Bir yanda Fazıl Say, bir yanda Tayyip Erdoğan

  • 28.11.2012 00:00

 Gazze ve Kürdistan’dan (24 Kasım), güzel güzel Solun eski Filistin maceralarıyla, neden “ne yaparlarsa yapsınlar haklı” olamayacaklarıyla ve bir kere daha “haklı şiddet” meselesiyle devam edecek; Ceren Belge’nin Nebahat Akkoç’la uzun söyleşisini içeren Ohal’de Feminizm kitabıyla bir yere bağlamaya çalışacaktım.

Olmadı. Önce Fazıl Say’ın özürü kabahatinden büyük dedirten “açıklama”sı geldi. Ardından Başbakan Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyıl demeci. TTK başkanının (herhalde başka işi olmadığından) başbakana hararetle arka çıkması. Bir de, Agos’un yaptığı bir mülâkat aracılığıyla Taner Akçam’dan şahsıma yönelik utanmaz ve terbiyesiz bir saldırı. Bu ve gelecek hafta bunlarla uğraşacağım.

Önce başbakan. Evet, Muhteşem saçmalıyor (Taraf, 26 Kasım). Ama neden ve nasıl? İdam; ecdada hakaret; (bu satırları yazdığım Pazartesi akşamı) BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması tam, açlık grevlerinin sona ermesiyle barışa bir kapı aralanıyor mu dendiği sırada. Herhalde fazla rasyonalist kalmış bir tarafım var; ister istemez mantıklı bir izah tarzı arıyorum. Yok, bulamıyorum.

Üstelik, hiç yoktan iş çıkarıyor başımıza. İşte şu Pazartesi öğleden sonraki halim. Üniversitede, odamda çalışıyorum. Hazırlanacak akşam dersi; bir master öğrencimin ABD doktora başvuruları için gerekli referans mektupları; gelen giden; Yaz Okulu hazırlıklarımızda ufak bir kriz. Derken bir de telefon. Allah allah, 49’lu bir numara; kim arar ki beni Almanya’dan? Açıyorum; karşımda nâzik bir ses: Sayın Berktay, Die Welt gazetesindenim; biraz vaktiniz varsa, Başbakan Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyılhakkında söylediklerine ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz acaba?

Poff diye patlayacaktım az kalsın; kabalık olmasın diye kendimi zor tuttum. Uzatmayayım; söylediklerimi, transkripsiyonu yapıldıktan sonra geri gelen ve benim redije edip tekrar yolladığım haliyle aktarıyorum.     

(1) Bu televizyon dizisi, esas olarak duygusal bir melodram (İngilizce soap opera dedim). Tarihi esas olarak egzotik bir arkaplan gibi kullanıp, peşpeşe saray entrikalarını, ihtiras ve kıskançlık öykülerini bu çerçeveye oturtuyor. Belgesellikle ne ilgisi var? Esasen, bırakalım böyle bir melodram dizisini, hiçbir sanat eseri belgesel bir doğruluk iddiasında bulunamaz.

(2) Şahsen benim beğendiğim, hoşlandığım bir dizi değil; kitsch buluyorum. Ne ki, dünya böyle milyonlarca tarihsel kitsch örneğiyle dolu. Ve bu da düşünce ve ifade özgürlüğü ile sanatsal yaratı özgürlüğünün bir parçası. İnsanlar böyle şeyleri de üretme ve tüketme özgürlüğüne sahip olmalı.

(3) Bütün bu “ecdadımız”a hakaret söylemi, çok eski, çok geri bir zihniyete işaret etmekte. Yani şimdi meselâ İmparator I. Otto’nun veya Prens Bismarck’ın film ve romanlarda nasıl resmedildiği de Almanlar için mi bir alınganlık konusu olmalı? Ya da XIV. Louis, her sabahki petite levée töreni sırasında, huzura kabul edilme ayrıcalığına sahip çok az sayıda soylunun önünde, etrafına bir örtü örtünmüş vaziyette lâzımlığının üzerinde otururken gösterilirse (ki tarihî gerçektir), Fransızlar küplere mi binmeli? Kral Arslanyürekli Richard’ın, VIII. Henry’nin veya III. Richard’ın sanat ve edebiyatta resmediliş biçimleri İngilizleri öfkelendirebilir mi? Bugün kimse, ne sanat ve edebiyata ve ne de “ecdad”ına böyle fetişist, atavistik (atalara tapınmacı) biçimde yaklaşmıyor. Ama nedense başbakan, böyle bir popülizmle gelenekçi-milliyetçi duygulara seslenebiliyor! Yeri gelmişken sorayım; Kanunî gerçekten otuz yıl boyunca, yılda elli iki hafta, haftada yedi gün, hiç at sırtından inmemiş miydi ve saray hayatı ya da cinsel hayatı diye bir şey bilmiyor muydu? O kadar çocuğu da at sırtında mı peydahladı, merak ediyorum doğrusu.

(4) Bütün bunların üzerine, başbakanın bu melodram dizisinin yapımcı ve yayımcılarını “yargı” ile tehdit etmesi biniyor ki, bu da işin en korkunç boyutu. Bu, artık absürd bir gülünçlük de değil; gelenekçi, aşırı-muhafazakâr değerlere uygun bir sansür tehdidi demek. Başbakan melodramlardan hoşlanmayabilir (ki ben de hoşlanmıyorum), ama bunun hukuk veya mahkemelerle ne ilgisi var? Bu televizyon dizisini hangi yasayla yargılamaya, belki mahkûm etmeye kalkacaklar? Süleyman’ın aşk hayatının ya da ricalinin entrika ve yalanlarının göstermeyi hangi madde yasaklıyor? Artık bu kadarı da olmaz. Çağdaş dünyanın reddetmesi gereken bir demokrasi düşmanlığı söz konusu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums