Biraz fazla hasar, bir ‘batık zırhlı’ eder mi

  • 10.11.2012 00:00

 Ayhan Aktar’ın (bundan böyle AA) önsözünün batan/batmayan gemiler sorununa ayırdığı s. 53-79 arasının birinci ilginçliği, 22 Mart - 10 Nisan - 3 Mayıs 2010 yazılarımızla tamı tamına aynı konuyu ele alması. Buna bağlı ikinci ilginçliği ise, o üç yazıdan kendisinin ilk özetinden, buna benim itirazlarımdan ve gene kendisinin “belge”yi burnuma dayayarak beni nasıl “çürüttüğü”nden zerrece, tek kelimeyle dahi söz etmemesi. Hani, bilimsel bir yayında hiç olmazsa bir dipnot verilir, değil mi, bu mesele daha önce şurada tartışılmıştı, HB şunu söylemişti ve (ben) AA da şu karşılığı vermişti(m) diye. Hayır. Yok. Bu kitaba ilişkin öyle aleni bir tartışma hiç olmamış gibi duruyor.

Bunun nedeni çok basit. Bu 26 sayfada AA, Çanakkale hakkında benim 10 Nisan 2010’da söylediklerimin doğru, kendisinin 22 Mart ve 3 Mayıs’ta Torosyan’a dayanarak söylediklerinin ise tamamen yanlış olduğunu aslında kabul etmiş. Fakat bunun hatırlanması ve hatırlatılmasını pek istemiyor. Almak zorunda kaldığı viraj çok büyük. Onun için (bunlar favori deyimleri ya), hemen bu kadar yakın bir tarihi dahi “silme” ve “ütüleme” işlemlerine başvuruyor.

Peki, AA bu virajı tam nasıl almaya çalışıyor? En kısa izahı: özürsüz yarım-kabulleri sis perdesi işlevi gören alâkasız bazı yan-pistlerin ardına saklayarak. Görelim. Akış şeması aşağı yukarı şöyle: 53-54’te, anlamlı hiçbir listede Torosyan’ın adı geçmediğine göre “silinmiş” olması gerektiğini bol bol tekrarlıyor.

55-56’da, kitabın başındaki “Enver Paşa tasdiknâmesi”nin (okunabildiği kadarıyla) yapılmış transkripsiyonunu (tekrar) veriyor. Bu “belge”ye dayanarak, Enver Paşa’nın hastane ziyareti, yaralı Torosyan’la ilgilenmesi, sonra madalya töreni, tasdiknâmesi ve İstanbul’a çağrılması fasıllarını, yüzde yüz kesin olgularmış gibi sıralıyor. Fakat bu arada, “tasdiknâme”deki gemiler sorununa hiç değinmiyor.

En çarpıcı husus, s. 56’nın alt yarısı; burada çok hızlı geçilen öyle bir bilim faciası var ki, ayrıca değineceğim.

Bundan sonra, s. 57’nin başında “Torosyan’ı silme” iddiası kimbilir kaçıncı defa tekrarlanıyor ve ardından s. 57 (ortası) ile s. 65 arası, tamamen “Resmî tarihte Ertuğrul Tabyası ütüleniyor” alt başlığına hasrediliyor. Bir buçuk sayfa boyunca (s. 58-59) resmî genelkurmay yayınından 19 Şubat’ı aktarıyor. Sonra iki sayfa (s. 61-62), Yüzbaşı Emin Âli Bey’den gene 19 Şubat’ı aktarıyor. İlki daha kuru ve özet; ikincisi aksiyonun tasvirini dakika dakika dramatize ettiği gibi çok daha hamasî (bataryalarımız “kemali sükûnetle” mukabele ederken bir noktadan sonra “kükremiş aslan sayhalarıyla” gürlüyor).

Altını çizeyim; “Ertuğrul’un ütülenmesi” iddiasının bütün dayanağı bu iki metin. Ayrıca iki anlatımda da batan gemi yok; bütün “fark”, (a) Osmanlı topçu ateşinin ne sıfatlarla betimleneceği ve (b) İngiliz-Fransız gemilerindeki hasarın miktarı etrafında dönüyor. Yani kasıtlı değilseniz, pek bir fark yok aslında; biri resmî harp tarihi, diğeri popüler bir dergide çıkmış coşkulu bir mülâkat. Hangi konuyu alırsanız alın (meselâ bir yanda Prut Seferi ile diğer yanda Baltacı ve Katerina’ya), popüler tarih dergileri akademik yayınlardan çok daha soslu-baharatlı bir üslûpla yaklaşır.

Fakat AA, kendince gördüğü “fark”lardan çok derin sonuçlar çıkartıyor. Genelkurmayı “kendi metinlerini yabancıların yazdıklarına bakarak” oluşturmakla suçluyor (bu, bana 3 Mayıs 2010’da yönelttiği ithamın tekrarı). Bu nedenle, demeye getiriyor, anlamsız şeyler de yazmışlardır. Buna örnek olarak Vengeance’ın yakınına düşen dört merminin “bu geminin direk donanımını tahrip” etmesini gösteriyor; nasıl olur gibi bir imâda bulunuyor. Pekâlâ olur halbuki; tam da 31 Ekim yazımda (Bu “tasdiknâme”nin içeriği gerçek dışı) izah ettiğim gibi, bir salvo hedefi straddle eder, yani “üzerine biner” ve vurmaksızın iki yanında suya düşerek patlarsa, saçılan parçacıklar gene de çarmıhları ve telsiz antenlerini keser, etrafta hafif saç kaplama ne varsa delik deşik eder, şarapnel etkisi yaratır. Ama AA, bu ve benzeri, kısmen cahilce, kısmen sudan itirazlarla, bir tek geminin (Vengeance) nereden açılan ateşle ve ne kadar hasar gördüğünü uzun uzadıya tartışıp, burada “içinden çıkılması” zor bir durum buluyor. “Ertuğrul’un ütülenmesi”ni de aşağı yukarı buna dayandırıyor.

Şunu net olarak ifade etmeliyim: AA burada baştan aşağı demagojik bir oyun oynuyor. Amacı, batan gemi olmamasına rağmen dikkatleri gene de “Ertuğrul’un [komutanı Ermeni olduğu için] ütülenmesi”ne yoğunlaştırmak. Bunun için hayalî bir tema icat ediyor, yeldeğirmenleriyle dövüşüyor ve bu yolla okuyucuyu, gemiler batmasa da bir “silme” ve “ütüleme” varmış izlenimiyle bırakmaya gayret ediyor. Ligin son haftasını düşünün; bir takım dört puan önde, yani şampiyonluğu garantilemiş. İkinci sıradaki ise son maçını güya 8-0 kazanarak (o da yalan ama) “manevî zafer”ini ilân etmeye çalışıyor.

Daha sonra ne yaptığına, gelecek hafta eğileceğim. Herhalde bu dizi, 21 Kasım’da son bulacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums