Aydın, müsvedde ve temiz

  • 26.02.2016 00:00

 DİLİN kemiği yok! Nitekim de Cumhurbaşkanı bu defa “Suriye’de savaşa hayır” bildirisini imzalayan aydınları “müsvedde” ilân etti. Ancak deyim tam oturmuyor.

Bana kalırsa, zaten aynı şahısları kastederek daha önce de “bunlar karanlık, karanlık” diye kükremiş olan Çankaya lideri şu çok alışık olduğumuz “sözde” kelimesini kullanabilirdi.

Biz de Sinoplu Diyojen gibi elimize fener alır ve “sözde değil, gözde aydın arıyorum” diye dolaşmaya başlardık ki, dilin yalnız kemiği değil kılçığı dahi kalmamış olurdu.

***

TATSIZ şaka bir yana Recep Tayyip Erdoğan’ın yukarıdaki aşağılaması bana, bir dizi Alman aydının ta 1914 Ekim’inde yayınlamış olduğu başka bir bildiriyi hatırlattı.

Hayır, sözkonusu deklarasyon o sıra henüz bir ay önce başlamış Harb’e karşı değildir.

Aksine! Berlin’in tarafsız Belçika’ya tecavüzünden sonra ve “Medeni Âlem’e” hitaben kaleme alınan bu bildiri Almanya’nın haklılığını savunur. 2. Wilhelm’i ve orduyu sahiplenir.

Dolayısıyla da Erdoğan’ın perspektifinden bakarsak, devlet siyasetini destekledikleri için buradaki imzacılar ne “müsvedde”, ne “sözde”dir ve “hakiki aydın” sıfatını hak ederler.

***

GERÇEKTEN de öyleydiler! Hakikaten de “hakiki aydın”dılar!

Nitekim, Einstein ve Mann imzalamışlar mıydı tam hatırlamıyorum ama her ikisi de Savaş arifesi Alman milliyetçiliğine çok yakın durdukları için onları da dâhil etmek gerekiyor.

Yani “Ekim Bildirisi” imzacıları evrensel ölçekte entelektüel sıfatını taşıyorlardı.

Prusya militarizmine sahip çıktılar diye aksini iddia etmek kimin haddine?

Zira son derece çetrefil ve elastiki tanımları olan; artı, en sağcısından en solcusuna, en totaliterinden en özgürlükçüsüne, en sofusundan en laikçisine her türlü inanç ve ideolojiye meyledebilen “aydın”ın bu kimliği onun felsefi ve siyasi tercihlerine indirgenemez.

***

İNDİRGENEMEZ ama yukarıdaki imzacıların yanıldıkları da inkâr edilemez.

Zaten bir süre sonra Berlin’in savaş politikalarını desteklemenin nereye götürdüğünü bizzat kendileri de gördüler. Görmek ne kelime, çok ağır bedelini peyderpey ödediler.

Aynı Einstein ve aynı Mann başta, imzacıların çoğu bir yandan özeleştiri yaptılar, diğer yandan da kelle koltukta ya ülkelerinden kaçmak, ya da zindana girmek zorunda kaldılar.

Lâkin 1914 Ekim’indeki yanlışları ne olursa olsun ve yanlışın farkına vardıkları için de Hitler onları 1934 Ekim’inden sonra ne denli “aydın müsveddesi” diye aşağılarsa aşağılasın, her iki tarihte de onlar entelektüel kimlik taşıyorlardı ve yaşadıkları müddetçe taşıdılar.

***

İMDİİİ… Madem “Suriye’de savaşa hayır” bildirisi daha baştan yukarıdakinin zıddı bir içerik yansıtıyor, o hâlde Cumhurbaşkanı’nın yaptığı “müsvedde” benzetmesinin tam tersine, onların aslında gerçek aydın olduğunu söylemek imkânı da doğmuş oluyor.

Öyle ya… Tecrübelerden ders çıkartarak ilk andan uyarıda bulundukları için 1. Harp’teki “Ekim Deklarasyonu”nun yanılgısına dahi düşmedikleri söylenebilir.

Ama Erdoğan’ın lâfı ne kadar yanlışsa böylesine mekanik bir yaklaşım da yanlış olur.

Çünkü dediğim gibi, entelektüellerin “sözdeliği” veya “hakikiliği” ne onların şu ya da bu bildiriyi imzalamalarıyla, ne de filanca yahut falanca siyaseti kabullenmeleriyle belirlenir.

Aslında gayet sübjektif olan kıstaslar şimdi burada sıralayamayacağım ölçüde derindir.

Dolayısıyla 1914’ün savaş politikasını destekledikleri bir dizi Alman entelektüeli bugün “gözde” diye suçlamak ne denli abesse, 2016’nın savaş tamtamlarına karşı çıktıkları için bir bölüm Türkiye aydınına da “sözde” yaftasını yapıştırmak aynı oranda abes ve saçmadır.

Üstelik her “müsvedde” bir de ders sonu zili çalmadan “temize çekilir” ki, kimin sıfır, kimin pekiyi not alacağı işte o zaman belli olur!

hadiuluengin@taraf.com.tr

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.