YENİ yılın ilk yazısına polemik bir cevapla başlamam gerekiyor.

Biraz kişisel kaçacak ama ziyan yok! Şu karlı kış gününde siz de hafiften eğlenirsiniz.

Ve umarım ki o yeni yıla da, son derece meşum ve badireli geçmiş olan 2015 senesini, benim bu yazıyı bitireceğim “yallah” kelimesiyle kovmanın huzuruyla girersiniz…

Şimdi sadede geliyorum:

***

SONER Yalçın! Senin bir “hayranının” gönderdiği mail sayesinde dün haberim oldu.

Lâyık olduğun Sözcü gazetesinde ve tabii yine çamur at izi kalsın taktiğiyle, diğer bazı özgürlükçü kalemlere yaptığın gibi bana da zifos sıçratmaya yeltenmişsin.

Her zamanki kaypaklığınla da soyadı zikretmeye cesaret edememişsin.

Şunun bunun tarafından “kandırıldık” diye ağlaştığımızı iddia etmişsin.

Soner Yalçın, destur de! Haddini ve yerini bil! Ve de sakın bulaşma!

***

BULAŞMA, çünkü her kuşun eti yenmez! Hele hele benimkisi hiç yenmez!

Bir kere, bizler seninle aynı kulvarda koşmuyoruz. Finiş noktamız apayrı…

Senin o kompleksli bilinçaltın istediği kadar, saydığın isimlerle hiç olmazsa aynı depar çizgisinde boy fotoğrafı çektirebilmek ihtirasıyla yanıp tutuşsun…

Bu, mümkün değil! Maddeten de, manen de mümkün değil!

***

MADDETEN değil, zira bizler senin her gün yaptığın gibi, tarih boyunca aristokrasinin tınılarıyla özdeşleşmiş klasik Batı müziğini bile “devrimci” diye pazarlamıyoruz.

Daha sömürge çavuşuyken CIA ajanı olmuş Mobutu’yu “solcu” diye kakalamıyoruz.. Nurettin Paşa’yı da “Peygamber soyundan Terakkiperverci” diye sunmuyoruz.

En tehlikeli şey olan yarı-münevver cahilliğinden ve sathiliğinden kaçmaya çalışıyoruz.

Zaten bizim seslendiğimiz insanlar seninkilere benzemediği için onlar bunları yutmaz.

Ama daha önemlisi, bilgiyi hakkıyla öğrenmek ve tahrif etmemek bir namus sorunudur.

Nitekim, vakanüvis takvimini alt alta sıralayan senin magazin tarihçiliğin öylesine alay konusu ki, NTVTarih senin yanlışlarını O Kadar Da Değil diye her ay yüzüne vuruyordu.

Bizler buralara düşmeyiz. Tıynet meselesi, hem okura, hem de kendimize saygı duyarız.

Yani senin anlayacağın Soner Yalçın, bizler, senin ve ulusalcı taifenin “bon pur loryan” damgalı ve yarı-münevver levhalı diplomana maddi açıdan tek bir kapik koklatmayız.

***

FAKAT sen bilhassa ve bilhassa, manen bizimle aynı kulvarda koşamazsın.

Çünkü biz tüccar değiliz! Yalancı, iftiracı, manipülatör, dezenformatör hiç değiliz!

Nadiren yanılsak bile ahlâk, etik, dürüstlük, mertlik gibi kavramlara büyük değer veririz

Dün kavga dövüş mahkemeye düştüğümüz Maocularla bugün canciğer kuzu olmayız.

Dün balgamla tükürdüğümüzü bugün şapur şupur yalamayız.

Hele hele, gizli servislerin kasten önümüze koyduğu belgeleri kopyalayarak ve şarlatan ve şaklaban profesör numunelerinin hezeyanlarını cilalayarak, en pespaye, en sinsi ve en ucuz ırkçılığın rantıylaEfendi ticareti yapmayız.

Dolayısıyla Soner Yalçın, çatlasan da, patlasan da; o Efendi’nden bir milyon değil on milyon satsan da;Kurtlar Vadisi dizinden on değil yüz danışmanlık ücreti alsan da; patronu olduğun Oda Tv’den “405 Suriyeli işçiyi Soma’da betona gömdüler” yalanını binle katlamasını istesen de; her Allah’ın günü yumurtladığın komplo teorilerinde şapkandan bu defa ABD’yi değil de tavşanı çıkartsan da, sen bizim kulvarımızda koşamazsın ve koşamayacaksın!

Bulaşmaların nafile, sen bizlere asla akran olmadın ve asla olamayacaksın!

Hadi yallah…

hadiuluengin@taraf.com.tr