- 5.02.2014 00:00
AŞAĞIDA değineceğim tek ve önemli istisnayı hariç tutalım.
Bunun dışında fanatik ve fanatizm kelimeleri hiçbir zaman olumlu anlam taşımadı.
Çünkü başta Voltaire, esas olarak aydınlanma düşünürlerinin lügate soktuğu her iki sözcük de Latincede mabet anlamına gelen fanum kökeninden türemiştir.
Oysa bu mabet öyle lalettayin bir yer değildir. Savaş tanrıçası Bellone’ye ait olanıdır.
O melun Bellone ki ölüm, kan, hırs, intikam gibi en ilkel dürtülerle özdeşleşir.
Artı, ibadethanede bekçi olan müritlerin tanrıçaya meczup ölçüde tapındığı varsayılır.
Dolayısıyla da fanatizm derken körü körüne iman ve gözü kara taraftarlık tanımlanır.
***
YUKARIDAKİ tek istisnanın mucidi ise Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’tir.
İlk Nazi yenilgileri başladıktan sonra kelimeleri tedricen olumlu anlamla donatmıştır.
“Führer’e fanatik inancımız”, “Alman fanatizminin yüceliği”, “Yahudilere fanatiknefretimiz” vs. gibi slogan ve belagatlerle lügati ters yüz etmiştir. Muazzam beyin yıkama sayesinde de rejim karşıtları bile farkına varmadan sözcükleri bu doğrultuda kullanır olmuştur.
Ama Allah’tan, savaş biter bitmez Almanlar gibi Almanca da “terbiye edildiğinden” (!) fanatik vefanatizm deyimleri Goethe lisanındaki gerçek manasına tekrar kavuşmuştur.
***
ÖTE yandan, bilhassa son yirmi otuz yıldan beri ve özellikle futbol takımlarının taraftarları için kullanılan fanatik tanımı de az çok aynı anlamı çağrıştırıyor.
Tabii burada Bellone mabedinin müritleri veya gamalı haçın militanları gibi uç noktaları kastetmiyoruz ama yine de makullüğü ve mantıkiliği aşan bir durum hissediyoruz.
Buna bir de yine aynı kökene uzanan ve kâh bir rock şarkıcısına, kâh bir dizi aktörüne, kâh bir tenis oyuncusuna duyulan hayranlığın fan kelimesiyle adlandırılmasını ekleyebiliriz.
Her hâlükârda şu kesin: Mutlaka ak - kara; mutlaka iman - inkâr; mutlaka yandaş - hasım ikilemleri ekseninde yükselen fanatizm gri tonlara, mütereddit sorgulamalara ve nesnel muhasebelere imkân ve fırsat tanımayan bir düşünce sistematiğiyle bütünleşiyor.
Ve eyvah ki, toplum olarak bugün buraya belki her zamankinden daha çok yakınız.
***
ÖYLEYİZ ve kökenleri daha eskiye uzanıyor olsa bile yine de esas fanatikleşmenin AKP’nin iktidar süreciyle birlikte başladığını; fitili ateşleyen tarafın ise böyle bir gelişmeyi hazmedemeyecek kadar bağnaz olan eski statüko olduğunu söylersek yanlışa düşmeyiz.
Nitekim değirmeni taşıma suyla döndürülen Cumhuriyet mitinglerinden tutun da “411 el kaosa kalktı” diye atılan manşetlere, fanatik çıkışlar ilkin “karşı cephe”den (!) geldi.
Oysa aynı AKP aynı iktidarın ilk döneminde bu fanatizme başka bir fanatizmle cevap vermemek akılcılığını gösterdi. Dolayısıyla sosyolojik tabanını genişletti ve prestijini artırdı.
Fakat ikinci dönemden itibaren işler tam tersine döndü.
Otoriter ve pederşahi eğilimleri ayyuka çıkan Başbakan “benden olmayan bana karşı demektir” yaklaşımını benimsedi. Dolayısıyla lideri olduğu kurum da hem kendini fanatik kıldı, hem o karşı cephede zaten mevcut fanatizmi daha çok körükledi ve daha çok perçinledi.
Velev ki teorisini yapmasınlar, şimdi aslında her iki taraf da haniyse Joseph Goebbels gibi fanatikve fanatizm terimlerinin anlamını ters yüz ederek onları olumlulukla donatıyor.
***
OYSA gri tonların, mütereddit sorgulamaların, nesnel muhasebelerin reddedildiği ve ak - kara; iman - inkâr; yandaş - hasım dürtülerinin bağnazlaştığı bir süreçten hayır gelmez.
Aklı ve makulü aramayan siyasetler ancak fanatizmi ve fanatikleri hükümran kılar.
Hâlbuki dediğim gibi sözcüğün kökeni ve lügate girişi ölüm, kan, intikam ve hırsla özdeşleşen melun bir savaş tanrıçasına uzanıyor ki, lânet!
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap