1 Mayıs fukarası

  • 2.05.2014 00:00

 TAMAM, varlığını Ukrayna’daki son hara güre sayesinde öğrendiğimiz şu Kiev Meydan’ının ismi çok muhtemelen Tatar Türkçesinden kaynaklanıyor.

Fakat yine de Türk şehir mimarisinde böyle bir meydan kavramı yoktur.

Olsa olsa avlu ve kavşak vardır.

Gerçi at meydanı, ok meydanı, pazar meydanı tanımlarına falan tabii ki aşinayız.

Ama istisnalar hariç bunlar esas olarak Yunanî anlamdaki sitenin içerisinde değil, daha ziyade periferisinde yer alırlar.

Çocukluğumun geçtiği Lâleli veya Fatih’teki yangın meydanlarını zaten saymıyorum.

Adı üstünde, buralar felaketten önce İstanbul’un meskûn mahallerini barındırıyordu.

O hâlde diyebiliriz ki, ortalama Türk şehri geometrik eksenleri kentin ve kentlinin mantığına uygun olarak tapınak- otorite- lonca üçlüsünde buluşturan genel bir meydan şemasına yabancıdır.

***

NİTEKİM İstanbul’a şöyle bir göz atın.

Yeniçerilerin Şehzadebaşı’nda kazan kaldırdığı Et Meydanı’ndan --eski Öjeniu--, şimdiki Sirkeci Meydanı’na, Tarihî Yarımada’da alan denebilecek bütün sahalar Bizans’a uzanır.

Fetihten sonra Payitaht’ta bunlara yenileri eklenmemiştir. Veya devede kulak kalmıştır

Zaten aynı şekilde, bugün Türkler yaşadığı için alanlardaki kiliseler camiye çevrilmiş olsa bile Ege ve Karadeniz yöresindeki köylerden hangisinin Rum ve Pontus kökenli olduğunu yukarıdaki şemadan dolayı daha ilk bakışta anlarsınız.

Evet, Türk şehir mimarisine meydan kavramı yoktur! Kitaba girmesi de çok sonradır.

Saat kulelerinin inşasıyla başlar ki, 19. yüzyıl modernleşmesine paralel bir gelişmedir.

***

ŞÜPHESİZ, bu eksiklik en önce göçebe kültür ve tarzının yerleşikliğiyle açıklanabilir.

Çadır sakinleri için her yer meydandır ve hiçbir yer meydan değildir!

Fakat yukarıdaki saptamadan hemen sonra şu hayati tespiti de eklememiz gerekiyor:

Osmanlı- Türk toplumunda tebaa asla ve asla site hayatına katılımda söz sahibi olmadı.

Dolayısıyla da, yine Kadim Yunanda agora, Romalılarda ise forum denen ve yurttaşı o katılımda buluşturan ortak alan ihtiyacı coğrafi mekân olarak doğmadı.

Zaten Batı Ortaçağından itibaren aynı ortak alanda ilahi, dünyevi ve iktisadi bir kubbe, bina ve çatı üçlemesi olarak yükselen unsurlardan dünyevi olanı artık belediyedir.

İktisadi olanı ise Doğu’daki ahiliğe tekabül ettiği varsayılabilecek loncalardır.

Başka bir deyişle, sosyolojik anlamdaki sivillikle mimari anlamdaki şehircilik arasında daima çok yakın, çok bileşik ve çok iç içe bir ilişki olmuştur ki, birincisinin yokluğu otomatik olarak ikinciyi de belirlediği için Türk şehirlerimeydan fukaralığıyla özdeşleşmiştir.

***

BÜTÜN bunları şu Taksim hayhuyundan dolayı yazdım. Kör dövüşü illallah dedirtti.

Zaten bana sorarsanız, keçi inadıyla ve sahte efsaneyle 1 Mayıs’ta illâ Taksim diye tutturan arkaik kesimle, yiğitliğe toz kondurmamak ve enseyi karartmamak için illâ bunu yasaklayan bir o kadar arkaik otorite arasında öz itibariyle hiçbir fark yok!

Al birini, vur ötekine... İkisi de sivil ve çoğulcu meydan kültürüne sonsuz yabancı oldukları ve yabancı kalmakta da ısrar ettikleri için işte her sene sidik yarışına girişiyorlar.

Oysa esas meseleyi Taksim’in meydan olarak tarihinin niçin topu topu 20. Asrın ikinci çeyreğine uzandığı ve şehrin neden ona benzer alanlar barındırmadığı sorusu oluşturuyor.

İster her 1 Mayıs’ta oraya kızıl bayrak dikilsin veya tam tersine, ister 1980’de 1. Ordu komutanının yaptığı gibi göndere asker sancağı da çekilsin, soru ortadan kalkmayacak.

Cevaba ulaşılmadıkça da zihinsel meydan fukaralığımız ilelebet sürüp gidecek.

hadiuluengin@taraf.com.tr

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums