- 3.04.2015 00:00
FANATİZM ve fanatik sözcüklerini bağnazlık ve bağnaz şeklinde tercüme ediyoruz.
Ama bana sorarsanız bu ifadeler tam karşılığı vermiyor.
Çünkü fazlasıyla laik… Veya lâdini… Her hâlükârda da çok renksiz ve çok kokusuz…
Oysa köken Latincede pagan mabetleri tanımlayan “fanum”a uzanıyor.
Sonraki sekülerleşmeye rağmen de Batı dillerinde hâlâ metafizik bir çağrışım yapıyor.
Dolayısıyla Türkçede kullandığımız bağnazlık ve bağnaz terimleri fanatizm ve fanatik sözcüklerinin geri planındaki bu “inanç” boyutunu yansıtamamış oluyorlar ki, acaba ne demeli?
***
TAASSUP ve mutaassıp mı? Emin değilim…
Gerçi iki kelime de dinî veçhe içeriyor. Fakat bunlar muhafazakârlığın üst aşamasını; aşırılığa tırmanan ama henüz zirveye ulaşmamış bir durumu ifade etmekten öteye gitmiyorlar.
Hâlbuki fanatizm derken sözkonusu noktanın zaten aşılmış olduğunu kastediyoruz.
Şöyle ki, her türlü mantıkçılığa, sorgulamacılığa, özeleştirelliğe tümden yabancılaşmış ve bunlara karşı beyin sistematiğinde korunma mekanizmaları oluşturmuş olan fanatik kişinin inanç gradosu, kendini ister laik, ister dindar addetsin, artık “delirium” düzeyine varmıştır.
Yine laik yahut imani eksende bir “vecd” hâlinden, bir “çilekârlık” tercihinden, bir “kadercilik” teslimiyetinden söz etmek gerekir. Ötesi de yoktur. Daha doğrusu ölümdür…
O hâlde taassup ve mutaassıp deyimleri de şekilden ziyade öz açısından hafif kalıyor.
Dolayısıyla ben fanatik ve fanatizm sözcüklerini kullanacağım.
***
VICTOR Hugo’nun “hiçbir şey onun gönüllü sağırlık gücüne erişemez” diye tanımladığı fanatizm belki lügate girdiği ilk günden beri hep olumsuz anlamda kullanıldı.
Ama çok önemli istisnaları var! Futbol taraftarlığını kastetmiyorum, o başka mesele…
İlk modern istisna Lenin’i de büyük ölçüde etkileyen ve Herzen- Çernişevski- Netşayev ekseninde gelişmiş olan Rus Narodnikliğinin teröre varan devrimcilik anlayışıdır.
Ve görünürdeki tüm materyalistliğe rağmen de altını kazırsanız, fanatikliği yücelten ve erdem addeden bu zihin şemasının geri planında yine Rus ve yine uhrevi bir mistisizm çıkar.
Komünizm o terörizmin matrisinden doğmuştur ki, totalitarizmin birinci örneğidir.
***
İKİNCİSİ istisna ve ikinci örnek ise Victor Klemperer’in 1933-1945 arasındaki “Jurnal”inde gün be gün saptadığı gibi Hitler Almanya’sında hayata geçti.
Fanatizm ve fanatik sözcüklerinin Cermen dillerinde de olumsuzluk ihtiva etmesine rağmen bunlar Nazi dönemiyle birlikten tedricen olumluluk kazandı. Meziyet sayılır oldular.
Bilhassa da, dış yenilgilere paralel olarak içerideki rejim mutlakileştikçe, zorbalık arttıkça, çaresizlik pekiştikçe, yani totaliter ideoloji o “total”le daha çok bütünleştikçe, fanatiklik “ari ırkı” diğerlerinden üstün kılan temel erdem olarak takdim edildi.
Parantez içinde şunu da ekleyeyim: Her türlü fanatizme en uzak duran, dolayısıyla baş düşman addedilen liberal kavramını aşağılamak için Nazi propaganda bakanı Goebbels bir de Almancada hiç mi hiç mevcut olmayan bir “liberalist” deyimini icat etti.
İşte bizim ulusalcıların küfür diye kullandığı “liboş” kelimesi de o Goebbels’e uzanır.
***
BÜTÜN bunları hâlen yaşamakta olduğumuz kaos Türkiye’sinde laik veya dinî; iktidar yahut muhalefet; materyalist ya da metafizik, zıt gözüken fakat aslında paralellik arz eden fanatizmlerin vardığı ve varmakta olduğu noktayı vurgulamak için kaleme aldım.
Ve şayet o fanatizm yukarıdaki iki ana örnekte olduğu gibi bizim ülkemizde de olumsuzluğunu yitirir ve sözcük erdem addedilmeye başlanırsa, eyvah, “fanum” mabetteki totaliter putlardan birine tapınmak zorunda kalacağımızın resmidir…
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap