyor, çünkü bir kere toplumsal temelleri mevcut ve en azından bir siyasal parti kendini bu oy tabanından kopmamaya mecbur sayıyor, buna özen gösteriyor. CHP Tuncay Özkan ve İlhan Cihanerlerin adaylığını reddetti, doğru. Böylece, Ergenekon’la yüzde yüz örtüşmekten kaçınmış oldu. Ancak Sinan Aygün, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ı da mutlaka seçilecekleri yerlere getirdi. Haydi diyelim ki bunlardan Mustafa Balbay, oldukça naif, ne yaptığını bilmez, çapını çok aşan işlere batmış, sonra da darbe toplantılarında tuttuğu notlarla yakalanıvermiş bir... nedir ? Anladınız işte. Gelgelelim diğerleri çok daha korkunç isimler. Haberal’ın aslen ve ailecek MHP tandanslı olduğunu bilmeyen yok. Karnından yaralı ve peritonit tehlikesiyle yüzyüze Necdet Bulut’a Ankara uçağında sütlü kahve içirilmesinin (ve sonra da Bulut’un peritonitten ölmesinin, onu vuran ülkücülerin ise bu sayede cinayetten değil sadece “yaralama”dan yargılanmasının) şaibesi bile yıllardır üzerinde. Fakat demek ki bütünüyle Ergenekonlaşmak, Ergenekon’un ana gövdesiyle birleşmek değilse bile 2004-2007 mobilizasyonunun, Cumhuriyet ve bayrak mitinglerinin, “ordu göreve” çağrısının kitlesine sırt çevirmemek, bu kadar önemli, Kılıçdaroğlu için. Bu mesaj veya hatırlatmanın taşıyıcısı da muhtemelen Demirel. Tabii bu da, bitmek bilmez iktidar hırsı ve devlet damarıyla Demirel’in, bir kere daha ve bu sefer şapkasını alıp gitmeden, doğrudan doğruya darbeyle başbakan olma hayaliyle midir acep, nelere angaje olmuş olabileceğine işaret ediyor.

İkincisi, Ergenekon yaşıyor, çünkü fikrî planda ve sesini duyurabilme kapasitesiyle Ergenekon özgür aslında. Bakmayın, 12 Mart ve 12 Eylül zulmünü desteklemiş olanların şimdi attığı sahte hürriyet çığlıklarına, ya da Balbay’ın Zulümhane’si gibi şişirmelere. Siz zulüm görmemişsiniz; insan utanır böyle şeyler yazmaya-söylemeye. 1971 ve 1980’te dikta rejimleri vardı ve bütün ülkede sıkıyönetim hüküm sürüyordu. Dayağı, işkenceyi, askerî hapishane koşullarını geçtim. “İhtilâttan men” edilmemişsiniz, ancak aynı soyadını taşıyan yakın aileniz gelebiliyordu, haftada on dakika görüşe. Fotoğraf çektirmekmiş, sağa sola mektup yazmakmış, kamuoyuna seslenip kendinizi savunmakmış; ne mümkün ! Bütün basın sıkıyönetimin kontrolündeyken, kimi, neyle, nerede suçlayabilirdiniz, sizi birtakım “komplo”lara kurban etmekle ? Şimdiyse durum şöyle : görüş fiilen sınırsız ve kısıtsız (yakında Bekaa Vadisi gibi bir de Silivri ziyaretleri romantizmi başlarsa şaşırmayın): haberleşme serbest; isteyen mektup kaleme alıyor, isteyen makale, isteyen başyazı; hattâ artık günlük gazete bile yönetmek mümkün, içerden. Bununla birlikte, asıl destek Doğan medya grubundan gelmeye devam ediyor.

Ve üçüncüsü, Ergenekon yaşıyor, çünkü bu ve benzeri olanaklar sayesinde hâlâ önemli bir propaganda ve dezenformasyon kapasitesine sahip. Dahası, birileri bu dezenformasyonu besteliyor; akordu ve orkestrasyonunu yapıyor; görünmeyen bir kürsüden, görünmeyen bir değnekle yönetiyor. Şeytana külâhını ters giydiriyor; akı kara, karayı ak, suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu gösterebiliyor. Şu Ahmet Şık ve Nedim Şener meselesini alalım. Ceza hukuku başka, vicdanî kanaatler başka. Ben en geniş basın ve ifade özgürlüğünden yanayım. Buna, talimatla kitap yazma özgürlüğü de dâhil. Ama müsaade edin de ne idüğü belirsiz talimatlarla kitap yazmayı ahlâken, dürüstlük açısından beğenmeme hakkım saklı kalsın. Ahmet Şık tutuklanınca iki tür kıyamet koptu. Biri basın özgürlüğü açısından; peki, tamam. İkincisi ise kişiliği ve siyasî duruşuna kefil olmak gibi. İşte ona, kendisini tanımamakla birlikte tamam diyemiyorum. Zira ortada basit bir gerçek var : Ahmet Şık en azından bazı noktalarda dürüst davranmıyor, doğruyu söylemiyor. İmamın Ordusu’nun bilgisayardaki metinlerine yer yer saplanmış “burada şunu yaz, bunu yazma” diye özetlenebilecek notların (= talimatın) önce tamamını üstüne aldı (ki bu, o aşamada bile inandırıcı olmaktan uzaktı). Sonra, ben onu sadece bazı notlar için dedim, diğerleri için demedim açıklamasında bulundu. Peki, hangileri bunlar ? Ve kimin ? Benim açımdan bu cevapsız sorular, gizlenen şeyler olduğu şüphesinin artmasına yol açıyor.

Ergenekon, savunmasını başından itibaren mahkeme değil kamuoyu üzerine kurdu. Evet, siyasî bir dâvâ : öncelikle savunma stratejisi yüzünden. Geçmişte sol siyasî savunma yaptı. Şimdi bu da Ergenekon’un siyasî savunması oluyor.
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (7)

  • ulvi yücel
    ulvi yücel
    12.07.2013 14:29

    vataşdaş artık bıktı şu gezi isyancılarının hergün etrafı velveleye vermesinden. hem kendine çapulcu denildiğinde, bunu bir marifetmiş gibi kabul edeceksin, ben tepkimi ortaya koyuyorum, bu demokratik hakkım diyeceksin, etrafı yakıp yıkmakta hiçbir mahzur görmeyeceksin; sonra birileri senin yaptığına karşı çıkınca, yetti artık bıktırdınız deyince, onu yandaş diye afişe edip susturmaya çalışacaksın. tabii doğru bu ülkede bir de yoldaşlar, candaşlar var değil mi. onlar da bu çapulcuların yaptıklarını örtmeye, onları şirin çocuklar olarak göstermeye kendilerini adamışlar. o kadar sersemce işler yapıp vatandaşı kendinizden bezdirdiniz, ama hala bunu göremeyip size tepki koyanları yandaş olarak nitelendiriyorsunuz. Siz tepki koyunca demokrat, başkaları koyunca yandaş... alman nasyonal sosyalist partisi propaganda bürosu gibi çalışıyorsunuz maşallah...

  • Cemalettin ÖZCAN
    Cemalettin ÖZCAN
    19.11.2012 11:59

    Sn.Ahmet ALTANın 13.11.2012 tarihli köşe yazısına aynen katılıyorum ve kendisini kutluyorum.Bütün tesbitleri doğrudur.İnşallah insanlarımız gerçekleri öğrenir.

  • ahmetc
    ahmetc
    13.11.2012 20:05

    iyi guzelde ! mesela bundan bir muddet once bir sapik iki cocuga tecavuz etmis sonrada oldurmus tu.o adami idam etmekten daha guzel bir ceza olamazki.

  • Asi_isyankar
    Asi_isyankar
    13.11.2012 13:41

    Ahmet ALTAN!.. Baştacısın!.. Keşke tüm köşe yazarları senin gibi cesaretle doğruları yazsaydı. Keşke yandaş köşe yazarları da senin gibi dürüst ve vicdanlı olsaydı!. En büyüyk seslerimizdensin sevgili Ahmet Altan!.. DüzceYerelHabere teşekkürlerimle...

  • Sağduyu
    Sağduyu
    13.11.2012 09:44

    altan haklı.Hazır Numan bey gelmişken bence başbakan sağlığını da düşünerek artık yararlı olamayacağını görmeli ve köşesine çekilmelidir.

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    13.11.2012 07:46

    Altan in yazisi aşağı yukarı hep böyle... Bir paragrataanlatabilecekken bir yazı boyu sürdürüyor.. "Ceset, sopa, cenaze levazimatcisi" vs. Bu dil neye yarıyor..? Öncülerinden de; "Ibadethane ibrigi" de de misti Kotucul dil bu!...

  • Haymanalı..
    Haymanalı..
    13.11.2012 01:24

    Seçim yaklaşıyor malum milli duyguları nasıl kabartacak... Sağ oyları nasıl toplıycak kan kin göz yaşı üzerine mecbur başka yolu yok...Saygılar...

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums