- 19.07.2014 00:00
ŞİMDİ belki fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış diyeceksiniz.
Ziyan yok, siz benden duymuş olun.
Türkiye Komünist Partisi bölünmüş...
İki kongre, iki merkez ve yakında iki organ falan derken, yoldaşlar yolu ayırmışlar...
***
HAYIR, hakikisini, yani Mustafa Suphi’lerin, Şefik Hüsnü’lerin, Reşat Fuat’ların kurduğu ve daima illegal faaliyet yürütmek zorunda kalmış sahici TKP’yi kastetmiyorum.
Günahı sevabından çok olsa bile yine de bu kurumun mazisine saygım var...
Bölünen çatı, egemenlerin yukarıdaki yasağını fırsat bilerek büyük bir açıkgözlülükle gerçek TKP’nin adını çalan ve sırf komünist sıfatının cazibesiyle adam tavlamaya çalışan birkaç kalpazanın şöyle bir kızılımtırak sosa buladığı ulusalcı tekkeye tekabül ediyor.
Ama tabii buradan hareketle, yeryüzündeki en eski ve en köklü Bolşevik partiler bile Duvar’ın yıkılışından sonra sözkonusu etiketi sırtlarından atarken, nasıl olup da Türkiye’de komünist sözcüğünün hâlâ insan cezbedebildiği olgusuna dair koskoca bir kitap yazılabilir.
Fakat ben sadece şu bölünme sendromuna değineceğim.
***
MALÛM, genel olarak dünyada ama bilhassa bizim ülkemizde, Marksist olmak iddiasındaki kurumların en temel özelliğini sürekli parçalanmaları oluşturuyor.
Mübarekler sanki amip... Bölünerek çoğalıyorlar. Ezelden beri böyleydi ve böyledir.
Ve sanıyorum ki durumu açıklamak için bizzat Karl Marx’a, daha doğrusu oMarx’ın bir ideolog olarak yorumlanmasına dönmek gerekiyor.
***
ÖYLE, çünkü konuyla ilgilenen herkese tavsiye ederim, üstadım Raymond Aron’un Marx’ın Marksizmi başlığıyla derlenen kitabında dediği gibi, Trierli düşünür “beş dakikada da, beş saatte de, beş senede de, yarım yüzyılda da” anlatılabilir.
Zira tek bir Marx yoktur!
Zaman içinde evrilmiş ve dönüşmüş bir “Markslar” silsilesi vardır!
***
NİTEKİM genç Marx 1844 Elyazmaları’nda sonradan tabuya dönüştürülen ve Lenintarafından dogma mertebesine yükseltilen; her hâlükârda da soyutluk arz eden yabancılaşmatemasını işler ama aslında ne daha önce, ne de daha sonra konuyu uzun boylu ele almıştır.
Diğer bir deyişle, komünistlerin ideolojik mutlaklığına rağmen onların bu en temel amentü bile oMarx’ta son derece muğlâk ve elastikidir.
Dolayısıyla, Karl Marx’ı aynı Vladimir Lenin’in çizdiği kalıplar çerçevesinde ve bir İncil gibi okursanız, beş dakikada da, yarım yüzyılda da anlatılmaya müsait Kapital yazarını başkaları başka biçimde okur ve yorumlarsa, karşılıklı olarak birbirinizi aforoz edersiniz.
Hele hele, yine Lenin’in tek sesli parti ortamında aykırı olanı cinayetle susturursunuz.
Bolşeviklerle Menşeviklerin ayrıştığı 1903 Kongre’sinden beri durum daima böyledir!
***
ANCAK komünist organizmalara has bölünmeler, parçalanmalar, ayrışmalar illâ artı değer teorisinin veya sermaye birikiminin yorumu gibi kitabikonularda gerçekleşmez.
Esas çıbanbaşı ideolojinin gündelik ve pratik siyasete tahvili sırasında kopar.
Zaten sorunun kökeni o ideolojinin varlığında, yani beş dakikada da, yarım yüzyılda da anlatılabilecek Karl Marx’ı tek boyutta algılamak iddiasında; artı, aynı iddianın ürettiği zorba zihin şemasında yatar. İşte Marxdeğilse bile Marksizm de bunun için totaliterdir!
Ve bu bönlük ve bu zorbalık sürdüğü müddetçe de, hâlâ ideolojileri aşamamış şu hazin Türkiye solu daha çok bölünecektir ki, tabii dağa küsen fareden kimsenin haberi olmayacaktır.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap