- 2.10.2013 00:00
ALLAHA şükür, ne tımarhanelik deliyiz, ne de ulusalcı şarlatanız.
Dolayısıyla, adı üstünde, demokratikleşme paketine hayır diyecek kadar bön değiliz.
Tabii ki tekrar yetmez ama evet demekle yükümlüyüz.
Yani, Başbakan’ın açıkladığı ve aslında zaten her biri birer temel hak olan ilerlemeleri yine, özgürlükçülerin 2010 anayasa referandumundaki sloganıyla karşılamak zorundayız.
***
O özgürlükçüler evrensel demokrasiyi hedefliyorlar ama mevcut siyaset pratiği ve arenası hem bizim iradeciliğimizi, hem de bilhassa gücümüzü haydi haydi aşıyor.
Belki bir yere kadar etkileyebiliyoruz. Oradan sonra da barutumuz tükendiği için değil, iktidar ideolojisinin surları kalın ve mukim olduğu için burçları aşmak şansını yitiriyoruz.
İşte bu nesnel durum karşısında ancak iki tavır devreye girebilir:
***
BİR; burnundan kıl aldırmayarak ve realizmi geri plana atarak, azamiyetçi ve mükemmeliyetçi bir yaklaşımla artık ne hâliniz varsa görün diye kapıyı vurmak!
Belki tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış derecesinde değil ama doğrusu iktidar partisinin ve bilhassa önderinin de pek umurundaydı!
Dev aynasındaki mağruru oynamayalım, çünkü şu vakıa da diğer gerçeği oluşturuyor:
***
EĞER evrensel demokrasi hedefine ulaşmak, en azından yaklaşmak istiyorsak bugün özgürlükçülerin AKP’ye olan ihtiyacı AKP’nin onlara olan ihtiyacından çok daha fazladır.
Burada ihtiyaç derken dobra dobra ve lâfı hiç eveleyip gevelemeden tarafların kendi esas amaçları doğrultusunda birbirini “kullanmak” (!) arzusunu kastediyorum.
Bile bile lâdes, her siyasette kullanma taktiği vardır ve bunda utanılacak bir şey yoktur
Öte yandan, aynı maksimalist ve mükemmeliyetçi davranışla köprüler tamamen atıldığı takdirde özgürlükçülerin yukarıdaki nispi etkileme marjı dahi sıfıra inecektir.
Böyle bir gelişme de herhâlde Türkiye demokrasisine fayda getirmeyecektir.
***
BU nobran yaklaşıma karşılık ikinci alternatif yan cebime koy tutumudur.
Yani son demokratikleşme paketini de tıpkı anayasa referandumunda olduğu gibi yetmez ama evetdiye karşılamaktır!
Dağ fare doğurdu demiyorum çünkü zaten aslan yavrusu beklemiyorduk.
Fakat özgürlükçülerin burada tekrar tekrar, döne döne ve 2010 halkoylamasından çok daha fazlasıyla vurgulaması gereken şey de işte yukarıdaki y-e-t-m-e-z-l-i-k durumudur!
***
ÖYLEDİR, zira sanki pek bonkör bir jest gibiymişçesine o yan cebimize konulan ve aslında zaten bizim helâl-ü hak paramız olan bozukluklar öyle cömert ulufe falan değildir!
Kaldı ki bakır mangır aynı cebimizi şişirir gözükse bile değeri enflasyon kuruşudur.
Artı, teker teker saymayacağım vahim eksikler bir yana zarf içindeki mazrufun seçim mürekkebiyle yazılmış olduğu da bir vakıadır. İtirazım yok, bir siyasi parti açısından doğaldır.
Ancak AKP’nin anayasa referandumu öncesinde yaptığı vaatleri de yerine getirmediği gözönüne alınırsa şimdi yine gerisi gelecek demesi fazla inandırıcılık taşımamaktadır.
***
UMALIM ki öyle olacak olsun ama özgürlükçüler mutlaka, ilkin evet dedikten sonra paketininyetmezliğini bugün dünkünden de fazla vurgulamak yükümlülüğünü taşıyorlar.
Çünkü o özgürlükçüler gerçekçi davranarak siyasette pragmatizmi benimseseler bile bunu asla oportünizme vardıramazlar. Ve tabii ki yine asla, ilkesel hedeften taviz veremezler!
Bu denge çok hassastır ve her an ve her gelişmede tekrar ayarlamak gerekecektir.
hadiuluengin@taraf.com.tr
Yorum Yap